Aşk, çocukların daha 3 yaşından itibaren kendi cinsel kimliğini ve diğerlerinin cinsiyetini fark etmesi ile başlar. 7-8 yaşlarında ise, yoğun biçimde sosyal beceriler ve yetişkin modelliğin oturduğu yaşlardır.
Yetişkin bakışı aşkı tanımlamakta sayısız seçenek sunar. Aşk, iki yalnızlığın birbirine dokunması, birbirini koruması ve selamlamasıdır, sabırdır, saygıdır, kabullenmedir, keşiftir, tazeliktir… Uyandığınızda rüyanızı yanınızda bulmanızdır, düşlerin gerçek olmasıdır, uyumdur gibi seçeneklerin yanında bazıları ise tanımlanamaz yaşanır. Kimine göre bir bakış, kimine göre bir yaşayış. Kısaca, duyulan heyecan, duygu yoğunluğu, geçici görme kusuru diyebiliriz. Çocukların aşktaki heyecanlan birden ve kısa süreli, geçici veya değişkendir. “Çocuklarda İlk Aşk” ile ilgili Uzman Klinik Psk. Hande Sinirlioğlıı Ertaş bizlere bilgiler verdi.
Çocuklarımızdan daha çok küçük yaşlarından itibaren aşk, sevgili kelimelerini duyar olduk. Evet, çocuklar da aşık olur. Aşk, Çocukların daha 3 yaşından itibaren kendi cinsel kimliğini ve diğerlerinin cinsiyetini fark etmesi ile başlar. 3 yaşında bunu fark eden çocuk karşı cinsten ebeveyne aşık olur. Bu aşk zamanla çocuğun anne ve babasının evli olduğu, onların birbirine aşık olduğunu fark etmesi ile sekteye uğrar ve çocuk aşık olduğu ebeveynin aslında başkasına aşık olduğunu fark eder. Bu süreçte de kendi cinsi ebeveyne yani aşık olunana yönelir ve onu model almayı öğrenir.
SOYUT DÜŞÜNMELERİ GELİŞMELİ
Çocuklar büyüyüp sosyalleştikçe bu model alma davranışlarını evcilik oyunlarına aktardıkları görülür, sevgili, eş, anne-baba rolleri oyunlarda sık sık kullanılır ve özellikle okul çağı çocuğunda artık “aşk”, “sevgili” kavramları bir yetişkinmişçesine dile gelmeye başlar. Bu süreç yetişkini model alan, sosyalleşen ve cinsel kimliğini oturtan çocuğun geçtiği doğal yollardır. Diğer yandan sadece yaşıtlarına değil, öğretmenlerine, aileden yakın çevrede bulunan yaşça büyük kişilere de aşık olunabilir. Bu aslında “aşk” gibi bir kavramı tam olarak zihinsel yapılarında soyut düşünme oluşmadığından yoğun sevgi ve hayranlığın da bir ifadesi olarak tanımlamaktır çocuklar adına. Özellikle 7-8 yaş çocuklar henüz soyut düşünmenin gelişmediği, ancak yoğun biçimde sosyal beceriler ve yetişkin modelliğin oturduğu yaşlardır. İlkokula başlayan bu çocuklar, sınıflarında ve çevrelerinde birbirlerini de taklit etme yolundadır. O güne kadar ev ortamında aşk, sevgili kavramları ile karşılaşmamış olsa da sınıfa girdiğinde bunun farkında olan diğer çocuklardan öğrenme söz konusu olur. Bir de çevreden “Senin sevgilin var mı?” soruları ile daha yoğun biçimde karşılaşan ilkokul dönemi çocuğu bunun var olması gerektiğini de düşünmeye başlayacaktır.
BİRANDA BİRÇOK AŞK
Bu sürecin doğal olduğunu bilmek biz anne-babaların kaygısını daha da azaltır. Özellikle 8 yaş öncesi soyut düşünmenin gelişmediği yaşlarda aşk kavramı ile sonraki yıllarda, özellikle ergenlik itibari ile başlayan karşı cinse ilgi arası belirgin fark vardır. Ailelerin bu konuda yaklaşımı da oldukça önem kazanmaktadır. Çocuğu ayıplamak, alay etmek, gülmek veya kızıp engellemek onun bu duygusunu bastırmasına, kendine güveninin zedelenmesine yol açabilir. Anlaşılmadığını düşünen çocuk ebeveyni ile de duygusal bağında sorun yaşayabilir. Oysa çocuğu anlamak, onun bu duygusunun “çok sevmek”, “diğerlerinden daha fazla ilgilenme” şeklinde olduğunu söylemek, belki de çocuk için de daha açıklayıcı olacaktır. Ölümsüz tepkilerimizle biz anne-babalar bazen bu tür durumların sorun olarak büyümesine neden olabilmekteyiz. Bizler de bilmeliyiz ki küçük yaşlarda yaşanan bu tür beğenmeler kısa sürelidir. Çocuklarımızın “aşklarının sık sık değiştiğini veya bir anda birçok aşk” yaşadıklarını da görebiliriz. Öyleyse anlayışlı ve bunun geçici bir süreç olacağını bilerek ve belirterek yaklaşmakta fayda vardır. Çocuklarda “aşk” ın riskli durumları da olabilmektedir.
Bazen çocuklar bu aşkı çok ciddiye alır, takıntı haline getirebilir. İlk anda ebeveynin de bunun ciddi olduğunu hissedip yansıtması olumlu sonuçlanır; ebeveyn durumun geçici olduğu duygusu ile yaklaşmalıdır. Çocukların bireysel özellikleri de bu takıntıya neden olabilir. Çocuklarımızı tanıyıp, takıntıya yol açan sebepleri iyice araştırmakta fayda vardır.
ÇOCUK, EBEVEYNLERİ ÖRNEK ALIR
Diğer bir riskli durum ise çocukların “aşk”, “sevgili” kavramlarını masum boyutlar dışına taşırmaları, cinsel içerikli davranışları deneme eğilimine gitmeleridir. Çocuklarımızın bizleri model alması bu anlamda bazen olumsuz sonuçlar doğurabilir. Çocuklarımız sadece bizi değil, çevreyi ve televizyonda gördükleri modelleri de taklit ederler. Bu durum için alınacak önlem çocuklarımızı bu tür modellerden uzaklaştırmaktır. Bunun sının 9 yaşından itibaren çocuğun soyut kavramları ve doğru-yanlışı ayırt edebildiği dönem olabilir. Önceki yıllarda ise dikkatli olmak gerekir. Çocuğumuzun bu tür davranışlara yönlendiğini gördüğümüzde onunla bu konuya konuşmakta fayda vardır. Ceza ve kızmak yerine onu davranışa götüren nedeni anlamamız daha kalıcı çözümlere yönlendirir bizi. Çocuklar bazen çok kolay ve anlaşılır, bazen ise çok karmaşık olabilirler. O sizden gördüğünü yapar ve anlaşılmak ister. Biz ebeveynlere düşen tepki öncesi onları anlamaktır. Diğer önemli bir konu ise çocuğun gördüğünü öğrendiği gerçeğini unutmamak olacaktır.