Al Dinim Ver Dinim

2000’e girerken, üç büyük dinin kutlamalarının da aynı zamana gelmesi ilginçti. Müslümanlar ‘Ramazan Bayramı’nı, Hıristiyanlar ‘Christmas’ı, Yahudiler ‘Hannukah’larını aynı zamanda kutladılar. Hepsi inançlarını kutladı. Bu bir tesadüf müydü? Tesadüfün...

2000’e girerken, üç büyük dinin kutlamalarının da aynı zamana gelmesi ilginçti. Müslümanlar ‘Ramazan Bayramı’nı, Hıristiyanlar ‘Christmas’ı, Yahudiler ‘Hannukah’larını aynı zamanda kutladılar.

Papa II. John Paul

Hepsi inançlarını kutladı.

Bu bir tesadüf müydü? Tesadüfün yorumlanacağı bir mesaj mıydı yoksa?

***

20 Mart 2000 Pazartesi günü, Papa II. John Paul  bir haftalık ‘Kutsal Topraklar’ ziyaretine Ürdün’den başlıyor. Papa’nın ziyareti yine tesadüfen Kurban Bayramı’na denk geliyor.  Papa’yı, Ürdün Kralı II. Abdullah büyük bir gösterişle karşılıyor. Havaalanında barış güvercinleri uçurulup yere kırmızı halılar seriliyor. ‘Alan memnun, veren memnun’, Papa gülücükler saçıyor.

Papa, Arafat’la da gülücükler saçıyor.

Papa memnun…

Sıra Müslümanların memnun edilmesine geliyor ve Papa Filistin’e yandaş oluyor. Yahudiler ekarte ediliyor.

Müslümanlar memnun, Arafat memnun…

Yahudiler kızgın: ”Papa özür dilemeli!”

Yahudilerin bekledikleri özürün gündem ile uzaktan yakından ilgisi yok. İkinci Dünya Savaşı’nda ‘Katolik Kilise’nin ellerini cebine koyarak, tren vagonlarında yakılmaya gönderilen Yahudileri sessizce izleyişine bir özür bekliyor onlar. Papa’nın üstü kapalı özür dileyişi yetmiyor Yahudilere.

Konu kazıldıkça altından çapanoğlu çıkıyor, konuşuldukça dinler birbirine düşüyor.

Yahudiler Hristiyanlara kızgınlıklarını dile getirdikçe, Hristiyanlar da ”Yahudiler İsa’yı 30 gümüşe sattı!” diye isyan ediyorlar. İsa’yı satanın İsa’ya inananlardan biri (Judas) olduğunu, dolayısıyla da onun dinî kimliğinin ne olduğunu sorguluyor Yahudiler. Judas Yahudi miydi yoksa İsa’ya inananlardan olduğu için Hıristiyan mı sayılmalıydı?

Tantananın önü kesilemiyor, kavga sürüyor…

Yahudilerle kapışan Hıristiyanlar, Müslümanlara daha çok yaklaşıyor. İki taraf birbirlerini ‘kardeş’ olarak çağırıyor. Kardeş kardeş Yahudilere çatan iki din, arada bir sıkılıp birbirlerine çatıyor: Müslümanlar ‘Haçlı Seferleri’ne teessüflerini bildirirken, Hıristiyanlar da Kuzey Afrika’dan İspanya üzerine, Anadolu’dan da Avrupa’nın göbeğine müslümanlığın yayılmak istenmesine itiraz ediyor.

Papa gülüyor…

Arafat gülüyor…

İsrail gülüyor…

Bu arada, ABD Başkanı Clinton, Hindistan’ı ziyaret ediyor. Hindistan’dan nükleer silah üretim çalışmalarını durdurmasını rica ediyor. Masaaltı anlaşmalar sonucunda (başka bir alternatif söz konusu olabilir mi?) Hindistan artık nükleer silah üretimiyle ilgili çalışma yapmayacağını açıklıyor. 

Clinton memnun!

Amerika gülüyor…

Hindistan koskoca başkanı ayağına getirdiği için memnun…

Budistler gülüyor… Hem Amerika’ya hem de üç büyük dinin birbirlerini yemelerine…

***

Dünya makro ölçekte din kavgaları yaparken, Türkiye mikro düzeyde din kavgalarına sahne oluyor. Bu düzey, öyle her babayiğidin kolayca ulaşabileceği bir düzey değil. Partikül fiziğine taş çıkarır…

  Kurban bayramı ile birlikte medya ve kimi sivil toplum örgütleri coşuyor. Hayvan hakları koruyuculuğu gündeme geliyor. Ateş yakılıyor. Provakasyonlar birden bine katlanıyor. 70 milyonluk nüfusta üç/beş kişinin kurban kesişi dile dolanıyor. Kör bıçaklar eleştiriliyor, kan dökülmesi kınanıyor… Mesele çığrından çıkarılıp ilgisiz bir şekilde Hizbullah’a kadar uzatılıyor. Müslümanların bayramı terör ile aynı kefeye konuyor.

Çokbilmişlik kendini savunurken batıyor.

Çokbilmişler müslümanlıktan ödün vermezken, diğer taraftan da haykırıyorlar: ”Hayvanların boğazlarını keserek acı vermeyin! Kurban edecekseniz hiç olmazsa elektrik şokuyla öldürün, sonra kesin!” vs. vs.

Müslümanlar soruyor: ”Siz müslüman mısınız?”

Çokbilmişler hazırcevaplıklarıyla devam ediyorlar itirazlara: ”Biz de müslümanız, ama bu kurban kesme işlemi çok vahşice… Daha uygar bir yolunu bulalım diyoruz!”

Çokbilmişler bunu demiyorlar aslında, diyorlar ki: ‘‘Tamam, biz de Allah’a inanıyoruz ama -bu ‘ama’ sözcüğünden kurtuluş yok- bu işi bu zamanda böyle yapmak canilik!”

Dinine kayıtsız şartsız bağlı insanlar olayları şöyle tercüme ediyorlar: ”Allah bu kurban konusunu böyle uygun görmüş, ama bu yöntem o zaman için geçerliydi… Siz boşverin Allah’ı, biz bu işi daha iyi biliyoruz, daha uygun yöntemler geliştirdik, öyle keselim bu hayvanları!”

Bir tarafta sual etmeden dinine inananlar, bir taraftaysa hayvanların kurban edilmesine gözyaşı dökenler… Ortada cirit atanlarsa provakatörler… Kimi provakatör, kör bıçakla orta yerde vahşeti uyguluyor; kimi provakatör, hayvanları koruma seminerinden çıktıktan sonra ocakbaşı’nda rakı yanında pirzolaya saldırıyor…

Kurban’ı -bayram’ı-  fırsat bilip fanatik din örgütlerine çatan çokbilmişler, her zaman olduğu gibi yine testiyi kırıyorlar. Patavatsızlıklarıyla antisempati toplarken, dindar halkın radikal din örgütlerine sempatisini de büyütüyorlar.

Hizbullah vb. örgütler ‘sakal altından’ gülüyor…

Provakatörler ‘bıyık altından’ gülüyor…

Medya ‘parlak parlak’ gülüyor…

Bayramda, halkın dirliği işte böyle kurban ediliyor…

 

Siyar AKÇAY

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Gündem
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

Benzer Konular