Eskiden Leicester City futbol stadyumunun otoparkında çalışırdım. Çok kötüydü. Ah, bir de ev eşyaları satan bir mağazada halı satıcısıydım. Bu daha üzücüydü bir sürü yaşlı insan… Bana ne mi öğretti? Bir daha asla halı satmam.
Evimin duvarlarında bazı güzel aile portreleri var. Ancak o portreler benim aileme ait değiller, eski yardımcım onları bir çöplükte bulmuş.
Öğlen ikiden önce çizmeye başlamam. Genelde sabah 10 gibi kalkarım, kahvemi içerim, maillerimi kontrol ederim ve öğle yemeğinden sonra çalışmaya başlarım. Mümkün olduğunca her şeyi basit tutmaya çalışıyorum.
Tate Müzesinde Mark Rothko’nun odası muhteşem. Aslında hiç benim tarzım değil ama onun eşyalarını seviyorum. Beni içine alıyor. Soyut empresyonizmin karizmatik bir görünümü var. Gözünüze sokulan eşyaların yerine eşyaların size kendiniz için düşündürdüğü şeyi seviyorum.
Uyumadan önce son bir kez daha instagram’ımı kontrol ederim.
işlerim için övebileceğim spesifik parçalar hatırlamıyorum ama instagram’da az da olsa beğendiğim şeyler oluyor.
İnsanların çevresinde olmayı sevdiğimden yalnız çalışmak zorunda olmam bu işin en zor yanı. Bunun dışında hayattaki en eğlenceli iş.
Ailem bana her zaman kendin olmayı öğretti fakat bunu hiçbir zaman sözlü olarak söylemediler. Kimsenin beni karşısına oturtup tavsiye vermesinden hoşlanmam. Genelde kızlar illüstratörlerden hoşlanıyor. Benim kız arkadaşım bunun çok havalı olduğunu söylüyor. Çünkü kendi kendimin patronuyum. Jay-Z çizimin CEO’su gibi görüyor beni…
En iyi otelle, en ateşli yer bence Lizbon. Orada bir çekim yaptım. İnanılmaz deniz restoranlarına gittik ve çekiçle yengeçleri parçaladık.
Hayat dolu olmayı seviyorum. “Anı yaşa” klişesi gibi…
Yalnız çalışıyorum bu yüzden aklımı kaçırıyorum. Deliyim ama bunu iyi saklayabiliyorum. Ah, şaka yapıyorum, tabii ki saklayamıyorum!
Bozuk paralarımın olduğu küçük cüzdanımı almadan evden çıkmam. Cüzdanımın bozuk para gözü olmadığı için sadece onu taşıyorum. Bana kendimi Nottingham şerifi gibi hissettiriyor.
Pek göstermiyorum ama neredeyse hiçbir şey çizemiyorum. Bazı şeyleri çizmek tabii ki zor ama bence en zoru ışığın kırılmasını yansıtan şeyler. Cam ya da su gibi… Müşteriler listemde ciddi bir gazete olan The Guardian’ın yanında çocuk kanalı Nickelodeon’ın olması beni güldürüyor.
Tatile çıkacağım zaman tüm müşterilerime bildirmek zorundayım. Dünyanın her yerinden müşterim olduğu için 7-24 telefondayım ve o an ne yapıyorsan onu bırakacak bir uygunluğum olmalı. Hâlâ istediğim zaman bir ara verebilirim ama bu iş kaçırmam demektir.
13 yaşından 24 yaşına kadar hep kaydım, kaydım, kaydım. Kaykayımdan iki günden fazla ayrılamazdım.
John Frink, Simpson Ailesinin yazarı, Profesör Frink olarak da bilinir, bana bir gün mail attı ve benden çizimler istedi. Karakterlerden Lenny, Hans Moleman, Grandpa ve Krusty için birkaç çizim yaptım ve onlara Simpson Çizim Klübü dedim. Ve şimdi o çizimlerim Los Angelas’da Simpson’ların stüdyosunda John Frink’in ofis duvarında asılı! Benim için inanılmaz bir gurur!
Çizmek zor değil. Spor gibi, herkes yapabilir ve pratik yaptıkça daha iyi olursunuz. Fakat bu çizdiklerinizin iyi olduğu anlamına gelmez, fikirlerinizin de iyi ve farklı olması lazım.
Yaptığım işte en iyisi olduğumu düşünüyorum çünkü tam olarak benim yaptığım işi yapan tek kişiyim.