Günlerdir bir şiir kitabında gezinip duruyorum. Kitabın adı: Yaralı Taş, şairi Kaysın Kuliev. Şiirleri dilimize Kansaubiy Miziev çevirmiş. Miziev, kitabı “Sn. Ruşen Hakkıya kucak dolusu sevgilerle” diye imzalamış. Miziev’le bir tanışıklığımız yok. Bu güzelliği Cengiz Gündoğdu yaratmış olabilir, diye düşünüyorum, çünkü kitap İnsancıl dergisinin eliyle ulaştı bana.
Yaralı Taş (Ahmet Yesevi Yayınları, 1997, 144 sayfa) kitabın sonunda yer alan bölümden öğrendiğime göre, Kaysın Kuliev’in 36 kitabından biri. Kitapta, Türkçesiyle birlikte şiirlerin Malkarcasina da yer verilmiş.
Kitabın ‘Önsöz’u İstanbul Milletvekili, Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Namık Kemal Zeybek’ten. Şairi tanıtan yazı ise Ahmet Yesevi Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Hürriyet Ersoy’dan: “Kendini halkına, sevgiye adayan, Özgürlük aşığı bir insan…”
1917 yılında Ogari Cegem’de doğan, 1985 yılında Cegem köyündeki evinde ölen Kaysın Kuliev için, yazısının başında şöyle diyor Hürriyet Ersoy:
“Kaysın Kuliev, Karaçay-Malkar Türklerinin yetiştirmiş olduğu dünyaca meşhur bir şairdir. Yazdığı şiirler pek çok dile çevrilmiştir. 1966 yılında Rusça yayımlanan Yaralı Taş adlı şiir kitabı Maksim Gorki Ödülünü, 1974 yılında Yer Kitabı adlı şiir kitabı Sovyetler Birliği Devleti Ödülünü kazanmıştır. 1990 yılında ise Kaysın Kulievin bütün edebi çalışmaları SSCBnin en büyük ödülü olan Lenin Ödülünü almıştır. (…) Yaralı Taş isimli kitabı aynı zamanda Onun halkına olan bağlılığının bir sembolüdür. Yaralı olan sadece taş değil; aynı zamanda, savaşlarda ve sürgünlerde büyük acılar ve zorluklar çeken ama bütün bu felaketlere karşı da boyun eğmeyen Taş gibi sert ve dayanıklı halkıdır…”
Kitapta birkaç kez okuduğum şiirler de oldu; bunlardan biri de “Genç bir filozofun mektubuna cevap”:
Hayır, her şey ölümle bitmez
Kesilen ot, inek sütü olur
Benim düştüğüm gün, oğlum düşmez
Kız ölen annesine benzeyip durur.
Hayır, her şey ölümle bitmez
Kış kesilen ağacın yerine bahar
O ağacın çiçek açtığı gibi acar.
Hayır, her şey ölümle bitmez
Gece sönen ateşi sabahleyin
Tutustururlar, kaya eriyip gitmez
Erise de yamaçtaki kar.
Hayır, her şey ölümle bitmez
Bir nehir kuruyup yok olduğu için
Dünya nehirsiz, susuz kalmaz
Güneşsiz de kalmaz, kar yagsada da.
Hayır, her şey ölümle bitmez
Eskişe bile benim sözüm
Bir başka söz ustası gelmeden kalmaz
Yeni sözünü söyler, benden öğrenip…
* * *
İnsan Şiir Defteri
Antalya’da çıkan “Mavi Portakal” ve “Morca” dergilerinin yanına iki dergi daha eklendi: “Bahçe” ve “Insan Şiir Defteri”.
İnsan Şiir Defteri’nin Sahibi ve Sorumlu Yönetmeni, sevgili Hüseyin Cahit Kerse’nin önceki yıllarda bir Insan’i ile bir Kedi’si vardı, sonra Insan ile Kedi kucaklaşmış ve yeni bir kimlik kazanmıştı: INSAN + KEDI Şiir Seçkisi… Şimdi de… En iyisi, Yeniden Merhaba’nin girişini birlikte okuyalım:
“Mart 98de yayınına ara verdiğimiz INSAN + KEDI Şiir Seçkisi, yeni biçimiyle INSAN Şiir Defteri olarak elinizde. Şiir sevgisinin çevremizde paylaşımı amacıyla 8 yılda 5 kez geçirdiğimiz doğal değişim gerçekte amatör coskumuzun sonucuydu…”
İnsan Şiir Defteri (Haziran 98) birinci hamur kâğıda basılı, 28 sayfalık bir güzelim dergi. Derginin bu ilk sayısında yazılarıyla, Haydar Ergülen (Şiir Benim Neyim Oluyor), Mahmut Temizyurek (Insana Zarfsiz Mektup), Veysel Çolak (Her Şiir Kendinden Yana), Ahmet Inam (Buhurdan), Cemil Köksal (Düşünce Coğrafyası), Hüseyin Ferhad (Samanın S Harfi), Derya Çolpan (Haydar Ergülen Şiiri Üzerine On Küçük Iddia), Cem Uzungunes (40 Şiir ve Bir), Murat Batmankaya (Yatağında Bir Ormanla Uyumak), şiirleriyle, Fergun Ozelli, Ahmet Uysal, Salih Mercanoglu, A.Hicri Özgören, Hasan Sisli, Arkadaş Z. Ozger, Hüseyin Köşe, Serap Erdoğan, Zeynep Köylü, Victor Hugo, Coşkun Yerli, Hakkı Engin Giderer, Emily Dickinson yer alıyor. Victor Hugo’nun “Yaratık” adlı şiirini Mehmet Mümtaz Tuzcu, Emily Dickinson’in “Tanrının Yüzü” adlı şiirini Anıl Mericelli ile Ahmet Necdet, “Yarış” ve “Şafak” şiirlerini ise Anıl Mericelli çevirmiş.
Derginin arka kapak yazıları da pek güzel. Bu iki sayfa için su duyuru yapılmış: “Arka kapaktaki sabit iki sayfada her sayı muhabbetimiz sürecek. Ilki Dize Antolojisi, oznelce bir beğeni seçkisi olarak bize ulaşan 1 ay önceki dergilerden güldeste niteliğinde sürecek. Ikincisi, Insan İnsanın Kurdudur başlıklı değini-söyleşi sayfamiz, okur-yazarların da katkısıyla şenlensin istiyoruz. Kısa kısa notların, upuzun yazılara kanat açabileceğini düşünüyoruz…”
Dize Antolojisi Mayıs 98, Emine Kerse tarafından hazırlanmış.
Ilgilenenler için Insan Şiir Defteri’nin adresini veriyorum: Akdeniz Kitabevi, Belediye İşhanı Kat 2 Antalya.
Tel – Fax: (2.242) 248 07 86
* * *
Öz Şiirler
Ankaralı dost Remzi İnanç, o güzelim yaşamıyla olduğu kadar, bir yayımcı olarak siirseverlere sunduğu güzelim kitaplarla da gönül almayı sürdürüyor.
Son günlerde sizlere Toplum Yayınları arasında çıkan şiir kitaplarını tanıtmaya çalışıyorum. Bugün de Ilyas Halil’in “65 Yıl Beklemek Gerek” adlı şiir kitabından söz edeceğim.
Ilyas Halil, 1930 doğumlu bir şair ve hikâyeci. Bunu, kitaptaki yaşam öyküsünden öğreniyorum. 1960dan beri Kanadada yaşayan Ilyas Halil, bugüne kadar 5 şiir kitabı ile 7 hikâye kitabı yayımlamış. Bundan önceki şiir kitabı 1959 tarihini taşıyor.. ve 39 yıl sonra “65 Yıl Beklemek Gerek” (Toplum Yayınları, Mart 1998, 80 sayfa) ile çıkageliyor. Remzi İnanç, bu gecikmeyi şöyle değerlendiriyor:
“Yarım yüzyıl önce kapısını çaldığı, el aldığı şiire, fazlaliklarindan kurtulup olabildiğince arınarak yeniden döndü Ilyas Halil, aslına rücu etti de diyebiliriz…”
Kitaba önsöz yazanTalât S.Halmanda yazısında Ilyas Halilin şiirlerini şöyle değerlendiriyor:
“Ilyas Halil kendine özgü oz şiirin virtüözü. Üçer beşer mısralık yaratilarini ilk 1960li yıllarda okuduğumda, bende böyle bir izlenim doğmuştu. O izlenim, şimdi kafamda ve yüreğimde derinleşti. Ilyas Halil, şiirin bir mucize anını ele geçirerek bir anıt yaratıyor ondan..”
Evet, kitapta üçer beşer dizelik 71 şiir bulunuyor, şiirlerin hemen altında da Ingilizceleri yer alıyor. Sözü uzatmadan örnekler vermek istiyorum.
“Sabahın ilk ışıklarında
Iki martinin
Gagası
Kıyının
Kız oğlan kız sessizliğinde
Birleşti
Sonra gagalarını yıkayıp
Uçup gittiler”
*
“Yağmur
Durunca
Iki arı
Islak elma
Çicelerinin
Altında
Sevismege
Koştu
Babanın
Kızgın
Bir gününü
Anımsadım”
*
“Altmış beş yaşında
Birinin neden
Balkonda
Oturup
Kuşları gözlediğini
Anlamak
İçin
65 yıl
Beklemek
Gerek”
*
“Bazı yıllar
Gül tomurcuklarinda
Bazı yıllar
Limon çiçeklerinde
Gizlenirim
Beklenmedik bir anda
Önüne çıkar
Renklerle
Kokularla
Sasirtirim seni”.
Ruşen HAKKI