Yüz ifadeniz, kalp atış hızınız, hatta ten kokunuza kadar algı ve performansınıza dair detaylı raporlar öğretmenlerinize ulaşacak.
Yazı yazma hızınız, yürüyüş tarzınız ve ses tonunuz yardıma ihtiyacınız olup olmadığını belirleyecek. Nasıl mı?
Işınlanma teknolojisi, uçan arabalar ve Geleceğe Dönüş filmindeki gibi havada süzülen kaykaylar… Bunların hepsine önümüzdeki birkaç yıl içinde ulaşabileceğimiz söylenip duruyor ancak hiçbirinin yakın zamanda gerçekleşmeyeceğini bilmek için âlim olmaya gerek yok. Bu uzak geleceğin teknolojileri, geleceğin hayatımıza katacaklarına dair gittikçe heyecanlanmamıza neden oluyor, hayalperest yeni nesillerin matematik, fen ve mühendislik bilimlerine karşı iştahını arttırıyor.
Peki, içleri pır pır eden bu mucitlerin, bilim insanlarının ve mühendislerin gelecekte eğitim aldığı yerlerde nasıl teknolojiler kullanılacak? Geleceğin sınıfları nasıl olacak, torunlarımızın aklını şekillendiren teknolojiler neye benzeyecek?
Öğrenme alanlarını tamamen değiştirecek ve derslikler içinde kullandığımız teknikleri baştan yaratacak teknolojiler heyecan uyandırıyor.
Yeni Araçlar ve Yeni Uyarılar
Teknolojinin sınıfları nasıl değiştireceği konusunda oldukça etkileyici fikirler söz konusu. Her öğrenciye bir dizüstü bilgisayar gibi basit fikirlerden de söz etmiyoruz. Öğrencinin nefes alışverişini, yüz ifadelerini ve hatta yazı yazma hızını ölçebilen; bu sayede öğrencilerin derslere veya eğitim ortamına nasıl tepki verdiğini öğretmene bildirebilen bir biyometrik teknoloji hayal edin.
Uzmanlar, sınıflarda arttırılmış gerçeklik gözlüklerinin kullanılması üzerinde de duruyor. Bu gözlükler, gözümüzün gerçek dünyada gördüğü şeylerin üzerine bilgi veya resim ekleyen birer ekran görevi görüyor. Bu sayede kitap veya harita gibi eğitim materyallerini daha etkili hale getirmek mümkün. Hatta arttırılmış gerçeklik gözlükleri sayesinde her öğrenci, ders anlatan öğretmeni video olarak da karşısında görebilir.
Öte yandan, teknolojinin eğitim dünyasında yaratabileceği olumsuzluklarla ilgili endişeler de artıyor. Örneğin, sınıfta teknoloji kullanımının öğrenci başarısını ve sınav sonuçlarını belirgin şekilde etkilemediği düşünülüyor. Hükümetlerin ve okulların eğitim ve öğrenmeyle ilgili araştırmalara yatırım yapmak yerine, henüz nasıl kullanacağını bile bilmedikleri teknolojilere sürekli para harcamaları birçok kişiyi ürkütüyor. Üstelik bu paranın bir kısmı öğretmenlerin ve eğitimcilerin cebinden bile çıkabilir.
Teknolojideki gelişmeler, öğretmenlerin artık ortadan kaybolacağı endişesi yaratıyor.
Teknolojideki gelişmeler, öğretmenlerin artık ortadan kaybolacağı ve sınıfların tamamen otomatik bir ortama dönüşeceği endişesini de yaratıyor. Teknoloji sayesinde öğrenciler hiç olmadığı kadar fazla bilgiye ulaşabiliyor ama bunları toplamaları da fazlasıyla kolay. Böylesine bir bilgi deposuna hiç uğraşmadan erişebilmek, öğrencinin dikkat gerektiren analitik araştırmalar sonucunda yapacağı çıkarıma zarar verebiliyor.
Kesin olan bir şey varsa, o da teknolojinin burada bahsettiğimiz örnekler şeklinde olmasa bile eğitim sisteminde büyük öneme sahip olacağı.
Öğrenciye Yakın Takip
Biyometri, insanları belirli fiziksel ya da davranışsal özelliklere göre tanımlamak için kullanılan bir teknoloji. Bu teknoloji gelecekte akıllı yazılımın, bir sınıfta eğitim alan çocukların fiziksel ve duygusal durumunu tamamen anlayabilmesini sağlayacak. Öğrencilere sunulan ders malzemeleri, bir iş üzerinde çalışırken değiştirilebilir olacak ve öğrencilerden alınan biyometrik sinyallere göre kişisel olarak düzenlenebilecek. Yüz ifadesi, kalp atış hızı, cildin nemi ve hatta ten kokusu gibi fiziksel özelliklerle öğrencilerin algı ve performansına dair detaylı raporlar çıkarılabilecek. Yazı yazma hızı, yürüyüş tarzı ve ses tonu gibi davranışsal özellikler de öğretmenlerin, hangi öğrencinin ekstra yardıma ihtiyacı olduğunu anlamasını sağlayacak ve her bir öğrencide hangi eğitim tekniklerinin en iyi sonuç verdiğini tayin etmesine yarayacak.
Arttırılmış Gerçeklik Gözlüğü
Google’ın bu yıl sonunda Arttırılmış Gerçeklik (AR) Gözlüğü’nü piyasaya süreceği beklentisi devam ederken, bu teknolojinin tahmin ettiğimizden daha erken hayatımıza gireceğini söylemek mümkün gibi görünüyor. AR, gördüğümüz gerçekliğin üstüne daha da fazla veri ekleyen bir teknoloji. Öğrenciler ister Oakley THUMP tarzı gözlükler takacak, isterse de AR lensleri aracılığıyla verileri doğrudan gözünün önüne getirebilecek. Her iki koşulda da bu teknolojinin eğitim açısından etkileri devasa olacak diyebiliriz. Dijital ders kitaplarında ne kadar çok bilgi olduğunu söylüyoruz. AR teknolojisi sayesinde ise Atatürk, masanın kenarına oturup savaş hatıralarını bize anlatacak. Öğrencilerin derslik içinde ve dışında her an yaşayabileceği bu üç boyutlu deneyim mükemmel bir tecrübe olacak.
Çoklu Dokunmatik Kontrole Sahip Yüzeyler
Microsoft gibi şirketler, çoklu dokunmatik özellikli yüzeyler üzerine yıllardır çalışıyor. Şu güne kadar mükemmel işler çıkarmış olsalar da çoklu dokunmatik konseptinin ana akım tüketiciler tarafından kucaklanmasını sağlayan ürün Apple’ın iPhone’u oldu. Dokunmatik yüzeylerin maliyeti düştükçe ve her geçen gün biraz daha geliştikçe, ilk çoklu dokunmatik ürünlerinin ileride bir gün sınıfları da değiştireceğini görebiliyoruz.
Öğrencilerin, dünyanın herhangi bir yerindeki bir başka öğrenciyle işbirliği yapabildiği, önlerindeki sanal objeleri birlikte değiştirebildiği bir etüt odası düşünün. Masanın üzerinde tek bir basit kaydırma hareketiyle önlerine akacak videolar, sanal araçlar ve milyonlarca online kaynak…
Gelecek kulağa heyecan verici gelse de kimileri için korkutucu da…
Düşünsenize, çocuklarımız ders çalışırken üzerlerinde elektrotlar olacak. Stresli olup olmadıklarını anlamak için yaydıkları koku takip edilecek. Bunların hepsi uzak gelecek konseptleri ve gerçeğe dönebilmeleri için gerçekten sıkı kılavuzlar eşliğinde, ciddi dikkatle ve yoğun çabayla üzerlerinde çalışılması gerekiyor.