“OBEZİTE”
Şişmanlığın; yani tıp diliyle obezitenin yaşamı kısaltan bir hastalık olduğunu biliyor musunuz? Her geçen gün tüm dünyayı biraz daha etkisi altına alan bu tehlikeli hastalık ülkemiz insanlarını da ciddi olarak tehdit ediyor. Günümüzde artık balık etli olmak “in” Twigy ve Kate Moss ekolü maziye çoktan karıştı bile. Yine de bu, kadınların mutlaka kilo almaya çalışması ve yağlı vücutlara sahip olması anlamına gelmiyor. Evet, balık etli kadınlar artık daha makbul ama galiba burada hangi balıktan söz ettiğimizde önemli… Şaka bir yana, işin güzellik ve estetik bölümünü hesaba katmasak bile, şişmanlığın sağlığımıza verdiği zararlar saymakla bitmiyor.
Kadın obezler başı çekiyor
Vücutta yağ dokusunun normalden fazla olması sonucu ortaya çıkan bir hastalık olan obezite, günümüzde halk sağlığını tehdit eden en önemli sorunlardan biri. Üstelik bu sorun gelişmiş ülkelerde değil, gelişmekte olan ülkelerin başına da dert açıyor. İstatistiklere göre; ABD’de obezite yaygınlığı 1960’ta erkeklerde yüzde 19.7, kadınlarda ise 29.7’ye yükselmiş. Avrupa’da da durum pek parlak değil; 35-65 yaş nüfusunun yarıdan fazlası obezite sınırları içinde. Arap ülkelerinde de hastalık yüzde 30.3-44 arasında (oldukça yüksek oranlarda) görülüyor.
BMI yöntemi çok yaygın
Vücutta, sağlığı olumsuz yönde etkileyecek oranda anormal ya da fazla miktarda yağ dokusu birikmesi olarak tanımlanan obezitenin tanısında başvurulan pek çok yöntemlerden biri ve belki de en çok kullanılanı Beden Kitle İndeksi (BMI) Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerinde BMI’i 25-29.9 arasında olanlar ise obez olarak sınıflandırılıyor.
30 yaş tehlike sınırı
Altyapısı Roche tarafından desteklenen Türk Obezite Vakfı, Türkiye’de ilk kez obezite üzerine geniş kapsamlı bir araştırma yaptırdı. Sonuçları 28 Haziran 2000 tarihinde düzenlenen bir toplantıda açıklanan araştırmaya göre, toplumumuzda her 3 kişiden birinin kilolarıyla başı dertte. Ayrıca, Türkiye’de fazla kiloluk ve obezite özellikle 30 yaşından sonra daha çok görülmeye başlıyor. 55-64 yaşları arasında ise en yüksek oranlara ulaşılıyor.
Obezite ölüm riskini arttırıyor
Obezite önemli oranda artan bir hastalık ve ölüm riski taşıyor. Buna bağlı olarak da ölüm riski obezitenin şiddetiyle doğru orantılı olarak artıyor. Örneğin ABD’de önlenebilir ölüm nedenleri arasında obezite sigara içiminden sonra geliyor.Obezite özellikle kardiyovasküler hastalıklar için de bağımsız bir risk faktörü. 26 yıl süreyle izlenen pilotlarda, obeziteyle ani ölüm ve kalp krizi arasında doğrudan bir ilişki olduğu saptanmış. Ayrıca obezlerde ölüm ve hastalıkların yanı sıra hayat kalitesi de düşüyor. Dolayısıyla bu hastalar fiziksel zorluklarla da baş etmek zorunda kalıyorlar.
Kilo vermek şart
Obezite tedavisi zor bir hastalıktır. Hastanın başarılı bir şekilde kilo vermesi tedavinin ilk aşaması. Ayrıca bir doktor kontrolünde yapılan diyet programına harfiyen uyması ve yaşam tarzında köklü değişiklikler yapması gerekiyor. Obezitenin önlenmesi ve kontrol altına alınması, sadece hastanın yaşam süresini uzatmak değil, yaşam kalitesinin artması adına da yarar sağlıyor. Obeziteye uygun tedavinin temel dayanakları diyet, davranış değişikliği, fiziksel aktivite ve sosyal destek olarak sıralanabilir.
Egzersiz-diyet kombinasyonu
Hastalığın tedavisinde kilo kaybını amaçlayan yaklaşımların çoğu; birbirinin yerine geçen besinleri, kalori alımının kısıtlanmasını ve diyet kadar egzersiz planlamasını da içeriyor.Besin alımının azaltılması, kısa sürede kilo kaybına neden oluyor. Ancak bu noktada sık sık karşılaşılan problem, ulaşılan kilonun korunamaması