Şarköy’deki Kayra Bağları’ndan yapılan başka şaraplar da var. Versus serisinden diğer çıkan diğer şarap monosepaj (teküzüm) Cabernet Franc ise sofradaki yeşil biberden lavanta tarlalarına, ormanlardaki ardıç ağacından köşedeki pastaneden yükselen karamel aromalarına kadar geniş bir koku yelpazesi sunuyor.
Daniel O’Donell, bu koku yolculuğuna nasıl çıktıklarını anlatırken ekibin kilit elemanlarından biri sessizce kenarda dinliyor. Daniel, bunu fark ederek bağların efendisi olarak Şarköylü Hakan’ın katkısını özellikle vurgulayarak bağlara bakan, her anını gözleyen Hakan’ı bize takdim ediyor.
Heyecanlılar… Şarabı iş gibi değil heyecanla yapıyorlar..
Güderi kokusu, çikolatanın en koyusu… Abant ormanlarında ellerime dikeni batan böğürtlenler…
Böğürtlenden akan tek damla ile karışan kan tadı… Biri beni çocukluğuma çağırıyor sanki… Güderi kokusu Alman disiplinindeki annemin ısrarı ile sırtıma her sabah yüklendiğim sırt çantası… Ağır mı ağır… Okulda sırt çantası olan tek kız benim… Hem gizli bir gurur duyuyorum, hem de biraz utanıyorum.
Almanya’dan alınmış tuhaf çantayı her sabah ilk derste açınca genzime deri kokusu doluyor. Hem seviyorum, hem yadırgıyorum..
Bazen çantada babamın koyduğu bir çikolata oluyor. Babam deli gibi çikolata düşkünü… Her gezisinden bana çikolata getirir. Oldum olası acı, kakaosu yoğun çikolataları severim. Daha ilkokuldayken bile çikolata ya kahveli, ya likörlü olmalı derdim.
Likör deyince aklım başka yere kayıyor. Likör, Çerkez babaannemin bayramları demek. Alman anneannem ile kesiştikleri nadir noktalardan biri… Ahududu likörü tadıyla tekrar ormana dalıyorum. Almanya’nın Karaormanlarına veya Abant gölü kıyısındaki yürüyüşlere…
Bütün bu kokular beni geçmiş günlere ışınlıyor.
Tek Yudumda Yolculuk
Kan ve böğürtlen lekesinin çıkmaz bilmeyen inadı gibi hafızama kazınmış kokular.
Bu kokuları daha ilk yudumda birdenbire hatırlıyorum. Tek yudumda beni kendi tarihime uçuran bir şarap. Kayra’nın yeni çıkan Syrah-Viognier 2010 şarabı. Şarabın üzümleri Şarköy Dedeçeşme köyündeki bağdan geliyor. Kayra, 2005 yılında Türkiye şarap sektörüne girerken anlaşmalı bağlarla çalışmakla kalmayıp kendi bağını oluşturma projesine de soyunmuştu. İlk mahsulleri 2010 yılında Imperial serisi ile alınan bağdan bu kez de Versus serisi doğmuş. Mey içki grubunun CEO’su Galip Yorgancıoğlu heyecan ile tattığımız Versus ve bağların hikayesini anlatıyor. Daha doğrusu bütün Kayra ekibi hepsi hep birlikte anlatıyorlar. Şirketin Şarap Bölümü Müdürü Gözdem Gürbüzatik kendi bağlarını oluşturma vizyonunu anlatırken, Kayra’nın şarap yapım uzmanı Kaliforniyalı Daniel O’Donnell seçtikleri üzümler hakkında bilgi veriyor.
Daniel’in kanında İrlanda kökenli olmaktan gelen bir delilik var. Yenilik arayan maceracı ruhuyla Tekirdağ’da Syrah üzümünü denemeye karar vermiş. Türkiye’de daha çok Denizli Bölgesi’nde denenen bu üzümü Şarköy’de yetiştirmek gibi maceracaya girişmiş. Syrah, daha çok karasal iklim özelliklerini seven, Fransa’da Rhone bölgesinde, California’da ve özellikle de Avustralya’da farklı karakterler gösteren bir üzüm. Dedeçeşme’nin güneye bakan eğimli yapısında denizden hafif esintiler alan yapısında Rhone bölgesini hatırlatacak özellikler göstermesi ön görülmüş. Şarköy’de Kayra’ya ait beyaz ve kırmızı bağ olmak üzere iki bağ bulunuyor. Beyaz bağda Sauvignon Blanc, Chardonnay, Viognier ve Misket; kırmızı bağda ise Syrah, Merlot ve Cabernet Franc üzüm çeşitleri seçilmiş.
Beni çocukluk kokularına götüren şarapta iki bağın da payı var. Kırmızı şarapta bir nebze de beyaz üzüm kullanılmış. Hamzapınar bağında yetiştirilen beyaz Viognier, şaraba renk ve tat olarak ilginç katkılarda bulunmuş. Bir taraftan daha yoğun, derin ve kalıcı bir kırmızı renk oluşmasını sağlarken diğer taraftan şaraba meyvemsi kokular katmış. Marmara denizinden esen rüzgarların besbelli ki katkısı olmuş. Beni eski zamanlara yolculuğa çıkaran “okul çantasındaki çikolata” kokusu, meltem esintisi ile Şarköy toprağının üzüme verdiği güç sayesinde olmuş.
Şarköy’den Yansımalar
Şarköy’deki Kayra bağlarından yapılan başka şaraplar da var. Versus serisinden diğer çıkan diğer şarap monosepaj (teküzüm) Cabernet Franc ise sofradaki yeşil biberden lavanta tarlalarına, ormanlardaki ardıç ağacından, köşedeki pastaneden yükselen karamel aromalarına kadar geniş bir koku yelpazesi sunuyor. Daniel O’Donell bu koku yolculuğuna nasıl çıktıklarını anlatırken, ekibin kilit elemanlarından biri sessiz kenarda dinliyor. Daniel, bunu farkederek bağların efendisi olarak Şarköylü Hakan’ın katkısını özellikle vurgulayarak bağlara bakan, her anını gözleyen Hakan’ı bize takdim ediyor. Heyecanlılar… Şarabı iş gibi değil heyecanla yapıyorlar..
Ortak çaba, azim ve tutku şarabın kalitesine yansımış. Kendilerini yansıtan bir seri yarattıklarını düşünerek, yansıma hissini veren Versus adını şaraplarına yakıştırmışlar.
Daniel vurguluyor: “Biz bu bağda üzüm değil şarap yetiştiriyoruz”.
Bir bağ gezisi yazısında böyle beylik bir deyişe yer vereceğimi düşünmezdim.
Ama Şarköy ekibi bunu bir kez daha doğruluyor. İnançları, inatları ve hayalleri tutmuş. Uçmakdere’nin sarp kıyılarından kıvrıla kıvrıla İstanbul’a dönerken beni küçük yaşlarda dere tepe gezmeye ve değişik lezzet yolculuklarına çıkmaya alıştıran anneme babama minnet duyuyorum.
Bir kadeh şarap insanı beklenmedik yolculuklara çıkarabiliyor.
Şarköy’e gitseniz de gitmeseniz de, o bağları görseniz de görmeseniz de, bir kadeh ile kendi iç dünyanıza yola çıkabilirsiniz. Benim yolculuğum Syrah-Viognier Versus ile oldu. Herkes kendi yolunu ve kendi kadehini bulabilir.