Yurtiçinden 17 Tatil Bölgesi

Çanakkale’den Antalya’ya giden ve iki denizin kıyılarını geçen kıyı yolu, dünyanın en güzel tatil yoludur. Bu yolda Aristo’nun felsefe okulu kurduğu Assos’tan fokların eski yurdu Foça’ya;  eğlencenin başkenti Bodrum’dan...

Çanakkale’den Antalya’ya giden ve iki denizin kıyılarını geçen kıyı yolu, dünyanın en güzel tatil yoludur.

Yurtiçinden 17 Tatil Bölgesi

Bu yolda Aristo’nun felsefe okulu kurduğu Assos’tan fokların eski yurdu Foça’ya;  eğlencenin başkenti Bodrum’dan “Işık Ülkesi” Likya’nın büyülü coğrafyası Kekova’ya kadar her yer yaz sevinci taşıyor…

ÇANAKKALE

İliada’da anlatılan Troya Savaşı’nı bir yana bırakırsak Çanakkale deyince 1. Dünya Savaşı’nda kazanılan büyük bir zafer; ama yarım milyon insanın ölümüyle hüzünle hatırlanan bir kent gelir aklımıza. Savaş sonrası kalanlardan topladıklarıyla bir özel müze oluşturan Bakkal Salim’in müzesi Eceabat’a 10 km uzaklıktaki Alçıtepe köyünde. Çanakkale’den kalkan vapurlarla Gelibolu’ya ulaşılır. Truva’da Hisarlık höyüğündeki 9 yerleşim katına gelmeden önce büyük bir tahta at karşılar sizi. Bir hileyle Troyalıları yenip kentlerini ele geçiren Akhalıların atını temsil eder bu tahta at. Rıhtım sokaktaki Rıhtım Lokantası, Truva Tevfikiye köyündeki Helena’da yemek yenebilir. Çanakkale-İzmir yolunun 15. km’sindeki İntepe Restaurant’ın manzarası çok hoş!

ASSOS

asos

Assos antik kenti Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinin Behramkale köyünde. Ayvacık-Behramkale yolu sert virajlarla dolu 17 km’lik bir yol.  Restoranların iskele boyunca dizdikleri masaların yanındaki tüm restoran, pansiyon ve oteller taştandır. Köpüklü sularla her sabah ve akşam yıkanan sokaklarından olsa gerek sürekli bir temizlik duygusu uyandırır içinizde Assos. Ören yerine Behramkale köyünün içinden geçilerek çıkılır. Genelde yürüyüş tercih edilir. Köylüler kahvenin önüne atılmış iskemlelerde oturuyordur. Yukarıdaki kenti gezerken enerjiye ihtiyacınız olacak. Sadece surlar ve onların duvar örme tekniği bile saatlerce izlemeye değer. Kenti çeviren 3 km uzunluğundaki surlar, ilkçağ kent savunmasının en önemli örneklerinden. Tapınağın günbatımındaki silueti Assos’un sembolü haline gelmiş. Festival afişlerini, Assos’u anlatan kitapların sayfalarını süsleyen tapınak, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.

AYVALIK

3260_b

“Haydi papalinalar doldurdu gene balık pazarını, gelen tatilcilerle Cunda’nın, Oniki Adalar’ın yüzü güldü.” Ayvalık iskelesi yakınlarında kurulan balık pazarında türlü çeşit arasında en çok onun adı geçer. Fiyatı tüm balıklardan daha ucuz, kendi de hamsiden biraz küçük. Gezi boyunca adını her yerde duyarsınız: Papalina! Balık pazarına kasa kasa balık akar gün boyu. Az önce yakaladığı iri bir ahtapotu parmağına takmış bir balıkçı, güneş balığı iyice salmasın diye onu satmak için hızla balıkçı tezgâhlarına doğru koşturur…  22 irili ufaklı ada Ayvalık Körfezi’nde uzanıyor. Bu adalardan yalnızca Cunda Adası’nda yerleşim var. Taş Kahve’nin serinliği; geçmişin izi peşinde Panaya, Taksiyarhis kiliselerini gezmiş, sıcaktan bunalıp buraya sığınanlar içindir. Güneşin battığı saatlerde Şeytan Sofrası’na çıkanlar adalardan bazılarını, körfezin güzel koylarını seyre dalar. Ayvalık’ı Ayvalık yapan özelliklerin çoğu bugün yaşıyor. Dar sokaklardaki cumbalı, iki katlı evler; adaları ve ilçeyi kuşatan zeytin ağaçları gibidir…

Ayvalık’tan kilometrelerce uzaklaşsanız bile, her tarafta zeytinyağı satıldığını görürsünüz. Günübirlik tekne turlarıyla adalara gidiliyor. Dalgıçların üs haline getirdiği yerlerden biri Ayvalık. Dipteki akıntılar yüzünden sular  yazın bile soğuktur. Merkeze 5 km uzaklıktaki Sarmısaklı, oteller ve plaj bölgesi olarak tanınıyor.

GÖKÇEADA

5a32b40e7152d81a0cb885f4

Sabah ışığı, yalnız Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada’yı ışığa boğuyor. Olağanüstü taş dokularıyla görenleri şaşırtan Kaşkaval Burnu’ndaki kayalıklarda uyanan martılar güneşi selamlıyorlar. Gizli Liman’da, Kapıkaya’da, Marmaros’ta, Aydıncık’da havlular kumlara yayılıyor. Bronzlaşmak isteyen konuklar bedenlerini yavaş yavaş güneşin turuncu diline bırakıyorlar. Gökçeada’ya gelen konukların bir bölümü, dalış meraklıları; çünkü Türkiye’nin ilk Sualtı Milli Parkı burada. Kayalıklardan baktığınızda, suda gezinen balıkların pullarında yansıyan güneş ışığını görebilirsiniz. Tuz Gölü’ne giderseniz, orada kara kara insanlarla karşılacaksınız! Onlar Arap turistler değil; romatizma, sedef, kireçlenme gibi rahatsızlıklarına şifa bulmak için gölün kükürtlü çamurunu bedenlerine süren insanlar… Adanın bütün sahil şeridini gezmeden dönmeyin ve İnce Burun’dan denize bakarken, Türkiye’nin en batı noktasında olduğunuzu bilin. Denize girmek için en uygun sahil merkeze 12 km uzaklıktaki Güzelyalı’da.

FOÇA

FOÇA

Adını artık soyu tükenmiş olan foklardan alan Foça’nın en etkileyici yerlerinden biri, söylencelere konu olmuş Orak Adası. Günübirlik turlara katılarak ya da tekne tutarak bir akşamüstü adanın çevresini dolaşırsanız, benzersiz bir doğal oluşumu görmüş olacaksınız. Buzdağını andıran beyazdan toz pembeye kadar değişik renklerde kayalıklar, depremlerin yarattığı çöküntülerin benzersiz bir örneği. Limandaki lokantalarda yörenin spesiyallerinden yoğurtlu balık ve arnavut böreği yiyebilirsiniz. Foça’da antik harabe çok ama bunların iyi sergilendiği söylenemez. Kozbeyli köyüne gitmeyi unutmayın. Her geçen gün daha da güzelleşen köyde, kahvede oturup bir orta şekerli yudumlayın. Haftasonları konaklamak için sorun yaşarsınız. Özellikle İzmirliler Foça’nın müdavimleri… İncir Adası’nda çamların altında olmak ve iyi bir öğle uykusu çekmek her şeye değer…

ÇEŞME

İzmir-Çeşme arası özel araçla 45 dk Çeşme’de Öküz Mehmet Paşa Kervansarayı’nın çevresindeki dar sokakları geçip kıyıya vardığınızda, Yunan adası Sakız’ı göreceksiniz. Kalenin önünde 1714-1790 yılları arasında yaşamış olan Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın heykeli bulunuyor. Paşa yalnız değil, yanıbaşında ünlü aslanı var. 1770’deki deniz savaşında Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın komutasındaki Osmanlı donanması Ruslar tarafından yakılarak sulara gömülmüş. Bu yüzden sualtı arkeologlarının ilgisini çekiyor ve batıklarla ilgili araştırmalar bugün de sürüyor.  Çarşıdan sakız reçeli ve bal alabilirsiniz. Geceleri merkeze 10 dk uzaklıktaki Dalyan’a gidebilirsiniz. Pansiyonda kalacaklar, bu bölgede konaklayabilirler. Ama, Ilıca ve Şifne tarafına da bir göz attıktan sonra bu yapılmalı. Ilıca plajı denizle buluşmak için ideal bir randevu yeri. Ağrınız sızınız varsa, Şifne kaplıcalarında şifa arayabilirsiniz. En azından bir çamur banyosu yapmakta yarar var. Ilıca’dan 15 km uzaklıkta Ildırı köyü var ki, enginarıyla ünlü.

KARABURUN

İzmir’den başlayıp Karaburun’u dolaşan ve yine İzmir’e dönen hat birçok sürprizi yanında taşıyor. Sulak alanlara inen flamingolar, sörf okulları, Urla’daki Yorgo Seferis’in evi ve Tanju Okan heykeli, terk edilmiş Rum köyleri, iskelelere asılmış ahtapotlar, doğal sıcak su kaynakları ve çamur banyoları, çıngıraklarıyla akşamı indiren keçi sürüleri… Hem kentin, hem taşranın, hem sayfiyenin, hem de kırın bir arada yaşandığı bir yolculuk. Deniz seviyesine de inilen, yılan gibi kıvrılan yollarla tepelere de çıkılan bir Ege serüveni. Bu karşılaşmada balıkçıların ağlarına takılmak da var,  zeybek oynamak da… Bu yolculuğun bir parçası olarak gezebileceğiniz Seferihisar, Alaçatı ve Sığacık, Ege’nin coşkusunu taşıyor. Sığacık Körfezi’nde antik Teos kenti zeytinliklerin arasında sizi bekliyor. Alaçatı, sörfçülerin alıp başlarını gittikleri yer… Karaburun yolunun başında Mordoğan var. Çirkin bir görüntü yaratan yazlıkların arasından yükseleceğiniz tepeler sizi Eğlenhoca köyüne götürüyor. Bu köyden baktığınızda, karşıki tepede İnecik köyünü göreceksiniz.  Yolları zeytin ağaçlarıyla sarılı köyler öylesine güzel manzaralara sahip ki, bu sessizlik sizi rahatsız etmiyor; aksine içinize bir dinginlik veriyor.  İzmir-Karaburun rotasının 110. kilometresinde  Boyabağ var. Ana yola 1 km uzaklıktaki Boyabağ’da yazlıkçıları özleyen evler, kayalıkların üzerinden denize bakıyorlar. Evlerin tahta balkonlarında yaz anıları asılı. 119. kilometrede Saip köyü, 121. kilometrede Karaburun’a varıyorsunuz. Bir sonraki durak olan Yeniliman’da kovasında palamutlarla evine dönenlerle, ağ tamir eden balıkçılarla, fırından yeni çıkmış ekmeğin kokusuyla karşılaşıyorsunuz. Yeniliman’dan 8 km sonra Sarpıncık, 18 km sonra Parlak, 19 km sonra Salman, 24 km sonra Küçükbahçe geliyor. Bu rotadan akşam üzeri geçmeye bakın, kıvrılarak ilerleyen yollarda keçilerin çıngırak sesleriyle güneşin kırmızı tekerleği geceyi başlatıyor.

SELÇUK

Selçuk’ta Efes, Meryem Ana Evi ve Müze en önemli yerler. Kasabada  Halı Evleri’nde çadırdan çadıra uzatılmış halatlara kurumaları için kök boyalı öbek yünler asılmış. Bunlardan dokunan halılar Hereke’den Milas’a, Ladik’ten Kars’a Yahyalı’dan Taşpınar’a kadar ulaşıyor. Selçuk’un turizm noktalarından biri,  8 km uzaklıktaki eski Rum köyü Şirince. Kendilerini Efeslilerin torunları olarak gören ilk Şirince yerleşimcileri, buraya Çirkince adını vermişler. Sonra Kırkınca, ardından da Şirince’ye dönüşmüş bu isim. Özellikle hafta sonları, iğne atsanız yere düşmüyor köyde. Kimi eski evleri görmeye, kimi içinde hiçbir katkı maddesi olmayan şaraplarını tatmaya, kimi de soluklanmaya geliyor. Şirince sokaklarında turistler kadar kalabalık bir grup oluşturan tezgâhtarlar, dokuma bezlerden bez bebeklere, dağ çaylarından türlü meyve şaraplarına kadar her şeyi satıyor. Köyün çoğu sokağı bu tezgâhlarla dolu. İki yüz yaşındaki çınar, altından geçen kalabalığa şaşkın şaşkın

BODRUM

Bodrum uykusundan uyandı. Limanı gemilerle, sokakları insanlarla doldu, tüm eğlence yerleri açıldı. Bodrum’a özgü gulet ve tirhandililer çoktan denize indi.  Bodrum deyince akla ne gelir? Yıllar önce çok genç yaşta Bodrum’a sürgün edilmiş Cevat Şakir mi? Bodrum’un sembolü olmuş Yalıkavak’taki yel değirmenleri mi? Karya’nın başkentini Milas’tan Halikarnassos’a nakleden, anıt mezarıyla ölümsüzleşen Kral Mausolos mu? Her biri ayrı üslupta yapılmış kuleleriyle, dünyanın en zengin Denizaltı Müzesi’ne sahip  Bodrum Kalesi’ne ne dersiniz? Ya da Bodrum’un tarihin babası Heredotos’un doğum yeri olduğuna… Sınırsız eğlence diyenler de vardır aranızda. En iyisi efsanelerden başlayalım. Bu efsanelerden biri Bardakçı koyuyla ilgili. Sanatçılarla ozanlara esin kaynağı olmuş Bardakçı Efsanesi buradaki sudan kaynaklanıyor. Deniz kıyısındaki bir kaynaktan beslenen berrak küçük gölün perisi Salmakis, göle yıkanmaya giren bir anda aşık olduğu genç Hermafrodit’i sarar ve tanrılara onları birbirlerinden ayırmamaları için yalvarır. Bu iki ayrı beden tek vücut haline gelir, hem erkek hem dişi; ne erkek ne dişi… Bodrum diskolarına girenler her yaz bu efsanenin doğrulandığı göreceklerdir. Bodrum gecelerinin eğlencesine doyanlar gün boyu Bodrum koylarına, adalarına düzenlenen tekne turlarına katılır. İçme suyuyla ünlü Bardakçı, İnceburun’la Adaburun arasında bir koy olan su sporları için elverişli Gümbet, yarımay biçiminde upuzun kumsalıyla Bitez, kahvelerinden Çökertme türküsünün yükseldiği Aspat vardır bunlar arasında. Dalgasız sahiliyle Karaincir; eskiden bir balıkçı ve süngerci köyü olan, şimdilerde şiddetli rüzgârıyla sörf meraklılarının gözdesi, Kos adasının karşısına düşen Akyarlar; dalgıçlar için Gündoğan; sular altında kalmış antik kentiyle ahtapot salatası ve balığıyla meşhur Bodrum’un güzeli Gümüşlük ise diğer alternatifler. Bodrum’un yeşil mekânlarından biri mandalina ağaçlarının süslediği Gölköy, diğeri ise çamlarıyla Torba sahilleri. Son yılların trendy mekânlarıyla eski sessizliğinden kurtulan Türkbükü de Bodrum’un gözdesi. Sonra adalar… Gümüşlük koyu sularından paçaları sıvayarak varılan Tavşan Adası;  Kleopatra’nın güzellik kaynağı olduğu söylenen çamuruyla ünlü Karaada gibi…

DATÇA

Bütün coğrafyaların kirlendiği bir dünyada, yine de sığınacak bir yer var mı diye soracaklar için birebir Datça. Can Yücel’in yücelttiği, Reşadiye yarımadasının Akdeniz’le Ege arasına yerleştirdiği bu doğa başyapıtı gizli koylarında esen rüzgârlarıyla sizi mavi yelkenler açmaya davet ediyor. Datça’da koy koy gezin, Knidos’taki deniz fenerine yürüyün, Fevzi’nin Yeri’nde balık yiyin, yeldeğirmenlerinin yanında güneşi batırın. Ilıcagöl’de kaplumbağalarla birlikte yüzün. Eski Datça’da taş evlerden birinin bahçesinde misafir olun. Recep’in Çiftliği’nde hayvanat bahçesini ziyaret edin. Palamutbükü’nde çayınızı yudumlayın. Datça, davetine uyup kendisine sevgiyle yaklaşan hiçbir misafiri mavileştirmeden geri göndermemiştir.

Datça’nın bademleri ve içine badem konularak yapılan özel tatlısı çok meşhur. Datça’ya gittiğinizde köyleri mutlaka ziyaret edin ve köy böreğini deneyin; tadına doyamayacaksınız.

DALYAN

Köyceğiz’den Ortaca’ya giderken 10. km’den sonra sağa dönüp 14 km gidildiğinde Dalyan’a ulaşılır. Dalyan’ın güzelliği doğal su kanallarında, bu kanallar üzerinden tekneyle giderken geçtiğiniz sazlardadır. Dalyan, adını dalyan balıkçılığından almış. Sazlar arasında tekne yolunu bulurken hiçbir yere benzemediğini düşünürsünüz Dalyan’ın. Antik Kaunos kentine ya da günü gelince Caretta Caretta yavrularının denize doğru ilerlediği İztuzu sahiline doğru, duvarlarını sazların belirlediği labirentin içinde ancak yörenin teknecileri yavaş yavaş yol alabilir.  Bu sırada tekneniz Likya kaya mezarlarının önünden geçer. Yatla gelenlerin demirledikleri yer, Delikli Ada çevresi. Dalyan’dan gelenlerse, Kaunos iskelesine demirliyor. İztuzu kumsalı Caretta Caretta’ların yumurtlama mekânı olduğu için, bir tesis yok. Dalaman Çayı’nda rafting yapabilir, trekking ve bisiklet turlarına katılabilirsiniz veya Dalyan’da dalabilirsiniz.

FETHİYE

Çeşitli tatil seçenekleri peşinde ortadan kaybolmuş kalabalıklar gece olunca Fethiye sokaklarının karşılıklı dizilmiş masalarını doldurur, şarap kadehlerinin çınlaması, çalgıcıların nağmeleri yeni gelenleri cezbeder. Fethiye’nin doğasına kayıtsız kalamazsınız, öyle kolay kolay da göstermez güzelliğini; bunun için zahmete değer yolculuklar yapmanız gerekir çevresinde. Kilometreler süren bir yolculuktan sonra Saklıkent’i adımlarken de, Eşen çayının çağıltısını dinlerken de böyledir bu. Fethiye’den Ölüdeniz’e çamlar arasından giden 14 km’lik yol önce Belcekız koyuna, sonra en güzel türkuaz rengine, Ölüdeniz’e açılır.  Ölüdeniz’in en güzel seyri Babadağ tırmanışından sonra 2000 metreden kendinizi yamaç paraşütüyle rüzgâra bıraktığınızda gerçekleşir; Salaş mekânı, dalgalı denizi, çılgın konuklarıyla Kelebekler Vadisi’ni özleyenler, Ölüdeniz’den vadiye yarım saatte giden teknelere biner. Fethiye’nin büyüsüne kapılıp yamaç paraşütünün ardından hazır Ölüdeniz’e inmişken, Kelebekler Vadisi’ni de göreyim demeyin, rüzgâr teknenizi bir havalandırıp bir suya kondururken bu gezi midenize iyi gelmeyebilir. Fethiye-Antalya yolundan Kemer yönünde ayrılan sapaktan 13 km sonra, önce Tlos’a, 21 km sonra da Saklıkent’e varılıyor. Tlos kentindeki Likya kaya mezarları  ve Bellerephontes’i Pegasus’la savaşırken gösteren süslemeler görülmeye değer. Kaş, Kalkan ve Fethiye’den gelen jeep safaricilerin mola yeri Yaka Park. Kokulu dağ otlarından yapılan gözlemeler yenirken biralar buradaki Balıklı Bar’ın alabalıkların yüzdüğü suyunda soğutuluyor. Fethiye’nin Paris’i deniyor Hisarönü’ne. Hisarönü’nden 1 km sonra Kayaköy’e varırsınız. Batıya doğru devam eden toprak yol etrafındaki zeytin ağaçları yüzünden yemyeşil bir koya iner. Bu koya ve karşısındaki Gemiler Adası’na tekne turu yapanlar uğrar, onların olmadığı bir saatte buraya indiyseniz sizi bekleyen koyda yüzebilirsiniz. Yine bir gün sürecek Oniki Adalar’a düzenlenen turlar iki rota izler. Ya Şövalye adasından sonra Göcek yönüne gidilir; ya da  Ölüdeniz yolundaki ada ve koylara, Şahin ve İblis burunlarını aşarak Gemiler adasına… Ama Kelebekler Vadisi’nde yıldızlara bakmayı unutmadan…

Paragliding, scuba, rafting, jeep safari, kanoculuk, binicilik, parasail, trekking yapabilirsiniz. Fethiye limanında pek çok tekne Ölüdeniz ve çevresine turlar düzenliyor.

KAŞ

İster Kaputaş’dan ister Finike yönünden Kaş’a gelin, Çukurbağ yarımadasını ve önünde uzanan, bize şaşırtacak kadar yakın duran Meis Adası’nı göreceksiniz. Tepeden bir görüştür bu, Kaş levhasıyla döndüğünüz yol, limana iner. Uzun Çarşı caddesi üzerinde halıcı dükkânlarının arasında bulunan lahit, Kaş’ın simgesidir ve bu lahit tipi mezar, yolu ilk kez Kaş’a düşenleri birden bu hediyelik eşyalarla dolu süslü yolun sonunda karşılarına çıkarak şaşırtır. O sokakla, oranın insanlarıyla birlikte yaşıyor gibidir. Üzerindeki yazı okunamadığı için kime ait olduğu bilinmese de M.Ö. IV yüzyıla tarihleniyor. Halk, Roma döneminde sedir ağacı ticareti, süngercilikle zenginleşen Kaş’ın kralının mezarı olmayı yakıştırmıştır ona. Kaş’ın en dikkate değer yanı, Kaş sevdalılarının kurduğu dernekler ya da sanat atölyeleridir. Liman boyunca ilerlediğinizde limandan yukarıya çıkan cadde balkonlarından Meis Adası’nın görüldüğü lüks otellerin caddesidir. Bu caddenin başında Bedri Rahmi Atölyesi’nde yetişmiş bir sanatçı, dokuma bezlere Bedros Reis’in desenlerini basıyor. Ya da ünlü roman kahramanlarının hikâyelerini mutfak takımlarına çiziyor.  Kaş, dünyanın en cazip dalış alanlarından. Birçok dalgıç okulu dalmayı öğrenmek isteyenleri ve profesyonelleri Kaş’a çekiyor. Kaş’ın tanıtımıyla  ya da sorunlarıyla ilgili bir toplantı olduğunda Kaşlılar işlerini erteleyip bu toplantının yolunu tutuyor. Böyle bir dayanışma var Kaş’ı sevenler arasında. Limandan kalkan tekneler Bayındır limanına, Simena’ya, Kekova’ya, Tersane koyuna uğruyor. Merkezde plaj yok, yarımadanın batısındaki koy ya da Büyük ve Küçük Çakıl plajları, Kaş’ın  güneydoğusundaki Bayındır limanı, plajları özleyenler için. Kaş-Kalkan arasındaki Kaputaj plajı Kaş’tan 20 km uzakta, dalgalı; ama masmavi denizi bu hattaki virajlı yollardan yorulanlar için iyi bir mola. Yayla havası arayanlar Kaş’tan Elmalı’ya doğru 70 km’lik bir yolculuk yaptıktan sonra Gömbe’ye varır. 3000 metre yükseklikteki Akdağ’dan akan ve Gömbe’den bile seçilebilen çağlayana halk Uçansu adını vermiş. Bu şelaleyi daha yakından görmek için Yeşilgöl’e gidilebilir. Günübirlik turlar yorucu diyorsanız, yayla turizminin geliştiği bu yerlerdeki uygun pansiyonlarda kalabilirsiniz.

KALKAN VE FİNİKE

Eski adı Kalamaki olan Kalkan, tepelerden Akdeniz’le bakışan bir kasaba. Son yılların gözdesi. Geceleri Kaş kadar olmasa da yine de  hareketli. Barlar ve lokantalar hoş bir ambiansla konuklarını ağırlıyor.. Minibüsle Fethiye yönündeki Patara’ya da gidebilir ve uzun kumsalda güneşin diline bedeninizi bırakabilirsiniz. Toroslar’a doğru yolculuk yapacaklar Bezirgân yaylası ve İslamlar köyüne mutlaka uğrayacaklardır. Yaylada çınarların altında serinliğin saltanatına kendinizi verip soğuk bir ayran için. İslamlar köyünde de alabalıklar sulardan sıçrıyorlar. Balık üzerine çayı, köy kahvesinde için. Şimdi portakal zamanı değil ama, yine de Finike’ye şöyle bir uğramalı. Kumluca yönünde yol boyu uzun kumsallar var. Limyra ile Arykanda antik kentleri ve Beymelek göleti de Finike yakınında.

Finike Limanı yatçılık ve çeşitli deniz sporları için çok elverişli… Setur Finike Marina, bu konuda iddialı bir merkez. Bölgede yat yarışları bile düzenleniyor. Liman yakınlarında windsurf ya da su kayağı yapanlara, kano gezintilerine çıkanlara rastlıyorsunuz.

KEMER

Kemer’e tatil köylerinin cenneti demek yanlış değil. “Bir haftamı bütün dertlerden uzak geçireyim,” diye düşünenler, bütün masrafların içinde olduğu bir bedel ödeyerek, havuz kıyısında meyve kokteyllerini yudumluyorlar. Geceleri küçük amfi-teatrlardaki şovlar, gündüzleri bitip tükenmeyen animasyonlar arasında ve elbette develi, dönerli, dansözlü Türk gecelerinde zamanlarını geçiriyorlar. Ama Toroslar’ın kıyısındaki Kemer, tatil köylerinden ibaret değil. Jeep safariyle gezilecek dağ köyleri, yaz sıcağında serin bir keşif gezisi yapılacak Göynük kanyonu, sönmeyen ateşiyle Çıralı, türkuaz kıyısıyla Olimpos, denize batmış antik kentiyle Phaselis bu güzel Akdeniz kolyesinin görülmezse olmaz “mavi boncukları”. Tatil köylerinde paragliding, sörf, katamaran, banana, scuba diving sizi canlandırabilir!

Kemer’de özellikle küçük motellerin restoranları çok şirin. Fiyatları da uygun. Ulupınar Köyü’nde üretilen alabalık, çok meşhur. Alman ve İngiliz mutfaklarının da örneklerinden tadabiliyorsunuz. Hannover Restaurant uluslararası mutfağı, nezih personeli, balık mönüsü ve şarap çeşitleriyle tercih nedeni. Nasrettin Hoca Restoran’da ise, hem şarabın, hem de Akdeniz yemeklerinin tadını çıkarabilirsiniz.

ANTALYA

Likya kentlerinin süslediği kıyı şeridi sevilse de,  Antalya bir su şehridir aslında. Antalya şelaleleri, yaprakları gökyüzünü kaplayan ağaçlarıyla her yere yayılan su damlacıkları ile insanın içini serinletecek nitelikte. Düden’den falezlere, Uçansu’dan Kurşunlu’ya uzanan su yağmuru…  Yapraklara sürtünerek geçtiğiniz yeşil bir labirente benzeyen dar yolları, kol boyu sazanları, ziyaretçilerin attığı ekmeği kapmak için yarışan ördekleri, çam fısıltılarına karışan kuş sesleriyle 12 metreden dökülen Kurşunlu Şelalesi kuytu bir orman gibi. Kurşunlu ve Düden yormaz insanı, Manavgat ise suyun gücünü durmadan haykırır. Çok geniş bir alana yayılmış büyük bir su kütlesinin çok değil iki metreden düşerkenki devinimi, çağıltısı… Antalya’nın şelaleleri kadar ünlü yine suların yarattığı kentleri de var. Perge ve Aspendos en ünlüleri.  Adını her yıl düzenlenen, ünlü piyanistleri ve şeflerinin katıldığı konserlerle sık sık duyuran Aspendos, Köprüpazarı Çayı ile denize bağlantısı olan eski bir liman kenti. Ünlü mimar Ksenon’a yaptırılan, akustiğiyle meşhur yirmi bin seyirci kapasiteli Roma dönemi tiyatrosunun yanında bir zamanlar bütün Akdeniz’e ihraç edilen şarabıyla da ünlüydü Aspendos.

2. yüzyıldan kalma, şehre su taşıyan 15 km uzunluğundaki kemerler de görülmeye değer. Eski Antalya’ya girmek için Atatürk Caddesi üzerindeki Kaleiçi’ne açılan Hadrianus Kapısı’ndan geçin. Kaleiçi’ni boydan boya geçen, diğer sokakların ızgara biçiminde kestiği Hesapçı Sokak, gezinin merkezini oluşturabilir. 13. yüzyıla ait ilk İslami yapılardan biri olan artık kentin sembolü haline gelmiş Yivli minare, medrese, mevlevihane ve türbeleriyle çok sayıda Selçuklu yapıtından oluşan bir Külliye içinde. Denize doğru inerseniz  şık restoranların, kafelerin, albenili çarşının, barların, gökyüzünü yeşil ışıklarla kesen diskoların çevrelediği yat limanına iniyorsunuz demektir. Denizin, kumun ve güneşin dışında da doğanın sunduklarından yararlanmayı bilmiş Antalya. National Golf Club, Robinson Nobilis ve Gloria Golf Resort’ün golf sahaları uluslararası rakipleriyle boy ölçüşebilecek nitelikte. Köprülüçay’da  rafting, zor bir parkurda yapılmadığı için her yaştaki maceracılara kucak açıyor.

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Tatil
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular

  • Kemalli köyünde tarım ve hayvancılığın önemi arttı

    Kemalli köyünde tarım ve hayvancılığın önemi arttı

    Çanakkale’nin Ezine ilçesine bağlı Kemalli köyünde gelişen tarımsal üretim, Kuzey Ege’yi bir çekim merkezi haline getirdi. Tarımsal üretim için dünya kaynakları her geçen gün azalmaktadır. Küresel ısınma nedeniyle toprak...
  • İmamoğlu, Kuzey Ege'de Kamallı köyündedir.

    İmamoğlu, Kuzey Ege'de Kamallı köyündedir.

    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Çanakkale’nin Kemalli köyünde yaşayan Safinaz Öcal’ı ziyaret etti. Bozcaada’nın diğer yakasında yer alan ve Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait tarihi eserleriyle dikkat...
  • Hindistan’da yapılması gereken 7 keşif

    Ülkeyi gezmek ve keşfetmek tamamen farklı şeylerdir. Bazen bir ülkeye 100 kez gitseniz bile nabzını tutamazsınız, eşsizliğini hissedemeyiz. Hindistan seyahat ederek hayatınızı değiştirebileceğiniz ülkelerden biridir. Onun bir ruhu var....
  • İstanbul dinliyorum gözlerim kapalı…

    Şiirlerin, şarkıların yazıldığı İstanbul’u keşfetmek bir ömür sürmüyor ama bir yerden başlamak gerekiyor. 1. Süleymaniye Camii’nden ezan sesini dinleyin 2. 527-565 yıllarında su üzerine inşa edilen Yerabatan Sarayı’nın muhteşem...