Son yıllarda medyada yemek üzerine televizyon programları giderek artıyor.
Yemek, hızla popüler kültürün bir parçası haline geliyor. Ama maalesef Türkiye’deki yemek programları, izleyene ne bilgi veriyor, ne de keyif. Yabancı televizyonlardaki iyi örnekleri görünce, bu eksiklik daha fazla hissediliyor.
Yemek ve mutfak hakkında konuşmak, arkadaş sohbetlerinin önemli konularından biri. Akdenizlilere özgü, yemek yerken yemekten bahsetmek, belki bizim kültürümüzde hep vardı. Ancak son yıllarda, dozunun iyice arttığını düşünüyorum. Ayrıca konuşmaların içeriği de değişti ve zenginleşti. Eskiden halamızın yaptığı mantıdan söz ederken, şimdi Milano’da yediğimiz rissotto’nun nefasetinden konuşuyoruz. Bunun temel nedeni, toplumun en azından belli bir kesiminin refah seviyesinin artması. Çünkü refah arttıkça, ‘yüksek kültüre’ talep artıyor. Yemek de, yüksek kültürün önemli bir parçası olduğundan, bu eğilimden payına düşeni alıyor.
Bu durum medyaya da yansıyor. Yazılı basında, ayrılan geniş yerin yanı sıra, televizyonda da yemek konulu programlar iyi reyting alıyor. Ancak bir program formatı var ki, sanırım sadece Türkiye’ye özgü. Bu programda, bir ‘gurme’miz her hafta, Türkiye’nin değişik yerlerinde bir lokantaya gidiyor. Önce, bir yemeğin yapılışını izliyoruz; ardından gurmemiz, mekân sahibi ile masaya oturup, bir yandan bu yemeği yiyor, bir yandan sohbet ediyor. Programın sonunda, lokantaya lezzet, fiyat-kalite ve ambiyans gibi kategorilerde yıldız veriyor. Yani televizyonda lokanta kritiği yapıyor. Yemek programlarına meraklı biri olarak, bu programı izlemekte maalesef zorlanıyorum. Öncelikle, programın amacı lokanta kritiği yapmaksa, televizyon gibi geniş kitlelere hitap eden mecrada bunu yapmanın pek anlamı yok. Ardahan’daki bir izleyici Manisa’daki köfteciyi ne yapsın? ‘Eleştiri’ programı olma iddiası da biraz ilginç, çünkü hemen hemen tüm lokantalar, gurmemizden yüksek not alıyor. Hiç sınıfta kalan olmuyor. Görsel açıdansa, programın büyük bölümünde, orta yaşlı bir adamın “Bunun maydanozu biraz az olmuş” gibi yorumlarla yemek yemesini seyretmek, bana pek cazip gelmiyor doğrusu.
Yeni yemekler yapmayı öğrenmek için, tarif veren programları izlemek en mantıklısı. Ama bence, değişik yörelerin yemek kültürünü, özel yemeklerin hikâyesini anlatan iyi bir yerli program maalesef yok. Dünya mutfaklarına ve değişik ülkelerin kültürlerine meraklıysanız, size iki yıldır ShowPlus’ta yayınlanan Anthony Bourdain’in ‘No Reservation’ adlı programını öneririm. New Yorklu şef, gezgin ve yazar Bourdain, dünyayı dolaşıp, gittiği yerlerin en ilginç özelliklerini ve yemek kültürünü çok eğlenceli bir formatta anlatıyor. Unutmayın! Özel yemekler sadece tariften ibaret değildir. Hepsinin birbirinden ilginç, hakkında saatlerce televizyon programı yapılabilecek hikâyeleri vardır.
Ege kokan zeytinyağı
Bir bölgenin kokusu olur mu? Bence olur. Birkaç hafta önce, Swiss Otel’in ünlü lokantası Gaya’da akşam yemeğindeydim. Birinci yemek olarak ısmarladığım salata, buram buram Ege kokuyordu. Tabii ki nefis bir zeytinyağı kokusuydu bahsettiğim. Çocukluğumda yediğim nefis salataları, zeytinyağlıları hatırladım. Mutfağında mümkün olan en kaliteli malzemelerin kullanıldığını bildiğim Gaya’nın şefine, hangi zeytinyağını kullandığını sorduğumda, Taliani markasının natürel sızma yağını kullandıklarını söyledi.
İyi bir zeytinyağından, düşük asidite ve yoğun aroma beklersiniz. Bunu da ancak ‘natürel sızma’ olarak sınıflandırılan yağlarda bulabilirsiniz. Bu yağlar, zeytinler toplandıktan sonra, en kısa sürede sıkılarak, rafine edilmeden, sadece filtrelenip şişelenir. Natürel yağ, aslında doğal meyve suyudur. İçindeki oleik asit yüzde 0.08’in altındaysa ‘sızma’ olarak sınıflanır.
Taliani, Ankara merkezli bir firma. Ege’den, özellikle de Ayvalık civarından satın aldıkları zeytinleri, Ankara’daki tesislerinde işliyorlar. Ayvalık’ın antik ismi Taliani’yi marka olarak seçmişler. Ürünlerini çok beğendim. Zeytinyağı meraklıları, şarküterilerde ve zincir mağazalarda bu yağı bulabilirler.
Lezzetli renkler
Nihayet havalar ısındı. Güneş kanımızı kaynatmaya başladı. İstanbul sere serpe bizi bekliyor. Uzayan günlerde, insanın canı hiç eve girmek istemiyor. Güzel havanın keyfini çıkarmak için, dostlarla iş çıkışı buluşma planları yapılıyor. Kenti doya doya yaşamanın tam zamanı. İşte bu zamanı kutlamak için yeni bir kent etkinliği bizi bekliyor: Mix Mondial. Bu sene ilki düzenlenen, 16-30 Haziran arası sürecek etkinliğin amacı, İstanbullulara kokteyl keyfini yaşatmak. İki hafta boyunca Binboa Vodka’nın ana sponsorluğunda, Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Anadolu yakasındaki kafeler, restoranlar ve barlarda birbirinden değişik ve lezzetli kokteyller, özel fiyatlarla bizi bekliyor olacak. Anadolu yakasında Bağdat Caddesi’nde, Avrupa yakasında Cihangir ve Galata’da etkinliğe katılan mekânların listesi aşağıda.
Mix Mondial, Cihangir, Galata ve Tomtom Sokak’ta; Enginar, Ritim Galata, Atölye Kuledibi, Peranostra, Tünel Square, Daipera, Smyrna, Kahvedan, Kafika, Rose Marine, Susam, Fol, Kaktüs, Kiki, Zenka, Sokak Kavesi, Mayhoş, We, İndigo Lounge, İndigo Pub, Alt, 2/1a’da; Bağdat Caddesi’nde; Hayal Kahvesi CKM, Hayal Kahvesi Cadde, Bistro 33, Bi Buçuk, Oben Şarap Evi, Saloon, Mirror, Cadde Cafe, Caddebostan Benzin, Suadiye Benzin, Barkod, Bigger, Palma D’oro, Happy Moons’da, Barlar Sokağı ve Caddebostan’da; Chicken Last Stop, Dinette, Bowbells, Yer Fıstığı, Zanzibar’da, Kalamış’ta; Divan Brasserie Kalamış gibi mekânlarda gerçekleşecek.
Nefis bir beyaz: Nodus Chardonnay
Pamukkale Şarapları, ilk olarak Anfora Trio 2005’le dikkatimi çekmişti. Şiraz Kalecik Karası ve Cabernet Sauvignon üzümlerinden yapılan bu şarap 16 TL. Perakende satış fiyatıyla, fiyat-kalite dengesi açısından, hâlâ piyasadaki en iyi kırmızı şarap. Bu kez nefis bir beyaz şarap üretmişler: Nodus Chardonnay 2009. Bu şarapta kullanılan üzümler, Denizli’nin Güney ilçesindeki bağlarda yetişmiş. Şaraba, vanilya, egzotik meyve ve tereyağı aromaları hâkim. Bu özellikleriyle bana, Kaliforniya ‘Chardonnay’lerini hatırlattı. Gövdeli ve dengeli bir şarap. Özellikle yemekte içmenizi öneririm. Deniz mahsulleri ve beyaz etlerle harika eşleşir. Hatta yemeğiniz biraz baharatlıysa, daha da iyi. Çünkü bu şarap, güçlü bir beyaz. Tek kusuru, 70 TL’lik perakende satış fiyatı. Bu kadar iyi bir şarabın, sadece 3 bin 600 şişe üretilmiş olmasını mazeret olarak kabul ederseniz, sorun yok.