Yaşamını Beşiktaş’a adamış bir derviş!

MİT’e çalıştığını da gizledi, kavuşamadığı hayatının aşkını da, kırgınlıklarını da… Sadece Beşiktaş’a duyduğu sevgiyi ve rakibe saygıyı gizlemedi. Peki, bunlar sağcısından solcusuna, Fenerbahçelisinden Galatasaraylısına; herkesi cenazesinde bir araya getirmesine...

MİT’e çalıştığını da gizledi, kavuşamadığı hayatının aşkını da, kırgınlıklarını da… Sadece Beşiktaş’a duyduğu sevgiyi ve rakibe saygıyı gizlemedi. Peki, bunlar sağcısından solcusuna, Fenerbahçelisinden Galatasaraylısına; herkesi cenazesinde bir araya getirmesine yeterli mi? İşte bir ‘derviş’in, Süleyman Seba’nın hayat kodları.

Bir an durun ve düşünün: Türkiye’nin mühim pek çok lideri var. Kutuplaşan Türkiye gerçeğinde her biri kendi meşrebi, çevresi ve seslendiği çevrelere göre önemseniyor ve değerli görülüyor. Peki ya refikleri, muarızları ve muhalifleri o isimlere nasıl bakıyor? Bu yazının konusu, bu sorunun yanıtını merak etmiyor. Dedik ya, bir an durun ve düşünün. O çevrelerden biri yaşamını yitirse, vefat etse diğerleri ne yapardı? Aynı içten üzüntü ve saygıyla karşıtını anar mıydı? Süleyman Seba, ölümüyle işte bu soruya yanıt verdi. Acaba Süleyman Seba’dan başka hangi isim ülkenin böylesi bir ortak değeri olarak algılanır, hangi isim ülkenin bütün farklı çevrelerince aynı saygı duruşuyla uğurlanırdı?

Peki, Seba’ya gösterilen bu samimi saygının kaynağı neydi? Bu yazı işte bu sorunun yanıtını arayacak. Ancak bir gerçeğin altını çizmek gerekiyor. Öyle bir çınar devriliyor ki, Beşiktaş tarihinin neredeyse üçte ikisinde onun adı yazıyor. Öyle bir değer yitiriliyor ki, Türkiye’de spor kamuoyunun neredeyse tamamı aynı biçimde davranıyor. Başka kim için rakipleri böylesi bir tasarrufta bulunurdu?

10 dakikalık tören!
Süleyman Seba, ülkenin en güçlü ve muktedir liderlerinden biri değildi. Neredeyse 15 yıldır köşesine çekilmiş, hayatı bir kafenin penceresinden seyredivermişti. Maçka’daki çeşmenin tam arkasındaki Bordo Kafe’de oturmuş, Beşiktaş ve hayat önünden geçmişti.

Beşiktaş; Şeref ‘Bey’, ‘Baba’ Hakkı ile yarattığı omurganın son halkası olan başkanını uğurladığında aslında bir devir de kapanıyordu. Böylesi bir teveccühe layık olan o Seba, Beşiktaş tarihinin belki de en güzide sayfasıydı. Beşiktaş açısından da son yüzyılın belki de en önemli töreni yaşanacaktı. Yazıktır ki Beşiktaş, önüne gelen o tarihi töreni Seba’ya layık kılamadı. Onu sevenlerin arasından trafiğin aktığı, devlet ricali için sevenlerinin kenarda kaldığı, stat uğruna Seba sevenlerin çile çektiği bir tören yaşandı. Acaba onun yaşamına değenler, onu tanıma şansına sahip olanların hiç mi anısı yoktu? Olmadı. 10 dakika süren bir tören Seba için yeterli mi olmalıydı?

Süleyman Seba’yı değerli ve önemli kılan, aslında Beşiktaşlı kimliği ve Beşiktaş için yaptırdığı tesisler, elde ettiği şampiyonluklar değildi. Süleyman Seba, bu ülkede adeta mumla aranan değerlerin temsilcisi olduğu ve yaşamı boyunca o ilkelerden hiç taviz vermediği içindir ki o kolektif yas tutulmuştu.

Türkiye’de futbol kamuoyunun başkanlarından beklediği üç temel istek vardı. Başkan dediğin sportif başarılara imza atmalıydı. Başkan elini cebine atmalı kulübe tesis(ler) kazandırmalıydı. Bir de başkan öyle vurduğu yerden ses getirmeli, kulübün itibarını sürdürülebilir kılmalıydı. Süleyman Seba, her üç beklentiyi de Beşiktaşlılar açısından sonuna kadar gerçekleştiren ve Beşiktaş’a ‘asrı saadetini’ yaşatan isimdi. Beşiktaşlıların pişmanlıkla onun başkanlık dönemini anması ve saygı duyması doğaldı. Peki diğerlerine ne oluyordu?

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Yaşam
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular