Kaybedenler Kulübü

Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk. Altıkırkbeş Yayınları’nın ve Trip Cafe’nin sahipleri, Kent FM’in programcıları, Kaybedenler Kulübü’nün üyeleri. Olağan bir akşam üstü. Gece insanlarının hazırlık yaptığı saatler. Her vakit geceyi...

Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk. Altıkırkbeş Yayınları’nın ve Trip Cafe’nin sahipleri, Kent FM’in programcıları, Kaybedenler Kulübü’nün üyeleri.

Kent FM’in programcıları, Kaybedenler Kulübü

Olağan bir akşam üstü. Gece insanlarının hazırlık yaptığı saatler. Her vakit geceyi yaşayan bir mekan; Trip. Zamanın eskitemediği bir adam söylüyor; kanlı canlı bir Bob Dylan dinliyoruz. Beklenmedik detaylar dikkat çekiyor. Zaman akmış bile, saatler gece ve dolayısıyla karanlık artık. Ama görebildiğim kadarı kafi, duyabildiklerim fazla geliyor. Yan masada kumral bir kız konuşuyor. Anlattıkça kontrast tonlarda değişen yüzüyle belli ki tarihi bir hikayeden; erkeklerden bahsediyor. “Her gece onu görmek için buradayım ve değişen hiçbir şey yok” Beğendiği erkeği gösteriyor; modern giyimi, sokak tarzı umursamazlığı ile barın köşesindeki adam kendi dünyasında. “Mı acaba?”; kızla hiç ilgilenmiyor.

Birkaç gün sonra bir gece bir saat ve aynı mekan. Mekanın adını söylemiştik , “Trip”. İsme bak! Ya teslim olacak ya da kapısından geçmeyeceksiniz. Mekanın bütün telif haklarını üstünde taşıyan esmer adam, kendince hiç de fena sayılmayacak bir pozda, barın aynı köşesinde, hatta geçen akşam nasılsa aynı ifadede oturuyor. Bu kez, kız mekanda değil. Üstüne bir hikaye daha dinlediğim bu yakışıklının adını öğreniyorum, Mete. Ve az ileride ya da geride ama mutlaka yakın bir yerlerde kokusu duyulan Kaan. Mete Avunduk ve Kaan Çaydamlı. Yani nam-ı diğer ‘kaybedenler’. Haklarında konuşuldukça fark ediyorum ki, Max’la mükemmel örtüşen iki adamla karşı karşı karşıyayım. Birbirine çok benzer gözüken otuzlu yaşların içinde iki adam. Önce Mete ile buluşuyorum. Kısa bir süre sonra Kaan bize katılıyor. Derdim aynı evde ortak dağınıklığı paylaşan iki erkeğe cinsel, sosyal, siyasal, tüm –sel,- sal açıları sormak ve onları birbirleriyle yüzleştirip hesaplaştırmak. Onlar gece yaşayan adamlar, çoğu kadının ölünceye kadar anlamak istemediği türden. İlginçtir, böyle yaşayan adamlar güne aksatmadan, çok erken ‘merhaba’ diyor. Kaan sabah erken kalkmaya alışık. Bu alışkanlık inşaat mühendisi olarak çalıştığı yıllardan kalma. Mezarlık fotoğraflarından oluşturduğu ‘Son Kare’ adlı kitabını yayınladığı Altıkırkbeş’i her sabah saat onda kendi anahtarıyla açıyor. Ama her yere geç kalıyor Kaan. Çekim sırasında bile, sıkılınca biraz hava alıp tekrar geliyor. Kim ne derse desin, ‘kendi’ olunca çok başarılı olan bu iki adam, anlaşılıyor ki ‘zaman kendisine kalsın’ diye yaşayanlardan. Kent FM’ de yaptıkları ‘Kaybedenler’ programı sayesinde onların ciddi fan club’ları var. Özellikle de genç kızlardan oluşan bu fan club’dan anlaşılıyor ki Mete ve Kaan alternatif olmuşlar. Her erkek gibi kadınları çok seviyorlar. Hiç birine ‘elveda’ diyemeyecek kadar. Mete ve Kaan konuştukça benim de onlar hakkındaki fikirlerim gelişiyor. Bence çok sempatik ama -tamamen sahip olduklarında- her şeyden sıkılan bu adamlara soruyorum:

kaybedenler-kulubu

“Size rağmen kadınlar neden sizinle?”
Yanıt Kaan’dan geliyor:
“ Aşık oldukları için. Başka türlü çekilir adamlar değiliz çünkü.’’
Mete’ye kayıyor gözüm biliyorum, sevmeyecek soruyu, “Ne okudun?’’
“Yaz,’’ diyor. “Kursa gitmiş deyince ne olacak, üniversitenin adını yazacaksın da ne olacak? Söyle!’’
Nihayet öğreniyoruz ki, o İngiltere’de medya okumuş. Sonra DJ’lik, radyo programcılığı, işletmecilik.
“Ya yarın?’’ diyorum.
“Elbette kendime sürprizlerim olacaktır.’’ Kadınlara sürekli yasak elmayı sunan böyle adamlara nasıl kadınlardan hoşlandıklarını soruyorum. Birbirini tamamlayan iç içe birkaç cevapla soru ancak yanıt buluyor. “Aradığımız şey, bütününde bir kadında yok. Biz hiç rastlamadık. Örneğin güzel içki içip sohbet edebilen bir kadının vücudu tam istediğimiz gibi değil. Vücudu şahane bir kızın sohbeti o kadar sarmıyor, her ikisi de varsa bu sefer baskı kurmak isteyebiliyor. Tamamen istediğimiz gibi bir kadın zor. Bu arada beraber uyuyamadığımız hiçbir kadınla sevişmedik.’’

Bu özellikle Mete’nin üstüne basa basa söylediği bir söz. Kaan da bu fikre katılır gibi. Ama Mete bu konuda daha ısrarcı bir tavır içinde. Soru sürprizli bir noktada neticeleniyor. Her ikisi de kadınların en çok popolarına baktıklarını itiraf ediyorlar. Ve biliyorum onlar beni öldürecek ama yazmazsam ben ölürüm, Türk kadınlarının popolarını çok çirkin buluyorlar. Yaşadıklarını anlatmaktan çekinen Mete ise bu arada fotoğraf çekimlerinde soyunabileceğini söylüyor. İlginç değil mi?

Ve son anda öğreniyoruz ki, çok genç yaşlarda birer kez evlenip ayrılmışlar; bir çift dul var karşımızda. Sohbet bittiğinde arkamdan bağırıyorlar: “Yaz! Güzel bir hareket çekmişiz dünyaya, takılıyoruz işte!’’

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
ÜnlülerYaşam
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

Benzer Konular