“Çok” olun!

Ben yakın arkadaşlarımdan hiçbirinin düğününe gidemedim desem yalan olmaz… Nedendir bilmem, tuhaf bir basiretsizliğim var bu konuda… Kurulan hayallerin her birine tek tek şahitlik ettim ama pek çoğunun o...
iclal aydın

İclal Aydın

Ben yakın arkadaşlarımdan hiçbirinin düğününe gidemedim desem yalan olmaz… Nedendir bilmem, tuhaf bir basiretsizliğim var bu konuda… Kurulan hayallerin her birine tek tek şahitlik ettim ama pek çoğunun o özel günlerini kaçırdım… O düğünü göremedi gözlerim ve hep anlatılanları dinledim… Mesela Nokta Dergisi’nin yeni döneminin kutlamasına da gidemedim…

Eh bu da bir çeşit düğün sayılırdı benim için. Yayın yönetmeni Ümit Zileli’den tutun da, Sunay Akın’a, Metin Uca’dan, Uğur Uludağ’a, Selim İleri’den, Burhan Şeşen’e, Yavuz Özkan’dan, Jale özgentürk’e uzanan önemli bir arkadaş zincirim var Yeni Nokta’nın içinde… Karaköy Safran Liman Lokantası’nda yapılan müthiş geceyi anlata anlata bitirmedi katılanlar… “Şöyle kalabalıktı, şöyle görkemliydi” diye…

Kaçırdığım her düğün sonrasında olduğu gibi dinlemekle yetindim sadece… “Başka kimler vardı, çok mu eğlendiler, sonra ne oldu, kaçta dağıldınız, ne anlatıldı…” Kaçırılan düğünler, unutulan doğum günleri, geciktirilen tebrik telefonları, geciktikçe ertelenen telafiler…

Yukarıda adı geçen şahısların her birinin, hiç yoksa “bir damla” alın terleri vardır yazılarımın harflerinde… Mesela Ümit Zileli’nin… Zamanlı zamansız telefonlarımın, bitmeyen tarihi sorularımın; ayrıntılı, böyleyken böyle yakınmalarımın hepsini sabırla dinleyen ve ben de dahil, pek çok medyaya “yeni düşmüş” heveslinin, henüz yürümeye başlamış bebek adımlarının dikkatli ve şefkatli takipçisi Adam’ın…

Sonra, Sunay Akın’ın… Sonra, Metin Uca’nın… Bir yaz akşamı, Ümit’in bahçesinde kurulmuş bir arkadaş sofrasında bir “ülke” kederiyle göz göze geldiğimiz, sonra Sunay’ın sesinden “karpuz” şiiriyle kederimizi beraberce ertelediğimiz, sadece benim değil bu ülkede kim bilir kaç okurun yürek arkadaşı olan o iki Adam’ın…

Benim 34’üme az kaldı… Nokta ise 22 yaşında. Onca yıldır hep vardı Nokta… Şimdi yeni haliyle, yeni kadrosuyla bir daha sesleniyor “nokta” diye… Düğüne gidemedim evet…

Adı geçenleri arayıp özür dileyemedim… Ertesi gün gecikmiştim. Daha ertesi gün daha da gecikmiştim… Biraz cılız çıkacak sesim ama… Sevgili Nokta, dilerim yeni yayım hayatın uzun ömürlü, parlak ve zihin açıcı olsun… Dilerim okuyan okur “çok” olsun!…

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Köşe Yazıları
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular