Popüler müziğin en büyük görsel sorunlarından birini çözeceğini belli eden güzelce bir yüz.
Pop idolleriyle rock isyankarları arasında bir yerde duran, Ravi Shankar’ın çocukluğundan beri görmediği kızı. Jazz müziğin geleceği.
Brooklyn doğumlu Norah Jones sadece 22 yaşında. Yaygın bir kanıya göre de, en iyi vokalistler hep yaşlı doğar. Babasının bir koro yönetiyor olması sayesinde daha yürümeye başlamadan Soul müziği öğrenen teenager Aretha Franklin’i ya da 11 yaşındaki Michael Jackson’ın Motown sound’unun icrasında fenomenleşmiş ‘I Want You Back’ yorumunu hatırlamak bile yeterli. Norah Jones ilk albümü “Come Away With Me” ile büyükler liginde oynayan ‘genç dahiler’ arasında sayılmaya başladı. “Come Away With Me” uzun süredir karanlık bölgelerde sırasını bekleyen müzik koleksiyonerlerini de deliklerinden çıkardı. Açıklığa kavuşturmak gerekirse; Norah Jones kesinlikle, Cumartesi gecelerini evde Dinah Washington, Sarah Vaughan ve Nina Simone plakları dinleyerek geçirmeyi tercih eden insanlar için bulunmaz bir müzikal nesne yarattı. Üstelik Britney/J.Lo/Shakira ile sektöre iyiden iyiye hükmetmeye başlayan formülü geçersiz kılarak. Müzik yapımcıları güzel giysiler içindeki düzgün yuvarlakların insanlarda sıkıntı yarattığının ayırdına Norah Jones sayesinde vardılar.
Böylece Jones, Cherokee ve Ambroisa Parsley gibi jazz ve funk kökenli yorumcuların piyasaya girmesine de önayak oldu. İki yıl önce Kuzey Teksas Üniversitesi’nden kovularak doğum yeri New York’a dönen Jones, bohem kulüplerde piyano çalarak ve şarkı söyleyerek Blue Note’un kataloğuna girme hakkını kazanmıştı. Jones’un keşfini borçlu olduğumuz Diana Krall ve onu “bir jazz combo ile albüm kaydeden en başarılı New Yorker” olarak afişe eden prodüktörü Arif Mardin, “Come Away With Me”yi kendileri için de önem arzeden kariyer projeleri arasına koydular. Carole King, Eartha Kitt ve Willie Nelson’ı ruhani liderleri olarak gören Jones, bu açıdan son dönemin parlak yıldızları Shelby Lynne, Shivaree ve Jewel’ı andırıyor olsa bile onun albümünde fazlasıyla jazz var. Blue Note’a rağmen Motown sound’una bağlı kaldığını da söylemek lazım. Jazz vokalinin geleceği olarak görülüyor Jones. Annesi ise “Come Away With Me”yi dinledikten sonra ona “Yaptığın düpedüz soft rock, oysa ben jazz standartlarına bağlı kalmanı diliyordum” demiş.
Peggy Lee’nin melankolisi, Ella Fitzgerald’ın kıvraklığı ve Tom Waits’in zekası birleşiyor Norah Jones’da. The Fabulous Baker Boys’da piyanonun başına geçen Michelle Pfeiffer’ın kırılganlığını da taşıyor bi’ yandan. Promosyon çekimlerine makyajsız katılan, televizyon karşısında 1980’lerin gençlik filmlerini izleyerek saatler geçirmeyi seven ama şimdi New York’un dumanaltı jazz kulüplerinde salınmayı öğrenmek zorunda olan bir yeniyetme o. Üstelik o kulüplerle ilgili hiç de güzel anıları yok. ‘Autumn Leaves’ ve ‘Foggy Day’i onlarca kez tekrar etmesi için çıktığı coffee-shop’lar ve hele ki her gün en az dört saat boyunca çaldığı ama menajeri dışında etrafta kimseyi göremediği İtalyan lokantaları şimdi hafızasının en ücra köşelerine atılıyor. Jazz müziği nasıl olup da keşfettiğini bir türlü çıkaramadığımız bir milenyum genci. Joni Mitchell’ın jazz sahnesindeki gölgesi.
www.norahjones.com Başarılı grafik dizaynı ve kullanılan malzemenin içeriği ile hemen dikkat çekiyor bu site. Norah Jones’un resmi web sitesi olduğu için en güvenilir biyografi bilgilerini bu siteden edinmeniz mümkün. Fotoğraf bölümü son derece güçlü. Jones’un hangi kulüplerde çıktığına mutlaka göz atmalısınız.