
İnal Batu
Avustralya yerlilerinin, geçmişte kabile savaşlarında ve günümüzde avlanırken kullandıkları Boomerang isimli bir silahları vardır. Bu silah, işini gördükten sonra fırlatıldığı yere dönmek özelliğine sahiptir. Ben ABD’nin yarım asırdır izlediği körü körüne İsrail yanlısı politikalarının dünyanın çeşitli yörelerinde daha fazla kan, daha fazla gözyaşı, daha fazla zulüm ve daha fazla adaletsizlik yarattıktan sonra, daha fazla ABD düşmanlığı ve daha fazla maddi ve prestij kayıpları olarak ABD’ne döndüğüne inanıyorum.
Tarih boyunca çok sayıda çeşitli uygarlıklara ve 3 büyük dinin ortaya çıkışına ev sahipliği yapmış olan Ortadoğu, her zaman büyük kavga ve savaşlara ve çıkar çatışmalarına sahne olan fevkalade hassas ve kırılgan bir bölge olmuştur. Bugün de dünyadaki en sıcak ve tehlikeli 3 uluslararası kriz olan Arap – İsrail düşmanlıkları, Irak’ta giderek derinleşen tehlikeli gelişmeler ve İran’ın Nükleer Programı’nın yarattığı gerginlik yine Ortadoğu’da cereyan etmektedir.
ABD’nin tüm vicdan ve adalet duygusu sahibi insanları isyan ettiren katıksız İsrail yanlısı tutumunun neleri tetiklediğini ve ne acılara neden olduğunu kısaca gözden geçirelim; ABD’nin finansal ve askeri kalbine yönelik 11 Eylül 2001 terörist saldırılarını gerçekleştiren iyi eğitim görmüş 21 Arap gencinin, ABD’nin Ortadoğu politikalarından duydukları nefretle hareket ettikleri ortada. Newyork ve Washington’da 3000 masum insanın hayatına mal olan bu saldırının, Ortadoğu’daki intihar eylemlerinden mülhem olduğu kuşkusuzdur. ABD 11 Eylül’ün şoku ile ve tüm uygar dünyanın desteği ile Afganistan’ı kendi yaratmış olduğu Usame Bin Laden ve Taliban yönetimine savaş açarak işgal etmiştir.
Taliban’ın çağ dışı yönetiminden kurtulmuş olsa da Afganistan hala istikrar ve güvenliğe kavuşamamıştır. ABD’nin Irak’a karşı giriştiği işgal hareketinin en büyük nedenlerinden biri, Bush yönetimine egemen olan 11 Eylül Sendromu ve Saddam’ı ABD’ni hedef alan uluslararası terörün başlıca lideri olarak görmüş olmasıdır. Irak’ta yıllardır oluk gibi akan kan ve ülkenin tam bir iç savaş ortamına sürüklenmesinin başka bölge ülkelerindeki sonuçları da ABD için gerçekten ürkütücüdür.
İran’da Ahmedinecad liderliğindeki radikallerin işbaşına gelmesi doğrudan doğruya ABD’nin Irak macerasının bir sonucudur. Esasen Irak savaşından en fazla kazançlı çıkan ülke ABD’nin baş düşmanı olan İran olmuştur. Yine Irak savaşı ile bağlantılı olarak Filistin’de radikal Hamas Örgütü seçimleri büyük bir çoğunlukla kazanmıştır. Mısır’da Müslüman Kardeşlerin, Lübnan’da Hizbullah’ın, Ürdün’de İslami Cephe’nin önemli güç kazanmaları ve Irak’ta Şiilerin en önemli siyasi unsur haline gelmeleri hep aynı temele dayanmaktadır.
Demek ki, ABD’nin körü körüne İsrail yanlısı politikalar izleyerek BM Güvenlik Konseyi’nde Ortadoğu’da barışa katkı sağlayabilecek tüm diplomatik girişimleri veto etmesi, önce 11 Eylül Terörist saldırılarına ve daha sonra ABD’nin Afganistan ve Irak’ta giriştiği askeri harekatlara zemin hazırlamış ve Filistin, Mısır, Ürdün, Lübnan ve İran’da ABD’nin hiç istemediği gelişmelere yol açmıştır. Tüm bu gelişmelerde ABD’nin uğradığı muazzam maddi kayıplar ve özellikle İslam Aleminde dalga dalga yükselen ABD aleyhtarlığının kökeninde hep Arap – İsrail ihtilafı vardır. ABD’nin bölgeye “demokrasi ve barış” getirmek için ortaya attığı büyük Ortadoğu Projesi bugün bir alay konusu haline gelmiştir. 11 Eylül saldırılarından sonra başlamasından endişe duyulan uygarlıklar çatışması ve bunun yarattığı “İslam Fobisi” de artık kapımızı çalmış bulunmaktadır.