Artık çok iyi bildiğiniz kötü haber: Küresel ısınma ve toplumsal sorunlar dünyanın geleceğini tehdit ediyor. Artık çok iyi bildiğiniz kötü haber: Küresel ısınma ve toplumsal sorunlar dünyanın geleceğini tehdit ediyor. İyi haber: Özel sektör kuruluşları, destekleyecekleri sosyal sorumluluk projeleri arıyor. Bütün iş ikisini bir araya getirmekte. Bu uğurda artık epey hızlı yol alınıyor. Fonlar ve hibe programları gelişiyor, STK ve vakıfların birlikte çalışabilecekleri gönüllülere ihtiyaçları artıyor.
Bir sosyal sorumluluk çalışması yapmayı diliyorsanız, öncü projeleriyle dikkat çeken Sabancı Vakfı’nı incelemenizi öneririm. Yedi yıldır kadın, genç ve engellilere yönelik STK’lara destek veren vakıf, program kapsamında 46 projeye 8 milyon TL’yi aşkın hibe sağladı. 72 ilde 70 bin kişinin hayatına dokundu. Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, Genel Müdürü Zerrin Koyunsağan ve Sabancı Vakfı Programlar ve Uluslararası İlişkiler Direktörü Rana Kotan, bu yılki destek programlarını da bir basın toplantısıyla açıkladılar. Sabancı Vakfı, dokuz yeni projeyi destekleyecek ve 1 milyon 350 bin TL hibe edecek. Güler Sabancı konuşmasında, ‘stratejik hayırseverlik’ kavramına dikkat çekti; vakıf çalışmasının sabır ve emek gerektirdiğini söyledi. Sabancı, Avrupa Vakıflar Merkezi eski başkanı Raymond Georis’in şu önerilerini hatırlattı: “Vakıf kurucuları, paranın tek başına yeterli olmadığını ve projelerin insan emeğiyle yükseldiğini bilmeliler. Projeler adil ve tarafsız bir biçimde yürütülmeli. Vakıf işi gönüllülerle gelişir. İnandığınız alanda çalışmayı seven kişiler olmadan, ileri gidemezsiniz.”
Demokrasi, fırsat eşitliği ve katılımcılık için hepimizin sorumluluk üstlenme zamanı geldi de geçiyor. Çözümün parçası olmak için örneklerden ilham alıp, hepimizin bir an önce taşın altına elimizi koymamız gerekiyor. İyi olan şu ki, bu yolda Sabancı Vakfı yalnız değil.
Tema ve Nestlé Damak’tan örnek proje
Ülkemiz, dünyanın en büyük Antep fıstığı üreticilerinden biri. Güneydoğu Anadolu’da 210 bin kişi geçimini Antep fıstığından sağlıyor. Ancak, büyük bir verimsizlik sorunu var. Nestlé Damak ve TEMA Vakfı, 2011’den bu yana yürüttükleri ‘Fıstığımız Bol Olsun’ projesiyle kalite ve verimi artırmaya çalışıyor. Nestlé, projeye üç yılda 1.5 milyon TL tutarında yatırım yaptı. Tema’nın bölgedeki örnek çalışmasıyla hedefler gerçekleşti. Bahçelerde verim arttı, yüzler gülmeye başladı.
Geçen ay, Nestlé Türkiye Çikolata ve Şekerleme Grubu Genel Müdürü Oben Akyol ve TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç’la sohbet ettik. Bugüne kadar 336 dekar alanda, 23 bahçede teorik ve uygulamalı eğitimler, hastalıklarla ve zararlılarla mücadele, erozyonu önleme, yeni bahçelerin tesisi gibi çalışmalar gerçekleştirilmiş. Hastalık ve zararlı etmenler kontrol altına alınmış. Var yılı ile yok yılı arasındaki verim farklılığı azalmış. Ağaç başına verimlilik yüzde 67’ye çıkmış. Tema ve Nestlé, çalışmalarına tam gaz devam ediyor. Hedef, proje bahçelerinde elde edilen başarı aracılığıyla bölgedeki diğer çiftçilere ilham vermek ve onları da dönüşüme dâhil etmek.
bizz@campus şampiyonu ODTÜ’den
Yıldız Holding’in üniversite öğrencilerinin yaratıcı projelerini ödüllendiren yarışma platformu bizz@kampüs, bu yıl üçüncü kez düzenlendi. Sadece Facebook üzerinden alınan başvurularla, üç kişilik ekipler halinde katılan takımlar, bu yıl Ülker Çikolatalı Gofret için en parlak fikirlerini yarıştırdı. Jüri üyesi olduğum değerlendirme sürecinde, heyecanlı, istekli ve yaratıcı üniversitelileri dinlemek büyük bir mutluluk kaynağıydı. ODTÜ’den katılan Deniz Hamus, Meriç Dağlı ve Koray Benli’den oluşan ‘Design Generation’ birinci oldu ve 15 bin TL ödül kazandı. Boğaziçi Üniversitesi’nin Ceren Acar, Özge Balaban ve Deniz Bakkalcı’dan oluşan ‘Uçan Balinalar’ takımı da ‘Ülker Çikolatalı Gofret Dips’ projesiyle ikinciliği kazanarak, 10 bin TL ödül aldı. Üçüncülüğü ise Pamukkale Üniversitesi’nden Burak Yıldırım, Burçin İbili ve Servet Civelek’in ‘Bi Parça Gofret’ takımının ‘Ülker Gevrek’ projesi ile Selçuk Üniversitesi’nden Oğuzhan Sarı, Mehmet Emiroğlu ve Kerim Öksüz’ün oluşturduğu ‘Nespa’ ekibinin ‘Beşi Bi Yerde’ projesi paylaştı. Üçüncüler, 7 bin 500’er TL ile ödüllendirildi. Dört grup ayrıca Yıldız Holding’de staj yapma imkânı da elde etti.
İş başvusunu ‘infografik’ yapan program
Accenture Türkiye, son dönemde gençlere yönelik yararlı dijital uygulamalar gerçekleştiriyor. Kuruluşun, Kurumsal İletişim ve Pazarlama Direktörü Ebru Tuygun’dan aldığım bilgiye göre, Accenture Türkiye “Hemen CV Gönder” uygulaması ile dijital ortamda sosyal medya üzerinden yeni mezunlara anında iş başvurusu yapma fırsatı sunuyor. Accenture, ‘Büyüktür’ oyununu, interaktif bir ortamda Accenture’ın inovatif dijital uygulamalarını üniversitelilerle buluşturuyor. Oyun bugüne kadar yaklaşık 10 bin kişi tarafından 80 bin kez oynanmış. Gençlerin CV hazırlamalarına yardımcı olan dijital infografik CV uygulayıcısı da büyük ilgi görmüş. Uygulama CV’de yer alan bilgileri infografiğe dönüştürerek yaratıcı görünmesine yardımcı oluyor. Uygulamanın link’i: http://careers.accenture.com/in-en/jobs/Pages/resume-builder.aspx.
Lüks, görmediğiniz ayrıntılardadır
Dünyanın en lüks otellerinden Raffles, bu yıl sonunda İstanbul’da Zorlu Center’da hizmet vermeye başlayacak. Açılış öncesinde Türkiye’ye gelen, Raffles Hotels&Resorts Başkanı Peter French ve Marka Stratejisinden Sorumlu Başkan Yardımcısı Diana Banks, Pro İletişim Başkanı Feride Edige’nin düzenlediği renkli bir organizasyonda basınla buluştu. Gazetecileri Sea Bird’ün Haliç İstasyonu’nda karşılayan Raffles ekibi, konuklarla İstanbul’u tepeden izleyerek Sedef Adası’ndaki toplantıya geçtiler. Markayı tanıtan Diana Banks, ünlü modacı Coco Chanel’in “Lüks, görünmeyenlerde gizlidir” sözünü hatırlatarak, ürünlerin değil deneyimlerin önemli olduğuna dikkat çekti. “İnsanlara bazı becerileri öğretmek mümkün, ancak asıl önemli olan karakter özellikleridir” diyen Banks, Raffles’ın başarısını şu cümlelerle aktardı: “Müşteriler bir otelde binanın özelliklerini değil, kendi yaşadıklarını anımsar. Bu yüzden bizim en önemli yatırımımız çalışanlarımızdır. Zeki, zarif, kibar, misafirperver, ayrıntılara dikkat eden, karşısındakini dinlemeye, anlamaya ve o talep etmeden ihtiyaçlarına cevap vermeye çalışan bir kadroya sahibiz.”
Tarihe ‘Çok Sesli’ bakmak
İstanbul Modern, kuruluşunun 10’uncu yılında Türkiye’de görsel ve işitsel sanatlar arasındaki bağı ‘Çok Sesli’ başlıklı sergiyle gündeme getiriyor. Osmanlı’nın son döneminden günümüze dek süregelen görsel sanatlar, müzik ve ses arasındaki ilişkiyi araştırmayı ve bu alandaki güncel üretimlerden bir seçki sunmayı hedefleyen serginin küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu ve Çelenk Bafra üstlendi. 27 Haziran- 27 Kasım 2014 tarihleri arasında İstanbul Modern Süreli Sergiler Salonu’nda yer alacak sergiyi kaçırmayın.
Enerjiler tutarsa,işler iyi gider
Kim demiş kadınlar birlikte çalışamaz diye! 2014 Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali’nden dört ödülle dönen TBWA İstanbul’un Genel Müdürü Burcu Özdemir Kayımtu ve Yönetici Kreatif Direktörü İlkay Gürpınar aksini kanıtlıyor; kadınların iş birliğinin başarılı sonuçlar ve ödüllerle taçlandığını gösteriyor.
Reklamverenlerle ilişkiniz nasıl?
Burcu Özdemir Kayımtu: İyi anlaştığımız, çalışarak arkadaş olduğumuz, güvendiğimiz müşterilerle çalışıyoruz. Birbirini beğenerek çalışmak, saygı duymak çok önemli. Bir müşteriyle ilk toplantıda nasıl çalışacağımız belli oluyor. Enerjiler tutuyorsa, işler de iyi gidiyor.
İlkay Gürpınar: İşini seven insanlarla çalışmak başarımızı etkiliyor. Biz nasıl işimizi seviyorsak, müşteri tarafında da aynı duyguyu görünce, hepimiz amaca kilitleniyoruz. Ortaya harika işler çıkıyor.
Birlikte başarılı olmanızın sırrı ne?
B.Ö.K.: Ben kariyerime yazar olarak başlayıp, müşteri ilişkilerinde devam ettim. Hep gördüm ki, fikir esastır gerisi hikâyedir. Şansım, İlkay ile çalışmak. Fikri önemsediği kadar, iş tarafını da önemsiyor. Yaratıcı ekibimiz de öyle. Hedefimiz, sırf reklamcılık adına güzel işler üretmek değil. “Yaptık da, bu işin etkisi ne oldu?” sorusuyla yola çıktığımız için müşteri ilişkilerinin işi kolaylaşıyor. 11 senedir bu ajanstayım. Biz ve onlar ayrımımız yok. Hepimiz işe aynı heyecanla sarılırız
İ.G.: Sekiz yıldır TBWA’deyim. Burcu ile elele verip çalışmamız bizim şansımız. Farklı ajanslardan gelenler de bu uyumu görüyor. Enerjimizi, şirket içi sürtüşmeden çok, işi oldurmaya harcıyoruz. “İşi öldürmek değil, oldurmak” diyoruz buna.
B.Ö.K.: Her şeyin başına stratejiyi koyuyoruz. İşi anlamak önemli. Bizde, tüm bölümler strateji toplantısını birlikte yaparız. Brief doğru olunca, kreatif ekip de sular seller gibi iş çıkarır. Bu yüzden, sunum başarımız yüzde 99’lardadır.
“Egolarımızı yarıştırmıyoruz”
Ekiplerinizi nasıl oluşturuyorsunuz?
B.Ö.K.: En iyisini, hem de iç huzuruyla yapmamız gerektiğine inanıyoruz. Kavga ederek savaş kazanamayız. Hepimiz nerede duracağımzı biliyoruz. Egolarımızı yarıştırmıyoruz.
İ.G.: İyi enerjili insanları işe alıyoruz. Bir elemanı araştırırken önce “Uyumlu mu ve seviliyor mu?” diye soruyoruz. İyi insanlar iyi yönlendirilince, iyi iş yapıyorlar. Ben bunu görüşmeye gelen kişilerden de duyuyorum. “Niye burada çalışmak istiyorsun?” diyorum. “Burada arkadaşlarım var, çok güzel bir ortamda eğlenerek çalışıyormuşsunuz. Sabaha kadar çalışsanız da harika zaman geçiyormuşsunuz, ben de bu ekipte olmak istiyorum” benzeri cümleler duyuyorum. İş hayatında, yetenekli ve tatlı insanların olduğu bir ortamın parçası olmaktan daha güzel ne olabilir ki zaten?
Nerede sorunlar var?
İ.G.: Karşılıklı saygı ve güven gerekiyor. Geçmişte ajanslara daha fazla güven vardı. Şimdi, “Biz daha iyi biliyoruz; yeri gelirse kreatif olurum, reklam da yazarım” diyen ajansına güvenmeyen, reklamcının hayatını zindana çeviren reklamverenler var. Bu açıdan şanslıyız.
B.Ö.K.: Eldeki güç, kontrolsüz güç haline geldiğinde, çıkan işler de kötü oluyor. Zaman ve bütçe kısıtlaması sektörün en önemli sorunu. Eskiden yapım kalitesinin üstün olması önemliydi. Şimdi “İşimizi görüyorsa tamamdır” diye düşünülüyor. Her şey kısa vadeli. Oysa, markalaşmak için uzun vadeli çalışmalar gerekiyor. Vasat iş yapmak zorunda kalmamalıyız.