Genç Karsten heyecanlı. İki şiir getirmiş. Sesi titreyerek söz alıyor: “Biri eleştirel diğeri romantik. İlkin hangisini duymak istersiniz?“ Dinleyiciler kararsız. Birinden başlıyor: “Yürek Çığlığı / Acı dolu sesleri ile asılı beyaz bulutlar / Göğsün öyle ağrıyor ki Spree / Özenli melankoli / Yemek kabinesi ve dinleme odaları / …“ Önce bir sesizlik. Daha sonra sunucu şiir üzerine konuşmak isteyen olup olmadığını soruyor. Sapsarı bir kadın söz alıyor: “Şimdi bu romantik olanı mı yoksa eleştirel olanı mıydı?“
Berlin’de edebiyat adına yanyana gelmiş topluluklara, bu günlerde nerdeyse hergün, bir yerlerde bir şekilde rastlanıyor. Bir çok şair adayı zarını bu şehirde deniyor; Berlin çekiyor, mümkün kılıyor. Meraklılar ve yazar adayları apartman boşluklarında, genç insanların birlikte yaşadıkları evlerin mutfaklarında, parklarda, kütüphanelerde, bar ve kahvelerde buluşuyor. Sembol, mekan, sahne arkası olarak edebiyatta daima kendisine yer bulan Berlin diğer Alman şehirleri ile karşılaştırıldığında etkinliklerin bolluğu ile dikkat çekiyor. İnsanlar bir araya gelip, toplanıp kendilerine bir tema ve bir mekan seçip birlikte yazıyorlar. Bir mezarlıkta, yol almakta olan bir trende veya Postdam Meydanı’nda buluştuklarında, yazdıklarına ‘sahnecil yazı‘ diyenler var. Bu guruplara tipik bir örnek “Social Beat”. Buluşulan mekanlarda yazan ve cesaret sahibi olanlar topluluk önünde şiirini ya da metnini okuyabiliyor: Yeterki eleştiriye katlanabilsin. Bilindiği gibi, her kim ki edebi işlerini ”karakamu“ya sunacak bir şeye mutlaka sahip olmalı: Eleştiriye tahammül.
Dresden’li Marcel Beyer “Şairler, Almanya sınırları içinde yaşayan şairler, bugün, ya Berlin’den gelmeli ya da en azından Berlin üzerine yazmalı.“ diyerek, biraz ironik bir şekilde de olsa Berlin şiir gecelerine, edebiyat işliklerine, kısacası yeni başkent histerisine dikkatleri çekti. O ara Berlin’in dört bir yanındaki yazar forumlarından ‘iş’ler gün ışığına çıkmaya başladı. Slampoetry yarışmaları düzenlendi. Bunlar arasında özellikle ‘Open Mike‘, Pathos ve Avantgarde arası provokasyonlar ile giderek daha fazla ilgi topluyor.
Slam! Şiir’in Rock’n Roll’u.
Slampoetry tatsız – tuzsuz, kuru okumalara karşı, bir çıkış olarak Amerika‘dan geliyor. Bu biçemin ardında da belli bir çizgi var; Dada – Duchamp’ın Ready-made’leri, Fransız Existansiyalizmi – Jean-Paul Sartre, Albert Camus, Beat generation – Allen Ginsberg, Jack Keruac, Pop Art – Jasper Johns, Andy Warhol, Rock’n’Roll – The Doors, Frank Zappa. Rap, Hip Hop. Bu çizgi – çerçevede daima yer bulan uyuşturucu-uyarıcı ve Zen-Budist kültürleri de atlanmamalı. 1986 yılında, Chicago‘da işçi/şair Mark Smith seyircilere başrolü, kısaca sahneye çıkan şairleri yargılama hakkını vererek, 10 yıl içinde 29 eyalete yayılan Slampoetry furyasını başlatmış. Sonrası çorap söküğü: Şimdilerde son tura kalan şairleri binlerce seyirci karşısında bin dolarlık bir ödül bekliyor. Manhattan’daki Nuyorican Poets Café Live‘de haftada iki gece bu etkinliğe katılmak mümkün. Akımın önde gelenlerinden Bob Holman, şairin sokağa çıkması fikrinin Homeros’a kadar uzanan bir tarihi olduğuna, ortaçağ Fransa ve İspanya şairlerine dikkat çekiyor.
Almanya’da Berlin‘li Judith Hermann ‘Yazevi, sonra‘ ile daha ilk gösterisinde başarıyı yakalayınca, bir çok yayınevi bu tür organizasyonlar düzenlemeye, yeni yetenekleri ortaya çıkartmak için bu yarışmaları kullanmaya başladı. Bir sahneye tırmanıp, etkili olabilmek adına elinden geleni ardına koymayan yetenekli şairlerin giderek daha sık yayımlanmaya başladıklarına şahit olunuyor. Tanja Dückers Berlin Slampoetry yarışmasına katıldıktan hemen sonra ‘Oyunalanı‘ adlı eseri Aufbau Yayınlarından çıktı. Karen Duve, ‘Open Mike Berlin’deki yarışmada sahnede boy gösterip şiirini okudu ve çok sevilen ‘Yağmurromanı‘ yayımlandı. En genç Bachmann-Ödülü sahibesi, Terezia Mora, yine ‘Open Mike Berlin‘de ilk kez sahneye çıkmıştı: “Berlin bir çok iç ölçüye, disipline sahip ve en heyecan verici şehir.“
Bu arada, Almanya’nın en paralı edebiyat ödülü (250 000 Mark), yazar Josef Breitenbach‘ın anısını yaşatmak için ikinci kez verilen Breitbach-Ödülünü geçen yıl Berlin’den yazar Reinhard Jirgl, şair Rainer Malkowski ve kültür sosyoloğu Wolf Lepenies‘in paylaşması dikkat çekti.
Berlin-Manie’yi yayımcı Dietrich Simon açıklıyor; “Burada başkent dinamikleri geçerli, Doğu-Batı problemi, sosyal açmazlar yanısıra Alman tarihi ve kültürü yansılanıyor. Potansiyel çok yüksek. Gençler yazıyor. Yazarlar seviliyor.“ Simon özenle ekliyor: “Sadece Berlin etkisi yazmak için yetmez. İnsanın söyleyecek bir şeyleri olmalı.“
Karsten için bu gece öyle kolay geçecek gibi değil. Bir başka sarışın genç kadın söz alıyor ve Karsten‘ın eleştirel şiiri için: ”Şiir beni etkiledi fakat anlamadım“ diyor. ”Belki sebebi bir başka yerde yatıyordur“ diye gümbürdüyor bir kızıl: “Şiiri ayakta okumalısın.“ Hadi, Karsten ayağa kalkıyor, sandalyeye tutunuyor ve yeniden bir açıklama getiriyor şiiri için: “Bu parçalanmış bir şiirdir ve Berlin’i yansıtır.“
slam! way of life
kaygılanma kelimeleri dök kağıda çık sahneye sesini yükselt
hızlı ol yüksek sesle ve alçak sesle kötü ve tatlı sarkastik ve
istekle ve isteksiz ve kendin ol ve olma ve yok kendin ol ve işte olma
hareketli kal
the show must go on
şaire değil taç bir kaç bozukluk ve köpüklü şarap patlama kelimelerin
mikrofondan parkeye püskür ateş seyircilerin şerefine lirik tiyatro oyna
bağır ve şarkı söyle ve öttür şiirsaxofonunu
bilge olma ol basit saf
keyifli ve şakacı ve bugün
yalancı değil
ama lirik ve ritmik
ve inanılır bir ses tonu
sana inanıyor sokaktan dansına dalkavukluğun senin tatman suların
senin pedala basman şehirlerden hızlan geçerken senin cyber uçuşun öpücüklerin
ve bokların protest gücü virtual realitynin kenarında toprağa bağlı kim olabilirse
birbirinize sarmasarılın siz erkek ve kadın orospular ve şairler ve evsizler
filozoflar içkiciler düşünürler of the chattering class ve bütün erkekler ve kızlar
sizin için tam sizin için
the show must go on
bir şeye inan hiç bir şeye inanma yan sön saniyeleri şenlikle just now an now
and now sonunda seyircilerin sana gösterir ve bazıları yine de bir jüri
istiyorlar randomized from the audience bu sefer geri patlıyor birden ona kadar puanlar
bum dum dumm ve senin içinde veya yoksun delirmiş olanların de mo krasisi
karnındaki gelen sesden vurulmus olanlar şimdi burada bodrumda salonda
the show must go on
The show is more important than the individual poet…
………………………………………………………………………….is it ?
Levent ARSLAN