Gök efendi kendini tutmuş tutmuş da artık tutamayacakmış gibi, ne varsa birden
hepsini döktü tepemizden.
Bahar yağmuruna yakalanmanın coşkusuyla,
aklıma Tolstoy’un bir sözü düştü.
“Yaşamak, Tanrı’ yı sevmektir.”
Saçak altlarına kaçanlara katılmadım.
Tozlu toprak kokusu eşliğinde koşarken iç sesim, hayatın sesine karıştı.
Islanmaktan kaçtığımdan değildi koşmam.
İçimden uzak baharlara dokunmak geçiyordu.
“Yağmur sonrası su yüküyle ağır ağır sallanan mor salkımlar. Bahçe kapısında, yeni yetme yaban gülleri. Kocaman, kabarık etekli bir gelin vişne ağacım ve yağmurlu bahçelerde hayatı keşfetme sevincim…”
Hiç istemedim, başka bir şey olmayı. Tek istediğim gazeteci olmaktı benim. Uzmanlaşacağım tek bir konu bana yetmeyecekti, biliyordum. Eczacı olsan ilaç bileceksin, tiyatrocu olsan tiyatro yapacaksın…
Her şeye maydanoz olabilmek için en uygun iş gazetecilikti. Hiç yapamamış olsam da, orada burada yazıyor çiziyoruz işte.
Aslında “Görevimiz Tehlike” dizileri bende ajan olma isteği de uyandırmıştı ama, dehlizlerin içinden geçerken hiç mi daralmazlardı, ya peki bir fare çıksa…
Ah, hayali cihan değer ama, çokça üzülecek ve kafayı takacak değilim.
İşte, geldik gidiyoruz! Şen olasın Halep şehri.
Herkes gibi, benim de geçiyor günlerim.
Aslında hiç aldırmayacağım da, uzak bir yerlerden esen aceleci bir rüzgar, şaşırtıyor bazen.
Katmış önüne yılları, ayları, salıları, çarşambaları…Dur nedir, bilmiyor.
Pesimist, pestilimsi ve peltemsi olabilirim.
Bahar yorgunluğu belki, belki de yetişecek işler.
Ayrıca senaryomuz tv dizisi oluyor, şunun şurası.
Belli olmaz, ışıklı bir sabahın sihriyle yine çocuk gözlerle uyanırım ve yine toz mavi oluverir gök kubbe.
Çiçekleriyle çingeneler, süsü oldu bu caddenin.
Öyle sağlam öyle emin ve öyle azla dünyanın sahibi gibi duruyorlar ki, çingene deyip geçenin aklına şaşarım.
Ayrıca, cimrilere çingene denmesine onlar adına üzülürüm. Nice ciğersiz, elini öpemez bile bir çingenenin.
Soluğumu duyuyorum ama artık koşmak sayılmaz bu, adımlarım yavaşladı… İnsanlar geçiyor yanımdan ve ben insanların yanından.
Yorgunluğum kayboluyor her adımda. Hayat bir bahar yağmuru gibi, sürprizlerle dolu.
Ve, Tanrı’yı sevmek kadar güzel yaşamak.
Siz siz olun yaşadığınız hayata hakkını verin,
olabildiğince dolu yaşayın ve bir bahar yağmurunda koşma şansını sakın kaçırmayın.
Zira, bu festival için başka bilet yok gibi gözüküyor!