Dergide aşk üzerine konuşurken ilk aklımıza gelen eser Rodin’in “öpüş” heykeliydi. Mermer gibi zorlu bir malzemede aşkı ve teni hissettirmesiydi belki de bunu çağrıştıran.
Niko Guido ile kesişmemiz de Rodin üzerinden oldu. Rodin’in heykelleri biranda ete kemiğe bürünse izleyici üzerinde nasıl bir etki yaratırdı sorusunun karşılığı da Niko Guido’nun fotoğraflarıyla ortaya çıktı.
Sanatçı bizim için heykelleri canlandırdı. Rodin’den sonra onun yapıtlarına vizöründen yeni bir yorum getirdi.
Kama Sutra aşkı tanrısal birleşme olarak tanımlar.
Guido’nun çalışması, bu tanımla örtüsen bir yapı içermektedir. Sanatçının seçtiği mekân ve fon yapıta uçucu bir hava katmıştır. Siyah fonda yaratılan belirsizlik modelleri gerçeklikten kopararak masalsılaştırmıştır.
ilk bakışta erotik çağrışımları barındıran çalışma, kompozisyonun bütününde şehvetin ötesine geçerek aşkın masumiyetini ve kırılganlığını gösterir.
Rodin’in orijinal heykelinde tamamlanmamış kaide, Guido’nun fotoğrafında siyahın belirsizliğine, sonsuza gidecekmiş gibi görünen sarmal bir yapıya dönüşmüştür.
Heykelde kadın figüründe sezilen teslimiyetçi ifade, fotoğrafta yerini kontrol eden bir ifadeye bırakmıştır. Bu da geçmişin aşklarıyla 21. yüzyıl aşkları arasındaki fark olsa gerek…
“Tek kadın, mutlak kadın. Ama yine de sözcüğün iki anlamıyla da kadın. Bir kraliçe ve aynı zamanda bir sevgili. Sanatçı ona duygu dolu zevkle baş eğer ve saygıyla ona sahip olur. Yalnızca
ondan emir ve akıl alır, ama aynı zamanda sırlarını vermesini de ister. Ve eğer sanatçı düşündüğü saatlerde çok mutlu bir mistisizmle ona taparsa, çalıştığı, eylemde olduğu saatlerde ona saldırır, onu çözerse, zafere ulaşmış aşkın sarhoşluğunda ona sarılır. Havarilerinin keşfetmesi için kadının ardında bıraktığı tüm gizleri sanatçıyı yenmek üzere kötüye kullanır. Sanatçının okşaması bile zafer kazanmış birinin okşamasıdır.’ 1889’da Rodin’in sergi açılışında Charles Morice sanatçıyla ilgili görüşlerini bu sözlerle aktarır.
Rodin biraz da Tanrı rolünü oynayan bir erkek heykeltıraş olarak eserlerinin merkezine kadını yerleştirmiştir.
Niko Guido çalışmalarında erkek model de kullanmasına karşın bir söyleşinde “Benim beynim kadın vücudunu daha estetik buluyor”, demiştir. Belki de birçok yaratıcının ortak noktası budur. Kadın bedeninin plastik biçimlenmeye daha yatkın olması sanatçının onu çalışmanın merkezine koymasını getirmektedir. Özellikle de konu aşksa…
Fotoğrafta modeller kompozisyona eşit dağılmış olmasına karşın algının ilk önce kadın bedenini seçmesi de yaratıcının tercihinden kaynaklanmaktadır.
Guido, aynı söyleşisinde, “Kusursuzluğu değil, aşkı ve heyecanı anyorum”, der. Rodin heykelini canlandırdığı bu çalışmasında da aradığı aşk ve heyecanı bire bir izleyiciye geçirir.
Üstelik aşkla ve heyecanla…
NİLGÜN YÜKSEL