Siteler Sosyal Çatışma Yaratacak

Fransız araştırmacı Jean François Perouse kentin ultralüks 400 sitesini inceledi… Şehir plancısı J.F. Perouse, “Mekânsal Ayrışma Süreci” başlıklı araştırması için İstanbul’un yüksek korumalı sitelerini mercek altına aldı. Perouse’a göre...

Fransız araştırmacı Jean François Perouse kentin ultralüks 400 sitesini inceledi…

Şehir plancısı J.F. Perouse, “Mekânsal Ayrışma Süreci” başlıklı araştırması için İstanbul’un yüksek korumalı sitelerini mercek altına aldı. Perouse’a göre bu siteler sınıfsal çatışma yaratacak.

şehir plancısı J.F. Perouse
Sınırlara doğru genişleyen İstanbul’un merkezi ise çökmüş durumda. Perouse, `Sınıflar ayrı ayrı yaşıyorlar, iletişimleri yok. Öyle izole duvarlar tarafından kuşatılmışlar ki; bu, düşmanca duygular yaratıyor’ diyor.

Eğer o konaklarda ya da sitelerde oturmuyorsanız yanlarından geçerken mutlaka dikkatinizi çeker. Kapısında güvenlik görevlileri, yüksek duvarları, yüzme havuzu, tenis kortları, sosyal tesisleri, alışveriş merkezi, sinemasıyla kent yaşamının tüm ihtiyaçlarını o duvarların içinde bulmak mümkündür. Konutların satışı yapılırken en dikkat çekici özellikleri `yüksek korumalı’ ve `ultralüks’ olmalarıdır. Çoğunluğu İstanbul’un merkezinden uzaktadır.

İstanbul’un yüksek korumalı siteleri Fransız bir araştırmacının çalışmasına konu oldu. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü İstanbul Şehri Gözlem Merkezi’nin sorumluluğunu sürdüren Toulouse Üniversitesi Öğretim Üyesi ve şehir plancısı Doçent Jean François Perouse, `Mekânsal Ayrışma Süreci’ başlıklı araştırması için 400 siteyi mercek altına aldı. Mekânsal ayrışma sürecinin kaygı verici olduğunun altını çizen Perouse, son 10 yıldır İstanbul’un çılgın bir şekilde genişlediğini, birbirinden farklı yeni sosyal yerleşim alanlarının ortaya çıktığını söylüyor. Perouse, “Ciddi bir veri tabanı oluşturdum. Gebze’den Silivri’ye kadar uzanan alan üzerindeki korumalı, kent dışında, kendi özel sosyal tesisleri olan, yüksek gelirli sınıflara hitap eden siteleri inceledim” diyor.

Fransız araştırmacı bu sitelerde yaklaşık 60-70 bin kişinin yaşadığını, oturanların çoğunu medya sektörü, şov yıldızları, spor sektörü, uluslararası şirketler ve finans sektöründe çalışanlar ile yabancıların oluşturduğunu söylüyor.

Perouse, İstanbul’da güvenlik açısından tehlikeli bir ortam olmamasına rağmen bu sitelerin özel güvenlikleri olma özellikleriyle satış yaptıklarına dikkat çekiyor:

“Bu durum bana ithal gibi geliyor. Amerika’dan yaşam tarzı ithal etmişler. Yüksek gelirli ama bazen az kültürlü sınıflar bu siteleri tercih ediyor. Bazıları taklitçiler gibi Amerikan yaşam tarzını ithal etmeye çalışıyor. Zaten bu sitelerde kullanılan malzemelerin tamamı İtalya’dan, Amerika’dan ithal edilmiş.”

Sınırlara doğru genişleyen İstanbul’un merkezinin çökmüş durumda olduğunu belirten Perouse şunları söylüyor:

“Binaların çoğu bomboş ve metruk bir halde. İstanbul’un merkezinin kötü durumu oralara ilgiyi artırıyor. Paralı sınıflar İstanbul’un merkezine yatırım yapmıyor, hatta İstanbul’un dışına göç ettikleri söylenebilir. Bir yanda İstanbul’un dışında güvenlikli siteler gelişirken, merkezde binaların çoğu kötüye gidiyor. Yaşayanların çoğunluğu çocukları için bu siteleri tercih ettiklerini söylüyor. Çocuklardan sonra çevre, sosyal tesislerin varlığı geliyor. İşlerine uzak olması onlar açısından sorun yaratmıyor. Siteler arabaya bağımlı bir hayatı beraberinde getiriyor. Aile başına en az iki araba düşüyor.”

Perouse’a göre şehir ruhu çökmüş durumda. Fransız araştırmacı kaygılarını şu sözlerle özetliyor:

“Bu, karışıklık demektir. Sınıflar ayrı ayrı yaşıyorlar, ortak mekânları, iletişimleri yok. Öyle izole duvarlar tarafından kuşatılmışlar ki, düşmanca duygular yaratıyor. Seçkinler hedef tahtası olabilir. Bu konuda zaten oturanların da kaygıları var. Gelirler açısından kocaman bir uçurum söz konusu. Hizmetçiler, dadılar yurtdışından getiriliyor. Oysa çevrede oturanlar tercih edilebilir. Tahrik edici bir yaşam tarzı arz ediyorlar. Havuzları, tenis kortları, çok para harcanan tesisleri var. Bu, özellikle çevredeki gençler için tahrik edicidir. Ortak faaliyetler olabilir. Bu uçurum giderilebilir. Kemer Country’de ilginç deneyimler yaşanıyor. Deprem tehlikesine karşı ortak tedbirler alınmış. Bu faaliyetler sosyal bağı kuvvetlendiriyor.”

İstanbul’un kendi içinde adeta bir kent gibi yönetilen `özel korumalı ultralüks siteler’ tarafından sarıldığını, diğer yanda da gecekondu yaşamının bu sitelerin hemen çevresinde sürdüğünü vurgulayan Perouse, “Toplum parçalanıyor ve sosyal sınıflar arasında bağ giderek zayıflıyor. İki sınıf arasında site duvarları yükseliyor. Eğer bu sınıflar arasındaki sosyal bağlar güçlendirilmezse sosyal ve siyasal patlamalar, çatışmalar kaçınılmaz olur” diyor.

Son yıllarda İstanbul’daki yapılaşmanın, bu siteler model alınarak inşa edilmeye başlandığına dikkat çeken Perouse, “Şehir giderek kendi içine kapanıyor ve sosyal tabakalar arasındaki ayrışmalar giderek güçleniyor. Duvarlar sınırları çiziyor ve toplumun katmanlarını birbirinden koparıyor” diyor. Bu tür şehirleşmenin özellikle Güney Amerika kentlerinde görüldüğünü ifade eden Perouse, “Orada da kentler fakirlerin oturduğu kenar mahallelerle zenginlerin yaşadığı, kapısında güvenlik elemanlarının bulunduğu yüksek duvarlarla çevrili siteler olarak gelişiyor. Bu ise duvarların dışında kalan gelir gruplarının o duvarların arkasında ne olduğunu merak etmelerine ve orada yaşayanlara düşmanlık duymalarına neden oluyor” diyor.

Bu durumun sadece İstanbul’a özel olmadığını, küresel bir sorun haline geldiğini vurgulayan Perouse, Kahire, Beyrut, Tahran, Paris, Berlin’de de araştırmaya başladıklarını, karşılaştırma yapacaklarını söylüyor.

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Yaşam
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

Benzer Konular