Buzukinin Devr-i Alem´i

Buzuki kralı Orhan, magazin olarak nitelediği, piyasaya çalarak geçirdiği günleri geride bırakmış bir kişi olarak, ilk albümü Devr-i Alem ile karşımızda… Artık, kendi projeleri ve bir sürü memleket dolaşarak...

Buzuki kralı Orhan, magazin olarak nitelediği, piyasaya çalarak geçirdiği günleri geride bırakmış bir kişi olarak, ilk albümü Devr-i Alem ile karşımızda…

Artık, kendi projeleri ve bir sürü memleket dolaşarak oluşturduğu kendi müziği var…

Enteresan bir hayatınız var. Bayağı gezmişsiniz. Biraz anlatır mısınız?

A-1891177-1491141518-4200.jpegAilem müzisyen olmama karşıydı. “Aman çalgıcı mı olacaksın?” demelerine rağmen kendime tahta ve çamaşır iplerinden yaptığım enstrümanla başladım işe. Teybi de yanıma alıp çaldıklarımı kayıt ediyordum. İlkokula giderken bir çuvalın içinde onu da götürüyordum. Bir süre sonra Almanya’dan Atina’ya gittik. Babam işçiydi. Bir rebetiko mekânında garsonluk yapıyordum. Orada buzuki çalan 75 yaşındaki amcayı dinleyip duyduklarımı evde tekrar ediyordum. Bir gün müzisyen gelmeyince yerine ben çıkıp aynı repertuarı çaldım ve rebetiko ile işe başladım. Atina’da her şey monotonlaşınca bir gazetede; Bulgaristan’da buzuki çalan müzisyen arandığını okudum ve gittim. Orada Balkan müziği ve Bulgar müzisyenlerle tanıştım. Daha çok düğünlere gidiyorduk. Böylece duygusu Türk ama Balkan ve Yunan tekniğini kullanan bir müzisyen çıktı ortaya. Otomatikman üç şey harmanlanmış durumdaydı.

`Türk duygusu, Balkan duygusu ve Yunan duygusunu’ açalım o zaman biraz.

Türk duygusu çok ağır ve hüzünlü bir duygu. Duygusal. Balkan ise hareketlidir. Çok hızlı çalar ama içinde hep hüzün vardır. Adam oynasa da hüzünlüdür. Yunan’ınki ise daha farklı; daha bıçak saplanan, keskin bir acısı var.

Peki Bulgaristan sonrası?

Oradaki grubumla Amerika’ya gittik. Kaldığımız yerde 5 milyon Yunan yaşıyordu, aslında Yunanistan gibiydi. Benim tek eğitimim yolculuk oldu. Gezdiğim yerlerde tanıştığım insanlardan öğreniyordum. Bir zenci görüyordum mesela hemen yanına oturup `hadi çalalım’ diyordum.

Peki yolunuz buralara nasıl düştü?

Amerika sonrası Yunanistan’a geri dönüp askerlik yaptım. Sonra sıkılmaya başladım ve Türkiye’yi uzun zamandır merak ettiğimden atladım geldim. Geldiğim gün eşimle tanışıp âşık oldum ve tatil için geldiğim yere böylece yerleştim. Şu an altı yıldan beri buradayım. Gezmekten yorulmuştum. Sanırım bu kadarı bana yetmişti. Türkiye’ye gelince baktım ki, asıl olayı kaçırmışım. Çünkü burada öyle bir sünger var ki, ne batırırsan batır emiyor. İnanılmaz kozmopolit. Her cinsten insanı bulabilirsin. Uzaklara gitmene gerek yok. Mesela bir Kasımpaşalı müzisyeni al, Babylon’da çıkan bir cazcının yanına koy, beş dakika sonra onun çaldığının kopyasını çalar

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Müzik
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular