Anne Ebru, kızları Defne ve İdil’i anlatıyor…

“İyi ki, anne olmuşum”… Kızlarım anaokuluna devam ediyorlar ve son anneler gününde öğretmenlerinin sorduğu ‘annenizi neden seviyorsunuz’ sorusuna ayrı ayrı ‘beni doğurduğu için annemi çok seviyorum’ şeklinde cevap vermişler....

“İyi ki, anne olmuşum”…

Kızlarım anaokuluna devam ediyorlar ve son anneler gününde öğretmenlerinin sorduğu ‘annenizi neden seviyorsunuz’ sorusuna ayrı ayrı ‘beni doğurduğu için annemi çok seviyorum’ şeklinde cevap vermişler. Ne diyeyim, İyi ki anne olmuşum…

Anne Ebru, kızları Defne ve İdilSeninle ameliyathanede ilk göz göze gelişimin, ancak bir-iki dakikalık dokunma, koklama fırsatımın ardından seni alıp yukarıya bebek odasına çıkardılar. Ardından (bu kısmı bayağı hırpaladı) beni diktiler, sezaryen bitti, bir odaya alındım, orada kısa kaldım ama leyla gibiydim, sanki çok uzun bir uyku uyumuştum. Kendimi birazcık olsun dinlenmiş hissettiğim ve gözümü açtığım ilk anda, çok yoğun bir özlem duygusu içimi kavurdu: Bebeğimi istiyorum, kızıma götürün beni, artık kızıma kavuşmak istiyorum, başka bir şey düşünemiyorum. 9 aydır sana hasretim, Defnem seni çok özledim, minik kuşum, hoş geldin, hoş geldin, hoş geldin…”

Bu satırlar hamileliğimden itibaren tutmaya başladığım günlükten… 5,5 yıl öncesine ait… Artık deneyimli bir anne sayılırım… Yine de ilk hamileliğin, ilk bebeğine kavuşmanın o anlatılmaz coşku-tedirginlik-korku-heyecan verici karmaşık ruh hali tum cazibesiyle tazeliğini koruyor benliğimde…

Çok istenen, çok arzulanan ve çok da uğraş verilen’ bir bebek oldu bizimkisi… 33 ve 36 yaşlarındayken evlenmiş bir çift idik. Aşkımızı bir an önce bir bebekte taçlandırmak istiyorduk… ilk yılın sonunda artık bir doktora görünmek gerektiğine karar verdik… ikimiz için de tüm incelemeler yapıldı, %15’lik bir gruba dahilmişiz meğer. Engel teşkil edecek herhangi bir problemi olmadığı halde, hamileliğin kendiliğinden oluşmadığı grup. Biz de tıbbın sağladığı olanaklardan yararlanmaya karar verdik. Bunları denerken aylar ilerliyor, zaman hızla akıp gidiyordu. Mutlu sona kavuşma ihtimalini artırmak üzere inseminasyon/aşılama yönteminin denenmesine karar verildi. Bu kez iyi haberi alacağıma o kadar hazırlamıştım ki kendimi, uygulama ardından reglim yine başlayınca kahrolmuştum… Benim çocuğum olmayacak mı hezeyanı yaşadığımı, yaşıtım bazı dostlarımın hamilelik haberlerini aldıkça alenen kıskaçtık duygularına kapıldığımı itiraf etmeliyim. Zorlu bir süreçti… Ablam dışında hamile kalmak için eşimle giriştiğimiz mücadeleden haberdar olan kimse yoktu… İş arkadaşlarımız, arkadaş çevremiz, akrabalarımız dahil kimselerle paylaşmak istememiştim. Çünkü insanların bana hamilelik haberi bekler’ gözlerle bakmalarını, sorularına muhatap olmayı hiç istemiyordum… Ve başarısız ikinci inseminasyon denemesi… Ruh halimi ben söylemeyim siz tahmin edin… Öylesine yıpranmış, öylesine çok ilaç yüklemesine maruz kalmıştım ki, neredeyse vazgeçecektim bu işlerden… Eşim bana destek oldu, doktorumuzu değiştirmeyi önerdi, bir-iki ay kendimi dinlendirip yeni bir kliniğe başvurduk… Hikayemizi dinlediklerinde bize doğrudan tüp bebek deneyelim’ dediler. Önceki doktorumun sohbet arasında verdiği istatistiki bir bilgi vardı; En yüksek başarı oranına aşılama denemelerinin 3’sünde ulaşıldığı görülüyor’ şeklinde bir bilgi,
aklımda kalmış. İnatla 3. kez inseminasyon denemek istedim…

Hikayemiz, 22 Ocak 04’te başladı, varlığının müjdesini aldığımız o ilk gün; sabahtan kliniğe gidip kan verdim, ardından upuzun saatler boyu test sonucunu bekleme ızdırabı başladı. Beklediğim telefon saat 13:30 civarında geldi; o sırada ofiste bir toplantıdaydım, ara verip hızla iki kat aşağıdaki babanın odasına indim, özel bir görüşme… ne yanıt alacağımı bilememenin endişesiyle… Yalnız kalmaya ihtiyacım vardı…

Dakikalarca bekletildim telefonda! Meğer bana bilgi verecek olan doktora bir telefon bağlanmış, hattı meşgulmüş, beni daha sonra arasalarmış… Çıkıştım hemşireye, sonuç belli olduğuna göre sizden de öğrenebilirim herhalde dedim ve bana verdiği yanıtı kalbim küt küt atarak pur dikkat dinledim, duyduğum, o an ve sonrası için dünyanın en güzel kelimesi oldu bizim için: Pozitif!’

Küçücüksün, miniciksin ama içimdesin ya artık, tanrıma binlerce kere şükürler olsun.

Yukarıdaki satırlar da bebeğim için yazdığım günlükten… Ama bu günlükte yazmayan bir şeyi itiraf edeceğim size. Hamile olduğum haberini aldım, önce sevindim, 3. saniyeden itibaren de yoğun bir korku hissettim!!! Bir buçuk yıllık bir çaba meyvesini vermişti, evet çok istemiştim ben bunu… ama şimdi hissettiğim şey düpedüz korkuydu… Tümüyle bu ‘mutlu son a odaklamıştım ama aslında her şey yeni başlıyordu ve bilinmezlerle doluydu!!!

İşte ilk bebek macerasının tüm keyfi de bu bilinmezliklerde ve hemen her şeyi ilk kez deneyimlemekte…

(Bu satırların sahibi 36 yaşında ilk kez anne oldu, hamileliği boyunca sadece 6 kilo aldı, kızını 3.200 gr doğurdu, doğumda 9 kilo verdi. Hamilelik surecinden zayıflayarak çıkan ender kadınlardan biriydi, ama kızını emzirirken 6 ay içinde 10 kilo birden aldı. Kendime çeki düzen vereyim demeye başlamıştı ki, hamile olduğunu öğrendi, ilk doğumdan sadece 5 ay sonra bu kez tamamen doğal’ yöntemle gerçekleşen sürpriz hamilelik ailede sevinçle karşılandı. Kendi deyimiyle 18 ay uzun dönem hamilelik yaşadı, kendim toparlama fırsatı bulamayan bir bedenle bu pek de kolay bir süreç olmadı, ikinci sezaryeninde de epidural tercih etti. Böylece doğumun hemen ardından yapılan göbek fıtığı ameliyatını da canlı takip edebilmiş oldu. İlkinden sadece 14 ay sonra. 37 yaşında artık iki kız çocuk annesiydi… Halen, başına gelen en güzel iki şey olduğunu düşündüğü kızlarını yetiştirmekle meşgul.)

Kızlarım anaokuluna devam ediyorlar ve son anneler gününde öğretmenlerinin sorduğu annenizi neden seviyorsunuz’ sorusuna ayrı ayrı beni doğurduğu için annemi çok seviyorum’ şeklinde cevap vermişler. Ne diyeyim, İyi ki anne olmuşum…

Ebru Olcal Karaşahin – 42 yaşında

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Anne-Çocuk

Benzer Konular