Nostalji penceresinden İspanya…
Andalucia’dan Bask Ülkesi’ne uzanan, doğayla tarihin göz kamaştırdığı bir geziye çıkıyoruz; taşı toprağıyla değişmeden kalabilmiş bir coğrafya ve onunla bütünleşen bir geçmiş… Bu gezimizde bir kez daha anlıyoruz ki; geleneksel değerlere sahip çıkmadan mutlu bir gelecekten söz etmek anlamsız.
800 yılın tanığı, Endülüs…
İslamiyet’in İspanya’daki 800 yıllık saltanatına tanıklık eden Endülüs, özellikle de Sevilla, XII. ve XIII. yüzyılın izlerini bugüne dek taşımış. Granada’da dantel zarafetiyle oyulmuş mermerin arasından süzülen Elhamra Sarayı; yapımına 784’te başlanan ancak tamamlanması 200 yıl süren, Mekke Camii’nden sonra dünyanın en büyük camisi Kurtuba (Cordoba); Geç Gotik Dönem ile Rönesans’ın bir sentezi olan ve aynı zamanda Mudejar mimarisinin en iyi örneklerinden (fotoğrafta bir detayı görülüyor) Alkazar Sarayı ve Büyük Cami’nin minaresi olarak inşa edilen, bugün aynı yerdeki Santa Maria Katedrali’nin çan kulesine dönüştürülmüş Giralda…
Her biri geçmişin ayak izleri…
Bask Ülkesi, geleneklerine çok düşkün…
İspanya’nın kuzeyinde, Biskay Körfezi kıyısında özerk bölge olan Bask Ülkesi, XIX. yüzyılda G. Amerikalı ve İspanyol aristokratların gözde destinasyonlarından biriydi.
Geleneksel Bask kültürünün temel taşı, “caserio”. Tek çatı altında bir ahır ve konuttan oluşan “caserio”nun dışa kapalılığı, güçlü bir aile duygusu yaratıyor. Aile reisinin diğerleri üzerinde tam bir denetimi var ve başlıca sorumluluğu, geleneklerin bozulmadan sürmesini sağlamak.
Geleneksel Bask kültürü, sanayileşme ve kentleşme sonucunda gerilemeye yüz tutmuşsa da asla yok olmamış; tıpkı bu Bakio adacığında olduğu gibi.
Don Kişot’un La Mancha ’sı…
Çelimsiz ve mağrur soylunun memleketinden manzaralar! Madrid’in güneyinde, La Mancha bölgesindeki Campo di Criptana yeldeğirmenlerine savaş açan Cervantes’in mahzun yüzlü şövalyesi Don Kişot’u hatırlıyoruz ister istemez.
Omuzunda kalkanı, elinde mızrağı, karşısına çıkacak ilk değirmene saldırmak üzere atı Rosinante’yi dört nala süren Don Kişot’un dokunaklı silueti dolaşıyor sanki çorak bozkırda. Yazarın kahramanına o serüvenleri burada yaşatması boşa değil; zira Kastilya-La Mancha, kahramanın karakteriyle mükemmel örtüşüyor; çorak, kurak ve yoksul; tıpkı şövalye gibi…
İspanya’nın ruhu Andalucia’da yaşıyor…
Casares gibi “beyaz köy”ler, bir zamanlar Mağrip topraklarıyla Hıristiyan Endülüs arasındaki sınırı belirlerdi.
Bugünse, bölgenin kavurucu sıcağını kesen, birbirine yapışık bu evler, her yıl binlerce turistin ziyaret ettiği İspanya’nın ateşli ruhunu simgeliyor.
Ancak İber ruhunu yaşatan, yine de o duvarların ardında yaşanan hayatlar elbette!