İstanbul İncileri Prens Adaları

Yaz kış demeden, her fırsatta kaçıverdiğimiz Prens Adaları, şehrin yanı başında bir inziva köşesi adeta. Şöyle güzel bir havada vapura binip yüzümü güneşe dönmek ve deniz kokusunu içime çekmek...

adalar1Yaz kış demeden, her fırsatta kaçıverdiğimiz Prens Adaları, şehrin yanı başında bir inziva köşesi adeta. Şöyle güzel bir havada vapura binip yüzümü güneşe dönmek ve deniz kokusunu içime çekmek bile şehrin tüm stresini unutturuyor.

Prens Adaları, toplam 9 adadan oluşuyor (Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sedef Adası, Kaşık Adası, Tavşan Adası, Yassıada ve Sivriada) ama bunlarında sadece beşinde (Büyükada, Heybeliada, Burgazada, Kınalıada, Sedef Adası) yerleşim bulunuyor.

KISACA ADALAR TARİHİ
Doğu Roma İmparatorluğu zamanında, imparatorun ailesinden pek çok insan adalara sürgün edilerek manastırlara hapsedilmiş. Adalara verilen Prens Adaları ismi buradan geliyor. Adaların tarihine dair bilgiler Bizans ile başlıyor. Öncesine dair çok az bilgi bulunuyor.

Adalardaki ilk yerleşimin, Roma İmparatorlukları’nın ayrılmasından ve hristiyanlığın giderek yayılmasından sonra, 8. yüzyılda manastırlarda başladığı biliniyor. Türkler’in Adaları ele geçirmeleri ise İstanbul’un fethinden kısa bir süre önce, 17 Nisan 1453’te gerçekleşiyor. İstanbul’un fethedilmesinden sonra Adalardaki manastırlar boşaltılılıyor ve halkın çoğu İstanbul civarındaki yerleşimlere göç ediyor.

Adalar, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 19. yüzyıl ortalarına kadar kendi haline terk ediliyor, daha sonra 1839 Tanzimat Fermanı ile yabancılara mülk edinme olanağı tanıyan yasal düzenleme sonunda hızla gelişme sürecine giriyor. İlk kez Fransızlar Adaları sayfiye yeri olarak seçmişler, Türkler’in yerleşmesi daha sonra gerçekleşmiş.

adalar2KINALIADA
Sıra sıra dizili olan bu İstanbul incilerinden önce Kınalıada karşılıyor sizi. Adanın tarihte bilinen ilk adı Porty, İstanbul’a en yakın anlamına geliyor. Misafirlerini sevimli bir iskeleden buyur eden Kınalı’nın doğası diğer adalara göre biraz sönük kalıyor. Ama Çınar Tepesi’nin manzarası yine de görülmeye değer. Üzerinde yükselen apartmanlar adanın tarihi dokusuna zarar vermiş olsa da, Hristos Manastırı, Aşağı Manastır, Ermeni Kilisesi, sarnıçlar ve eski taş ocakları hala görülebilir tarihi kalıntılar arasında yer alıyor. Adada eskisi gibi denize girmek pek mümkün değil ama dileyenler için Ayazma Plajı yaz aylarında hizmet vermeye devam ediyor. Serinlemek isteyenler genellikle adadaki özel tesislerin havuzlarını tercih ediyorlar. İskele çevresinde yemek yiyebileceğiniz mekanlar bulunuyor. Dilerseniz Ayazma Plajı’nın restoranını da tercih edebilirsiniz.

BURGAZADA
Sait Faik’in anılarıyla süslü Burgazada… Adanın bilinen en eski adı Antigoni. Birbirinden güzel sokakları, tarihi evleri, çay bahçeleri, kayalıklı koyları, masmavi suları ve yemyeşil doğası ile Sait Faik’in buraya neden aşık olduğunu hemen anlıyorsunuz. Burgazada’nın halkı da o kadar cana yakın ve sıcak ki, ben her gittiğimde adaya yerleşmeye karar verip sonra şehre zor dönüyorum. Tepedeki Kalpazankaya Kır Gazinosu gerçek bir efsane. Konaklamak isteyenler için 4 küçük bungalovu bulunuyor. Sabah uyandığınızda ayaklarınızın altına serilen deniz ve güneş, insanı adeta büyülüyor. Kalpazankaya’daki yemekler de en az manzara kadar nefis. Rakı-balık tutkunlarının mutlaka ama mutlaka gitmesi gerekiyor. Tepeye fayton ile çıkmanızı öneririm, yürüyerek epey uzun sürüyor. Konaklamak isteyenler için Öğretmenevi iyi bir seçenek. Adaya gitmişken Sait Faik’in müzeye dönüştürülmüş olan evini de mutlaka ziyaret edin. Hristos Manastırı, Aya Yani Kilisesi, Avusturya Saint Georges Hastahanesi (Okul ve kilisesi) ve Ayios Yeoris Manastırı görülmesi gereken diğer tarihi yapılar.

adalar3HEYBELİADA
Heybeliada’yı, en güzel mehtabın izlendiği ada olarak tanımlayabiliriz sanırım. Adanın bilinen en eski adı Halky, yani bakır. Bu ad, Çam Limanı’nda uzun yıllar işletilen bakır madeninden geliyor. Adada fayton turuna çıkmak bir klasik. İskeleden çıkınca sağa doğru giden yolu takip ederek fayton duraklarına ulaşabilirsiniz. Adada tam bir tur yapmak 25 YTL. Deniz Lisesi, Senatoryum ve eski Ruhban Okulu (bugünkü Özel Rum Lisesi) adadaki önemli yapılar arasında yer alıyor. Lisenin 130.000 kitaptan oluşan baş döndürücü bir kütüphanesi var.
Adayı faytonla gezmek istemezseniz, iskelenin çevresindeki çay bahçelerinde bir şeyler içtikten sonra Değirmen Burnu’na doğru keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz. Ayrıca adada bisiklet turuna da çıkabilirsiniz. Yaz aylarında piknik alanları inanılmaz kalabalık olduğu için pek tavsiye etmiyorum.

BÜYÜKADA
Adından da anlaşılacağı gibi Prens Adaları’nın en büyüğü olan Büyükada, özellikle yaz aylarında şehirden pek farklı olmuyor. Sokaklarda inanılmaz bir insan kalabalığıyla karşılaşıyorsunuz ama en azından araç gürültüsü ve kirliliği yok. Adada alışveriş dükkanlarından kafelere, lüks restoranlardan gece kulübüne kadar pek çok seçenek bulunuyor. Tesislerin havuzlarında serinleyebilir, faytonla adayı gezebilir, bisikletle tura çıkabilir, keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz. Adanın en çok öne çıkan yeri Aya Yorgi Tepesi ve Manastırı. Burada enfes bir manzara karşılıyor sizi. Aya Yorgi Kır Lokantası’nda bu nefis manzaraya karşı yemek yiyebilir, şarabınızı yudumlayabilirsiniz. Büyükadaya gitmişken görmeniz gereken yerler arasında Aya Nikola Manastırı, Hristos Manastırı, Ada Dimitri Cemaat Kilisesi, Ermeni Katolik Kilisesi, Musevi Sinagogu ve Hamidiye Camii yer alıyor.

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Gezi
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular