10 Uzun bir hikâye bu. Pek çok akımı içinde barındıran, şairi, şiiri, romanı, Nobeliyle tatlı bir hikâye. Şimdi dijital çağa ayak uydurmaya çalışıyor. Nereden nereye…
‘‘Kitapçıların rivayet ve tahminine göre, her yeni basılan kitaptan ilk defa olarak 200 nüsha satılırmış. Şu hesapça İstanbulumuzda 200 kitap dostu var demek. Dostlarımızın bu kadar azlığına teessüf etmem… Pek az zamanda bu miktarın pek çok artacağına şüphe etmeyelim. Asrımıza, hareketçe demiryolu ve fikrî ilerlemece elektrik asrı diyorlar; demek ki, biz elektrik süratiyle gideceğiz. İşte bugün miktarı 200 ve yakında 2000 olacak dostlarımız için gönülden sevgilimiz adına bir eser yazıyorum.”
Türkçenin sadeleşmesinde büyük emeği olan, Türkolog Necip Asım (18611935), Ağustos 1893 tarihli meşhur ‘Kitap’ adlı kitabının ‘Okuyuculara’ başlığıyla seslendiği sunuş yazısında, böyle bir temennide bulunuyordu. 120 yıl önce yazdığı yazıda ‘elektrik asrı’ kavramına değinen Necip Asım, bu günlere tanık olsaydı neler düşünürdü?
Örneğin kitap satan mağaza zincirlerinin 100’ü aşkın noktada okurla kitabı buluşturduğunu duysaydı, kitapların yüz binler sattığını öğrenseydi, ‘internet’üzerinden satın alınabileceğini görseydi, özel aydınlatmalı teknolojik aletlerden okunduğunu ve ekitap adı verilen yeni şekliyle ‘download’ edildiğine şahit olsaydı, nasıl bir temenniyle bitirirdi sunuş yazısını merak ediyorum.
Manifestolar zamanı
70 milyonluk ülke 2004’te 70 yeni yazarla tanıştı.
Türkiye’de kitabın istikbalinin ne olacağına dair ‘tahmin’de bulunmadan önce 65 yıl öncesinden bir hatırlamaya çalışalım… Her ne kadar Hasan Âli Yücel’in bakanlığı zamanında yürütülmüş ve 1941-46 yılları arasında dünya klasiklerinin birçoğu ilk defa Türkçeye çevrilmiş olsa da söz konusu hümanizmin etkisi 1948’lerde de etkisini gösteriyordu. Öyle ki, 2000’lerde akademik camianın da etkisiyle yeniden keşfettiğimiz Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Huzur’ romanı, 22 Şubat-2 Haziran 1948 tarihleri arasında gazetelerde tefrika edilmişti. Şiirde ‘yeni’ anlayışlar ortaya çıkıyor, manifestolar yazılıyordu. Garip hareketinin ve 40’ların toplumcu şairleri şiir yazmaya devam ederken, İkinci Yeni ülkenin gündemini şiirden yana belirliyordu. Roman Batı’nın modernist damarları kadar savaş, mütareke ve imparatorluk mirasından da besleniyordu. Bugünün ‘kült’ kitapları 1950-1960 arasında yayımlanmıştı. Demir Özlü, Ferit Edgü, Adnan Özyalçıner, Doğan Hızlan, Kemal Özer, Onat Kutlar, Erdal Öz, Hilmi Yavuz gibi isimlerden oluşan 50 Kuşağı bilhassa öykü ve şiirde adından söz ettiriyordu.
Yayıncılar, “Kitap, 100 bin kişi tarafından indirildi cümlesi için hazır olun” diyorlar.
Şiirin altın çağı
Yüz binlik satış rakamlarının olmadığı yıllardı. Buna rağmen 50’lerin ortasında yayımlanan İnce Memed daha ilk günden itibaren büyük ilgi uyandırmış, bugüne kadar milyonun üzerinde satış yaparak, ‘hep satmak’ kavramını sessizce ispatlamıştı. 1960 darbesinden sonra, yayın dünyasında özgürlükçü bir hava esmiş ve bilhassa sol ideolojinin birçok temel metni Türkçeye çevrilmişti. Şiir edebiyat alanında önde gidiyor, gazeteler şairlerin şiirlerini sayfalarında yayımlıyor, romanlar tefrika ediliyordu. Yüzyılın ortasından beri hâkim tür olan şiir 1960 ve 1970’lerde altın çağını yaşıyor, 80’lerin sonuna kadar etkisi sürüyordu.
Şüphesiz 12 Eylül darbesi, yayın dünyasına da büyük bir darbe vurmuş, yazarlar ve yayınevleri kadar okurları da kitaptan uzaklaştırmıştı. Kitap yasakları ve toplatılan kitapların kara bulutları yayıncıların üzerindeyken darbeden kısa süre sonra, bir otelin bodrum katında ilk kitap fuarı düzenlenmişti. Birkaç yüz metrekarelik fuar alanı, aradan geçen zamanda binlerce metrekarelik özel fuar alanında ve 300’ün üzerinde yayıneviyle devam ediyor bugün…
90’larda bayrağı roman aldı
Şüphesiz yayın dünyası için en hareketli dönemler 90’larla başladı. Yayınevlerinin sayısında belirgin bir artış gözlemlendiği kadar, değişen ortam kitap ve yayın dünyasına da sirayet etmişti. 80’lerin sonuna kadar devam eden şiir etkisi, 90’larla beraber yerini romana bıraktı. 90’ların sonunda, önce ATM’lerde sonra şehrin işlek noktalarındaki ‘billboard’larda kitap reklamlarına şahit olduk. Tek tük karşımıza çıkan ve İngilizceden dilimize yeni geçmiş ‘bestseller’ kavramı tartışmalarla beraber yayın dünyasında adından söz ettirmiş ama aynı zamanda ‘korsan’ müessesesinin de varlığıyla tanıştırmıştı. Yine 90’ların sonunda Amerika ve Avrupa’daki örneklerine benzer ‘sanal mağazalar’ faaliyete geçmiş, kitap en büyük satış kalemini oluşturmuştu.
Yayınevi transferleri başladı
2000’lerle beraber yayınevlerinin adını taşıyan mağazalar, çok şubeli zincirler, kitap satış siteleri, 50 ve 100 binlerle anılan baskı adetleri ve birkaç yüz binlik satışlara ulaşan yazarlar dönemi başladı. 100 binlik satış rakamları yayınevleri arası yazar transferlerini doğurdu. Kulislerde astronomik rakamlar konuşulsa da, açıklanmayan resmi rakamlarla adı çok satmakla beraber anılan yazarlar birbiri ardına transfer oldular. İnternetteki kitap satış siteleri kendi ‘sanal fuar’larını düzenlerken, firmalar yıllık 100 milyonun üzerinde ziyaretçi sayısına ulaştıklarını açıkladılar.
Daha önceleri örneklerine rastlansa da önce Safiye Sultan ve devam kitaplarının etkisiyle tarihi romanlar, etkisi bugüne kadar gelen bir yüksek satış oranı yakaladı. Tarih ‘yüksek satış’ın garantili türleri arasına girdi. Başta andığımız Necip Asım’ı hayrete düşürecek sayılar 2002 itibariyle kendini gösterdi. Zira 70 milyonluk ülke 2004 yılında 70 ‘yeni yazar’la tanıştı. 2004’ün ilk altı ayında yayımlanan 3470 yeni kitaptan 810’u öykü ve roman türünde oldu. Yine 2004’ün ilk yedi ayında yayımlanan roman sayısı Cumhuriyet tarihinin en yüksek noktasına ulaştı, 150’yi bulan bu sayı, 2002 yılı hariç geride kalan hiçbir yılın 12 aylık toplamında bile yakalanamamıştı.
Gelecekte blogger’lar kitaplarını blog’ları üzerinden paylaşacak.
Nobelli edebiyat
Orhan Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülü’nü alması Türk edebiyatının ‘Nobelli Edebiyat’ olarak anılmasını sağladı.
Bundan birkaç yıl önce, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de e-kitap uygulaması hayata geçti. İnternet üzerinden kitap satışı gerçekleştiren sitelerin başı çektiği e-kitap uygulaması, kısa sürede köklü ve genç yayınevleri tarafından da benimsendi. Türkiye’deki en geniş e-kitap arşivine sahip sanal mağaza bugün 5720 e-kitapla başı çekiyor. e-kitap kadar, son yıllarda blog’lar da yayın dünyasında varlığını hissettiriyor. İçeriği müstakil olarak kitaba ayrılmış blog’lar olduğu kadar, yazar adayları ve tanınmış yazarlar da yazdıkları yazıları, öyküleri, şiirleri ilk olarak söz konusu blog’larda görücüye çıkarıyorlar.
Şüphesiz yayın dünyasının geleceğini teknolojinin de etkisiyle, e-kitap, kitap blog’ları ve benzeri alanlar oluşturuyor. Her ne kadar kâğıda dokunmak isteyen ‘romantik’ okurlar bugün çoğunluğu oluştursa da, yeni teknolojiyle beraber büyüyen nesil, geleceğin yetişkinleri olarak e-kitabın da hedef kitlesi gibi görünüyor. Bugün hâlâ 100 binlik baskı adetlerinden ve birkaç yüz binlik satış sayılarından söz ediyorsak da yayıncılar ileride ‘100 bin kişi tarafından indirildi’ cümlesine hazır olmamız gerektiğini söylüyorlar. Blogger’ların kitaplarını yayımladıkları günümüz, gelecekte sadece blog üzerinden okuruyla buluşacak kitapların habercisi gibi görünüyor. Aynı şekilde bugün kitabını yayımlatacak yayınevi bulamayan ve yayın masraflarını kendi cebinden karşılayamayacak yazarlar, yazar adayları yine ileride kendi yayımladıkları e-kitaplarla okurlarına ulaşabilecekler gibi görünüyor. Benzeri hadiselere, bundan birkaç yıl önce ABD’de birkaç isim üzerinden şahit olunması, Türkiye’deki yazar adaylarına da umut verecek gibi görünüyor…
Necip Asım, kitap okuru sayısının 200’den 2000’e çıkacağı günlerin hayalini kurarken ilerleyen yıllar 2000’in üzerinde yeni kitabı ve bir o kadar yeni yazarı hayatımıza sokacak gibi görünüyor.
Çağlayan ÇEVİK