“Türk’üm, Mucidim”

ABD Başkanı Barack Obama’nın seçim kampanyasından New York Borsası ve Sony’ye pek çok dev şirketin dijital güvenliğinin sorulduğu şirket bir Türk’e ait. Beş milyar dolarlık Comodo şirketinin sahibi Melih...

ABD Başkanı Barack Obama’nın seçim kampanyasından New York Borsası ve Sony’ye pek çok dev şirketin dijital güvenliğinin sorulduğu şirket bir Türk’e ait.

Beş milyar dolarlık Comodo şirketinin sahibi Melih Abdülhayoğlu’nun şu sıra aklı fikri Türkiye’den yeni mucitler çıkarmakta.

Melih Abdülhayoğlu

Antakya’dan İngiltere’ye uzanan bir başarı öyküsü onunki. Kolay değil, 16 yıl önce dünya çapındaki Comodo şirketini sıfırdan yaratmış. Buna rağmen alabildiğine mütevazı; bu özelliği konuşmamız başlar başlamaz anlaşılıyor. Kendisini “İdealist ‘inek'” olarak tanımlıyor. Durmadan kendisini ve şirketini geliştirmeyi hedefliyor. Şu sıra, ODTÜ’de devlet desteğiyle Türk mühendislerinin patentli ürünler geliştirmesini sağlayacak projeyle meşgul. Comodo’nun sahibi ve CEO’su Melih Abdülhayoğlu’nu daha yakından tanımak için filmi çocukluğuna dek geri sardık, genç girişimcilere ilham verecek bir öyküyle karşılaştık.

Nasıl bir çocukluk yaşadınız?
Antakya’da hayatım okul-ev, ev-okul arasında yaramazlık yaparak geçti. Çok güzel bir çocukluk ve gençlik yaşadım. Lezzetli yemekler ve arkadaşlarla geçen özel bir ortamdı.

Hep başarılı mıydınız? Dersleriniz nasıldı?
Hem ortaokul hem lisede derslerim kötüydü. Okul anlamsız gelirdi. Matematikten bazen 10, bazen iki alırdım. Motivasyonum yoktu ama kapasitem vardı. İlk elektronik devremi dokuz yaşında yaptım. Okuldan eve gelince hep böyle şeylerle uğraşırdım. Annem beni “Oğlum, ödevlerini yapmazsan elektronik dolabını atarım” diye tehdit ederdi.

Üniversiteyi İngiltere’de okumuşsunuz. Nasıl gittiniz?
Ağabeyim üniversiteyi ABD’de okumuştu. Ben, Türkiye’ye daha yakın olduğu için İngiltere’yi tercih ettim. Okul taksitlerinin bir bölümünü babam ödedi. Geri kalanını ben çalışıp ödedim. Üniversite ikinci sınıftayken bir icat yaptım; 5 bin pound verdiler. Bin 200 pound’a çok güzel bir bilgisayar aldım. O bilgisayarı satın aldığım  bina şimdi Comodo’nun merkezi.

Girişimcilik ruhu aileden mi geliyor?
Evet, özellikle babamdan. Türkiye’de ilk ekmek fabrikasını o kurdu. Çocukluğumda çok zengindik. Sonra her şeyimizi kaybettik. Comodo’yu kurduğumda hiç param yoktu. Yalnız, bir şeyler yaratmak istiyordum. Allah’tan eşimin düzenli bir işi vardı. Birkaç yıl eve o baktı. 2002’den sonra ise şirket ciddi anlamda kâr etmeye başladı.

Nasıl bir fikirle yola çıktınız?
Bütün elektronik aletlerin internete bağlanacağını öngördüm. Dolayısıyla her cihaz hack’lenebilirdi. Bu yüzden korunmalıydı. İnternete bağlı her cihaz için dijital sertifika gerekeceği düşüncesine de böyle ulaştım. Sonuçta SSL (genel amaçlı şifreleme standardı) ve dijital sertifikalar üzerine yoğunlaştım.

“Rakiplerimizi ısırıyor ve bekliyoruz”

Komodo ejderi dünyanın en sempatik hayvanı değil. Neden şirketinize onun ismini koydunuz?
Komodo ejderi, stratejiyle hareket eden bir hayvandır. Avını ısırır, bulaştırdığı bakteri avın vücuduna girince, iki üç gün takip eder. Sonra yer. İngilizce’de K ile yazılır ama Computer ve communi-cation (iletişim) ile birleşmesi için ben onu C ile yazdım. Bizim iş modelimiz de böyle. Rakiplerimizi ısırıyoruz ve bekliyoruz. yavaş yavaş ölüyorlar (gülüyor).

Comodo’nun eriştiği başarıyı anlatır mısınız?

Dijital sertifika alanında dünyanın en önemli markası olduk. Seçim döneminde ABD Başkanı Barack Obama ve Cumhuriyetçi Parti başkan adayı Mitt Romney’nin dijital güvenliğini biz sağladık. New York Borsası ve Sony’nin bütün server’larını da biz koruyoruz. Ayrıca dünyanın en güvenli antivirüs firevvall’una sahibiz. Bu tür programlarımızı 70 milyon kişi kullanıyor.

Türkiye’de neler yapıyorsunuz?

Bir buçuk yıl önce İstanbul’da ofis açtık. Bu yıl devlet kuruluşlarıyla çalışmaya başladık. Türkiye yurt dışında güzel coğrafyası ve lezzetli yemekleriyle tanınıyor ama teknoloji alanında bizi kimse bilmiyor. Bu bana hep ağır gelmiştir. Bunu değiştirmek istiyorum.

Neden Türkiye’den dünyaya satabileceğimiz teknoloji ürünü çıkmıyor sizce?

Türkiye’de parlak beyinler, maddi imkânlar, teknoloji pazarı, her şey var. Ama maalesef teknoloji ekosistemi yok. Üniversite, devlet ve özel sektörün beraber çalışıp bir ekosistem yaratması lazım. Türkiye’de bilişim sektörü üniversitelerle çalışmıyor.

Teknoloji ekosistemi nasıl oluşturulur?

Mark Zuckerberg’e, Bili Gates’e bakın. Şirketlerini üniversitede okurken yarattılar. Bunun Türkiye’de de olması için ODTÜ’yle çalışmalara başladık. Ankara’daki Comodo ekibi, akademi ve endüstrinin birlikte çalışma prosedürlerini hazırlıyor. Ekosistemi kurduktan sonra devlete de büyük iş düşüyor. Her çıkan ürünü, inovasyonu satın almalı. Misal; ABD gidip Honda almaz. General Motors veya Ford ürünlerini alır.

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bir konuşmasında, “Türkiye ara eleman ülkesi. Mucit çıkmaz” demişti. Katılıyor musunuz?

Ben Türk müyüm? Türk’üm. Mucit miyim? Mucidim. Birçok patentim var. Kendisi kusuruma bakmasın. Katılmıyorum. Türkiye’den mucit çıkmamasının sebebi, ekosistem olmaması.

Şu anda üzerinde çalıştığınız bir proje var mı?

İstenmeyen mail’ler ve telefon mesajlarını engelleyecek bir sistem üzerinde uğraşıyoruz. Türk mühendisler mahremiyet problemini çözecek bir program tasarladı. Projenin adı ‘Bana Ait’. Halihazırda internette paylaştığınız bilgileri geri alamıyorsunuz. Sistemimizle geri alabileceksiniz.

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
RöportajTeknoloji
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

Benzer Konular