Bir başka kentsel dönüşüm: Duvar resimleri

1 yıllık Amerika kıtası seyehatimde, hemen hemen her ülkede özellikle fakir mahallelerin sokak resimleriyle, en azından “fakir ama güzel” mahalleler olmasının sağlanabildiğini gördüm… Tam hatırlamıyorum, neredeydim, hangi şehirdi? Bir...

1 yıllık Amerika kıtası seyehatimde, hemen hemen her ülkede özellikle fakir mahallelerin sokak resimleriyle, en azından “fakir ama güzel” mahalleler olmasının sağlanabildiğini gördüm…

Tam hatırlamıyorum, neredeydim, hangi şehirdi? Bir pazar günü. Arkamda uçsuz bucaksız Pasifik Okyanusu uzanıyordu. Kocaman, yemyeşil bir park vardı. Hava sıcaktı. Sıcaktan bunalan çocuklar, havuzun fıskiyesinin altında koşup ıslanırken büyükler ağaçların gölgesine, çimlere uzanmıştı. Bense güneşin altında, sırtımı bütün bu olup bitene dönmüş eski bir binanın duvarındaki küçük bir resmin fotoğrafını çekmeye çalışıyordum. Yanımdan geçenler durup, orada ne var diye dikkatlice bakıyordu. Birkaç kişiden “Arkada güzel manzara var, bu nereyi çekiyor?” diye tahmin ettiğim birkaç İspanyolca kelime duydum. Ama hatırlamıyorum hangi resimdi, neresiydi!

Bir galeride asılı duran resimlerden daha gerçekçi

New York’dan başlayıp Brezilya’da Sao Paulo’da son bulan bir yıllık seyahatimde en çok ilgimi çeken şeylerden biri oldu duvar resimleri. Sokak aralarında dolaşırken bir anda karşıma çıkan, beni durdurup dakikalarca seyretmeye, fotoğraflarını çekmeye zorlayan duvar resimleri. En az şehrin kendisi ve şehrin insanları kadar bana heyecan verdi. Sanat hakkında büyük laflar edecek değilim, ancak bir galeride asılı duran resimlerle aramda bir iletişim kurmak bana çoğu zaman zor gelmiştir. Ama sokak aralarında rastladığım duvar resimlerinin daha gerçekçi geldiğini ve kendime çok daha yakın bulduğumu söylemem lazım.

Fırçaları sprey kutusu, tuvalleri binalar!

Sokak sanatını, adından anlaşılacağı üzerine bir sanat akımı olarak ifade etmek yanlış olmaz sanırım. Yine her gördüğümde büyük bir zevkle izlediğim sokak çalgıcıları, çeşitli performans sanatçıları bu akımın içine girse de sokak sanatı denildiğinde aklıma daha çok grafitiler, duvar resimleri geliyor. Ellerindeki sprey kutularını fırça, şehrin binalarını da kendilerine tuval ilan eden sokak sanatçıları dünyayı daha renkli hale getiriyor. Duvar resimlerinin de sanatsal kaygılarla yapıldığını ve bugün dünyaca ünlü pek çok sanatçının olduğunu vurgulamakta fayda var. İlk başladığı zamanlarda “Vandalizm” (bilerek kamu zararına zarar vermek) olarak tanımlanan duvar resimleri bugün artık daha çok kabul görmeye başlamış. Bazı şehirlerde yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin de desteklemesiyle bazı mahalleler, bazı sokaklar sanatçılara tahsis ediliyor. Özellikle fakir mahallelerin en azından “fakir ama güzel” mahalleler olması hedefleniyor ve sanki birer kentsel dönüşüm gibi algılanıyor. Dolayısıyla duvar resimleri benim için, dört duvar içine sıkışmaktan kurtulup sokaklara, tüm insanların arasına karışan daha toplumcu bir sanat akımını temsil ediyor. Gezdiğim şehirlerin bazı sokakları adeta bir resim galerisini andırıyordu.

Tabloya dönüşen duvar kolonları

ABD’nin hemen Meksika sınırında yer alan şehri San Diego’da rastladığım Coronado Köprüsü’nün altında, kocaman kolonların olduğu yerdeki Chicano Parkı beni ilk şaşırtan yer oldu. Daha çok Meksikalılar’ın yaşadığı varoş bir semtte yer alan bu parktaki tüm kolonların her yüzü duvar resimleri ile tüm sıkıcılığından kurtulup kocaman birer tabloya dönüşmüş. Park içinde bana esrar satmak isteyen gençler, parkın hemen dışında, kadın ve erkeklerin ayrı ayrı oturduğu bir kilisede, Türkiye’nin nerede olduğunu bilmeyen iki Meksikalı’nın beni kendi cemaatlerine çekmek için verdikleri gayret ABD’de karşılaştığım genel resme ne kadar zıt olsa da bu duvar resimleri bulunduğu semti çok daha sempatik hale getirmişti.

Che sevgisini en iyi duvar resimlerinden anlıyorsunuz

İlk çıkışından itibaren daha çok muhalif bir söylemi sahiplenen bu sanat akımının estetik kaygıları kadar içerik kaygıları da her zaman önemli olmuştur. Çoğu toplumlarda ikinci sınıf görülen insanlar, geçmişte pek çok mücadelede toplumun yanında yer almış önemli kişiler, kadınlar, hatta diğer canlılar, savaş karşıtı mesajlar duvar resimlerine konu olabilmektedir. Hele geçmişi savaşlarla, mücadelelerle dolu Latin Amerika ülkelerinde sanatçıların çok da fazla konu sıkıntısı çekmediğini gördüm. Küba’da halkın Che Gueura’ya olan sevgisini en iyi, eski binaların duvarlarındaki resimlerden anlıyorsunuz.  Bolivya’da, Ekvador’da hem yanı başınızdaki insanlar hem de duvardaki insan resimleri sanki Amerika henüz keşfedilmemiş, diğer kıtalardan başka insanlar hiç gelmemiş gibi çoğunlukla yerli Amerikalılar’dan oluşuyor. Kolombiya’da, Brezilya’da yerlilerin yerini kıtaya sonradan gelen daha doğrusu köle olarak getirilen Afrika kökenli insanlar alıyor duvar resimlerinde.

Şili’de boş duvar görmek imkansız

Duvar resimleri gezdiğim hemen her şehrin pek çok yerinde beklemediğim anda karşıma çıktı. Ama Şili’de, ünlü şair Pablo Neruda’nın uzun yıllar yaşadığı Valparaiso benim için bu açıdan özel bir şehir oldu. Deniz kenarında, tepeleri, iklimi, eski evleriyle biraz İstanbul’u anımsatan Valparaiso duvar resimlerinin de etkisiyle tam bir sanat şehri olmuş. Yerel yönetimin desteği ve izni ile bazı bölgeler sokak sanatçılarına tahsis edilmiş. Buralarda nerdeyse boş duvar görmek imkansız. Tabi hem imkan hem de özgürlük olunca burada her türlü konuyla ilgili resimlere rastlamak mümkün. Şehir sadece taş binalardan ve insan kalabalıklarından oluşmuyor. Şehirler orda yaşayan insanların ortak değerleriyle, mimarisiyle, sokaklarıyla, parklarıyla, sanata verdiği değerle kendilerine has farklı karakterleri olan canlı, dinamik yerleşim yerleridir. Ve bugün sokak sanatları o şehrin karakterini belirleyen ana etmenlerden birisi olma yolunda hızla ilerlemektedir.

ABD-04-San-Francisco ABD-11-San-Diego ABD-13-San-Diego Arjantin-02-Buenos-Aires Cuba-10-Santa-Clara Ekvador-16-Banos Kolombiya-04-Cali Kolombiya-08-Medellin Sili-08-Valparaiso Sili-11-Valparaiso

ÖZGÜR KAYA MUTLU

Kategoriler
Yaşam

Benzer Konular