Yaşamak için en çok havaya ve suya ihtiyaç duyarız.
Bunu herkes bilir, ya da bildiğini sanır. Bu yazının konusu doğru nefes alma ve su içme üzerine.
Şimdi,
-Biz nefes almıyor muyuz ? diyeceksiniz.
Evet! Çoğunluğumuz doğru nefes almayı bilmiyor.
Nedir doğru nefes?
Diyaframımızı çalıştırarak aldığımız nefes.Diyafram karnımızla göğsümüz arasında ortada bulunur.
Hani bastırınca yumuşak olarak hissettiğimiz yer.Yerini anladık mı?
Şimdi bir elinizi diyaframınızın üstüne koyun..
İlk adımda, elinizi yavaşça içeri doğru bastırırken, nefesinizi de yavaşça dışarı verin.
İkinci adım, burnunuzdan aldığınız hava karnınızı şişirirken, biraz önce bastırdığınız elinizi de yukarı kaldırsın.
Yavaşça nefes alın, alın…
Verin…
Alın…
Verin…
Doğru şekilde yapmak söylendiği kadar kolay değildir.İçinize aldığınız havayı, elinizin inip kalkmasıyla desteklerseniz daha kolay başarırsınız.Başınızda hafif bir dönme, karnınızda yanma hissederseniz doğru yoldasınız demektir..
Diyafram nefesi ile aldığınız oksijencden organlarınız daha çok yararlanıyor.
Çevrenizde yeni doğmuş bir bir bebek varsa gözlemleyin.Karından nefes aldıklarını göreceksiniz.
Profesyonel konuşmacılar, sporcular, şarkıcılar diyafram nefesini kullanarak enerjilerini arttırırlar, daha az yorulurlar.
Peki diyafram veya karın nefesi neden bu kadar önemli?
İnsanlar dış dünyayla aralarına çeşitli filtreler koyarlar.Bu şekilde korunduklarını düşünürler.Yani bir çeşit zırha bürünürler.
Doğru nefes zırhımızı çözüp açılmamızı sağlar.
Hiç aşırı duygulandığınız bir an oldu mu? Hani ağlamak istemeyip kendinizi zor tuttuğunuz , boğazınıza bir yumruğun oturduğu an…
İşte boğazınızdaki o yumru, filtreler tarafından tutulan negatif enerjiyi oluşturuyor.
Şimdi derin bir nefes alıyoruz, filtre çözülüyor.Kimyasallar, yığıldıkları tek bir yönden ayrılıp, tüm vücuda yayılıyor.Biz de rahatlıyoruz…
Duygularımız değiştiğinden anlayışımız da değişiyor..
Diyaframı çalıştırmak nörolojiye, sinir sistemine masaj yapmak gibidir.
Beyne sinir sistemini açması için emir veriyorsunuz.
Günde 15 dakika 21 gün boyunca (bu sayı alışkanlığın oluşması için) bunu çalışırsanız,duygusal dünyanızın, ilişkilerinizin değiştiğini farkedeceksiniz..
Şimdi gelelim su içmeye..
Japon bilim adamı Dr. Masaru Emoto suyla ilginç deneyler yapıyor.
Bir kap içerisindeki suyun derin elektriksel yapısını inceleyip fotoğrafını çekiyor.
Daha sonra suya teşekkür edip tekrar fotoğrafını çekiyor.Bu seferki fotoğrafta, öncekinden farklı olarak, suyun yapısında olumlu değişiklikler olduğunu gözlemliyor.
Dr. Masaru Emoto’nun böyle farklı su resimleriyle dolu 4 kitabı var.
Deneyler toplu olarak da yapılıyor.Emoto başkanlığında bir grup insan, temiz olmayan bir su kaynağına götürülüyor.
Suyun moleküler yapısı test edilip resimleniyor.Toplu duadan sonra, tekrar inceleniyor ve resimleniyor.10 gün sonra suyun moleküler
yapısının inanılmaz derecede iyileştiği gözlemleniyor.Deney öncesi ve sonrası kirlilik kaynaklarına müdahale ediilmediği halde.
İnanılmaz olan Dr. Emoto’nun tam 51 dilde teşekkürün gücünü test etmiş olması.
Hepsinde de aynı sonucu elde etmiş.Hangi dili kullandığınız önemli değil.
İnsan vücudunun çoğu sudan oluşur.İçinizdeki suyun kimyasını iyiye doğru değiştirirseniz, fiziksel ve dışsal yapınız da, aynı yöne doğru değişir ve gelişir.Bunun için ilk önce bol bol su içelim.Ama saf su.Zaten bol bol çay, kahve, çorba içiyorum demeyin.Suyu sadece su olarak için.
İçtiğiniz suyu günde 2/3 oranında arttırırsanız 1/3 kadar metabolizmanız da hızlanır.Yani enerjiniz artar..
Bol su içelim ve derin bir nefes alıp teşekkür edelim
Teşekkür ederim
Şükürler olsun
Hamd olsun
Thank you
Mersi
Hangisini tercih ederseniz…
Yasemin Sağol
