Serdar Turgut Akşam’ın yayın yönetmeni yapılalı beri gazetede bazı değişimler görüyoruz. İlk “değişim” onlarca çalışanın işten atılmasıydı. Turgut, tayininin ilk günlerinde bir hastalık geçirmiş, gazetedeki değişimler nekahet dönemine kalmıştı. Döner dönmez de nasıl bir değişim izleyeceğini belli etti. Turgut’a göre “modern-milliyetçi muhafazakar metropol insanları” şu anda gazetesizdi ve Akşam, bu eksiği kapatmaya çalışacaktı.
“Modern-milliyetçi muhafazakar metropol insanları”nın ne mene bir şey olduğu hakkında kafamızda henüz bir netlik yok (her ne kadar AKP’nin muhafazakar-demokrat söylemini çağrıştırıyorsa ve bu metropol insanlarının belediye başkanlığını AKP’liler yapıyorsa da). Fakat Turgut’un son dönem yazılarına bakılacak olursa kendisinin nasıl bir çizgide yürüyeceğini kestirmek zor değil. Serdar Turgut’un ideolojik olarak önceki gazetesinin yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök’ü takip ettiğini söyleyebiliriz. Bu takipte de Özkök’le aynı üslup ve hattâ aynı ‘malzemeyle’ hareket ettiğini. (Turgut’un kişisel olarak kimi izleyeceği değil, başında olduğu gazetenin nereyi model alacağına önem verdiğimizi de not edelim.) Bunun için iki yayın yönetmeninin iki ayrı zamanda yazılmış yazılarına bir göz atalım.
Serdar Turgut’un yazısı 16 Şubat 2005, Ertuğrul Özkök’ün ise 14 Ekim 2003 tarihli. İki yazının da çıkış noktalarını hatırlatalım önce. İlki, yani Özkök’ün yazısı Radikal gazetesi yazarı Yıldırım Türker’in ‘Tecavüzcü sürüsü’ başlıklı yazısına ‘cevap’ -daha doğrusu hakaret- niteliğindeydi. İkincisi, yani Turgut’un yazısı da kendi gazetesine röportaj veren Çetin Altan’ın söylediklerine ‘cevap’ -daha doğrusu hakaret- niteliğindeydi.
Yıldırım Türker söz konusu yazısında adları bir tecavüz skandalında anılan ordu mensuplarını konu ediniyordu. Çetin Altan da söz konusu röportajda kendisine soru yönelten Şebnem İyinam’a milliyetçilik-muhafazakarlık üzerine düşüncelerini aktarıyordu.
Ertuğrul Özkök, Yıldırım Türker’in yazısından birkaç gün sonra Türker’e karşı hakaretamiz ifadeler kullanıyor, Türker için “Asıl tecavüzcü sürüsü bunlar” diyordu. Serdar Turgut da Çetin Altan’ın röportajından hemen sonra “Çetin Altan da sıktı artık” başlıklı yazısında Altan için “şaklaban”, “karaktersiz” “idiot-savant” gibi ifadeler kullanıyordu.
Şimdi iki yayın yönetmeninin yazılarından hemen hemen birbirinin aynı cümlelere bakalım:
Özkök: “(Yıldırım Türker’e hitaben) Sen akşam Beyoğlu’ndaki malum cemaatinle bir araya geldiğin zaman, birkaç mukallidinden ‘helal olsun’u alırsın.”
Turgut: “(Çetin Altan’ı kastederek) Bu çevrelerden insanlar gün boyu ettikleri hakaretleri akşam buluştukları bilmem ne meyhanesinde birbirlerine anlatarak eğlenirler.”
Özkök: “Binlerce şehit verilerek yapılmış bir mücadele, ‘vatan mücadelesi kisvesi altında südrürülen savaş’ haline getirilip ayaklar altına alınıvermiş.”
Turgut: “Türkiye’nin ağır, zor koşullara rağmen yaratmış olduğu ekonomik mucizeyi, ortaya çıkardığı kendisi ile dalga geçmeyi bilen insan tipini yaratabilmiş bir ülkeyi neden anlamaya çalışmazlar da, sadece gece içki sohbetlerine konu çıksın diye anında ülkelerini kötülerler, bu ne biçim karaktersizliktir, anlayabilmek mümkün değil.”
Özkök: “Devletlerinin yaptığı her şeye tu kaka diyen, ordusunun attığı her adıma nefret kusan kafalar. Toplumdaki sayıları üç beş, ama köşelerde üreme hızları tavana vurmuş.”
Turgut: “Bunlar aydın olmanın ön şartı olarak ülkelerine sövmeyi gören insanlar ve ne yazık ki onların vermekte olduğu tahribat, Türkiye’ye aktif düşman olan ülkelerin verebileceği tahribattan daha fazla tahripkar olabilmektedir.”
Bana kalırsa sadece bu örnek bile yeni bir Ertuğrul Özkök ve yeni bir Hürriyet’le karşı karşıya kaldığımızı/kalacağımızı gösteriyor. Hayırlısı.
HAMZA AKTAN