Klasik otomobil tutkunları antika otomobilleri arıyor, buluyor, onarıyor ve yaşatmaya çalışıyor.
Bunun hastalık olduğunu söyleyen tutkunların her biri, fiyatı 2 bin dolar ile milyon dolar arasında değişen bir klasik otomobile sahip olmak istiyor.
Belçikalı Etienne Lenoir´in ilk içten yanmalı motoru yaptığı 1860´tan Henry Ford´un yeni araba fabrikasıyla seri üretim tekniğini geliştirdiği 1903 yılına uzanan otomobilin tarih sayfalarındaki hikâyesi, otomobil tutkunlarının merakıyla sürüyor.
Arkanızı dönüp gidemeyeceğiniz, sizi alıp zamanın gerisine götüren dört tekerlek üstündeki anılar, tutkuları, yaşanmışlığın kokusunu, geçmişin izlerini günümüze getiriyor. Her biri otomobil tarihinde kilometre taşı olmuş klasikler, İstanbul´da üç özel müzede geçmişi gelecek yıllara taşıma görevini üstlenmiş durumda.
Çarpıcı dizaynlarıyla otomobil tutkunlarını etkileyen Amerikan modellerinin öyküsü, 40´lı yılların ortalarında başlar. Bunun bir anlamı vardır: Otomobilin gelişimi savaşlara göre belirlenmiştir. İkinci Dünya Savaşı´nın patlamasıyla otomobil imalatı durur. Almanya´da Volkswagen, İtalya´da FIAT gibi fabrikalar otomobil yerine silah üretmeye başlar. Amerika da otomobil yapımını durdurur. Ford fabrikası uçak ve deniz araçları imal eder.
Savaş sonrası otomobilin de altın çağının başlaması demektir. 1946´dan itibaren bütün fabrikalar yeni model otomobiller üretir. Amerika´da Cadillac, Packard, Ford, Chevrolet, Dodge, Chrysler ve Buick gibi markalar savaş öncesi tarzda modeller çıkarır. 50´li yıllarda Avrupa´da yarışlar yeniden başlayınca, otomobil sektörü Maserati, Mercedes, Ferrari, Jaguar gibi hızlı araçlar üretir. Amerikalılar ise büyük ve güçlü arabalarıyla biraz ağır kalırlar.
40´lı yıllardan itibaren kuyrukları, kanatları, koca tamponlarıyla nikelajlı büyük Amerikan otoları `sculptering’ diye anılan gösterişli bir tarzı yaygınlaştırırlar. O günlerin otomobil tutkunları bu modellere hayran kalır. O beğeni, milenyuma kadar sürerek gelir. O günlerin yeni arabaları şimdinin antikaları olarak yine seçkin ve gözde otomobiller olma özelliklerini sürdürürler.
Güney Amerikalı yazar ve şair Octavio Paz, `Çifte Alev’ adlı kitabında otomobillerle erkekler arasında benzerlikler kurar. Paz´a göre otomobil ve özellikle de hız, erkeklerin içindeki iktidar duygusunu sembolize eder. Otomobil insan hayatında, bir tarzın simgesi olarak, herhangi bir ulaşım aracından çok daha büyük bir anlam taşır.