Yahya Kemal bu satırı yazarken ne düşündü bilemiyoruz ama, son ikiyüz yıldır bilim alanında büyük ilerlemeler olmasına rağmen insanlar pek de anlaşılamadı. Bilim doğanın pekçok gizemini çözse de insan aklı, zekası, duygu ve düşünceleri, ya da daha az bilinen bir deyimle insanın bilişsel işlevleri, hala bilimin sınırlarının ötesindeki bulunuyor. Pek çok bilim dalı bu konulardaki soruların cevaplarını arıyor.
Aklımızın nasıl işlediği, duyuların ve duyguların ne olduğu gibi soruları filozofları ilk çağlardan beri meşgul ediyor. Yüzyıllar içinde tıpta ve biyolojide yaşanan gelişmeler, bu işlevlerin merkezi olan beynimiz hakkında da pek çok şey öğrenmemizi sağladı. Psikoloji biliminin 19. yüzyılın sonlarında başlayan önlenemez yükselişinin temelini bu konuları sağlam bilimsel bir zemine oturtma çabaları oluşturuyor. Antropoloji insan zekasının çağlar boyu bıraktığı eserlerden sürecin gelişini izlemeye gayret etti. 20. yüzyılda dilbilimin temel konusu, insan beyninde dil öğrenmemizi ve kullanmamızı sağlayan yapıların neler olduğu. Sinirbilim, beynin fizyolojisini inceleyerek aklın nasıl işlediğini anlamaya çalışıyor. Bilgisayar bilimi ile uğraşanlar ise yapay us alanında, insan beyninin pekçok fonksiyonunu anlamaya ve benzerlerini yapabilmeye gayretinde. Kısacası çok geniş bir yelpazeye yayılmış, birbiri ile ilintisiz gibi görünen bu bilim dallarının temel sorunu aynı: İnsan beyni nasıl çalışıyor? Bu temel soru her bilimin yanıt aradığı büyük bir sorular yumağının temelini oluşturuyor. Her bilim dalı yıllardır kendi sınırları içinde bu sorunun cevabını araştırıyor.
Bilişsel bilim yirminci yüzyılın son çeyreğinde ortaya ortaya çıkan yeni bir bilim dalı. Yukarıda bahsi geçen bilim dallarının cevabını aradığı bu sorunun, ancak hepsinin el ele vermesi ile çözülebileceği fikrinden yola çıkılarak gelişmeye başlayan bilişsel bilimin amacı değişik disiplinlerin yaptıkları çalışmaların hem birbirini desteklemesini hem de sorulara ortak bir yanıt bulmalarını sağlamak.
Özellikle 1980’lerden başlayarak bilişsel bilim, hem ismi hem de çalışma alanı belli bir bilim dalı halini almaya başladı. Başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere dünyanın pekçok yerinde üniversitelerde yüksek lisans ve doktora programları olarak yerini aldı. 2000 yılından beri de Türkiye’de üniversiteler bu alanda eğitim vermeye başladılar.
Bilişsel bilim yakın geleceğin en parlak çalışma alanlarından biri olmaya aday. Henüz çok genç olan bu bilim dalı, önemli temel soruların çoğuna tatminkar yanıtlar getirebilmiş değil. Bu nedenle de yakın gelecekte üzerinde çok çalışılacak önemli ve bakir bir alan. Yıllar içinde yapılan araştırmaların ve öne sürülen varsayımların sayısında ciddi bir artış olsa da, gerçekten sağlam bilimsel teorilerden bu alanda söz etmek oldukça zor. Bilişsel bilim hala Newton’unu bekleyen genç bir bilim dalı. Şu anda ortadaki karmaşaya bakılırsa da daha uzunca bir süre bekleyecek gibi.