Hayatımıza 14 yaşında Yaprak Dökümü ile girdiğinde ufak tefek bir kızdı. Şimdi ‘Araf’ filminde canlandırdığı ağır rol ile peşpeşe iki ödül almış başarılı bir oyuncu.
Ve evet güzel! Neslihan Atagül, yaşını çoktan aşmış olgunluğu ve büyüleyen oyunculuğu ile geleceğe damgasını vuracak. Başaracaklarına hazırlıklı olun.
Henüz 13 yaşında bir kız, bilinmeyen numaralar servisini arıyor ve Erberk Ajans’ın telefon numarasını istiyor. Ardından ajansı arayıp “Nasıl kaydolabilirim?” diye soruyor, onlar da anlatıyor. Anne babasına dönüp, “Beni bu adrese götürün” diyor. Neslihan Atagül’ün oyunculuk macerası böyle başlıyor. Dört yıl ‘Yaprak Dökümü’nde izlediğimiz o küçük kız, tıpkı bir yetişkin gibi, hayattaki en büyük hayalini neredeyse ‘tek başına’ gerçekleştiriyor.
Şu anda 20 yaşında. Değişen fazla bir şey yok, yine kendi ayakları üzerinde, hayallerinin peşinden koşuyor. Ailesinden ayrı, atv’de yayınlanan ‘Hayat Devam Ediyor’ dizisinden kazandığı parayla yaşıyor. ‘Yaprak Dökümü’ ile ‘Araf’ arasında bir yerlerde farkına varmadan büyümüş gibi.
“Evli, çocuklu oyunculardan farkım yok”
Taksim’in yeni duraklarından Martı İstanbul Otel’de fotoğraf çekimi için hazırlanan odaya, cıvıl cıvıl bir genç kız yerine olgun bir kadın giriyor sanki. Çok konuşmuyor, nadiren gülümsüyor. Saçı yapılırken, yemek yerken veya biriyle konuşurken bile, yüzündeki o düşünceli ifade hiç kaybolmuyor. Son filmi ‘Araf’ ile topladığı ödüller iyi oyunculuğunun kanıtı ama Yeşim Ustaoğlu’nun bu rolü ona teklif etmesinde, yaşıtlarından farklı duruşunun payı büyük, belli.
Otelin İstanbul’u 360 derece gören manzarasında fotoğrafçı Cem Talu’nun karşısında, objektifle cebelleştiğini de ekleyelim. Poz vermekte epey zorlanıyor. Bu durumu “Değişken bir ruha sahibim. Çok iyiyken birden enerjim düşüyor ve karamsarlaşıyorum” diye açıklıyor ve sohbetimiz başlıyor.
Büyük dertleriniz mi var?
Çok gencim ama sorumluluklarım var. Yeditepe Üniversitesi’nde Tiyatro Bölümü’nde burslu okuyorum ama iş yoğunluğundan ötürü okula gidemiyorum. Yaşıtlarımın çoğu, babasından harçlık alıp, sadece okula gidiyor. Ben özel üniversiteyi burslu kazanmak durumundaydım mesela. Yaptığım işten kazandığım parayla yaşıyorum. Şu anda evli, çocuklu oyunculardan hiçbir farkım yok. Ben de ev geçindiriyorum.
Ailenizden bahsedebilir misiniz?
Annem ev hanımı. Dikiş nakışla uğraşır, bana sürekli bir şeyler örer. Babam şoför, ağabeyim muhasebeci.
En başta, sizi oyunculuğa çeken neydi?
Bilmiyorum. Bir gün babamla televizyon izliyorduk. Sekiz yaşındaydım, “Baba ben oyuncu olacağım” dedim. O da “Olursun kızım” dedi. 13 yaşında bilinmeyen numaralar servisinden Erberk Ajans’ın telefon numarasını aldım ve aradım. “Ajansa nasıl kaydolabilirim?” diye sordum, onlar da anlattılar. Annemlere ajansın adresini verip, beni ajansa götürmelerini istedim. Reklam filmleriyle başladım.
O yaşta bu kararı vermek riskli değil mi? Alternatif bir meslek düşünmediniz mi hiç?
Tercüman olabilirdim. Lisede üç yıl İngilizce okudum. Sonra bir dönem edebiyata yönelmek istedim. Moda tasarımı ve endüstriyel tasarıma merakım vardı. Fakat bu mesleklerin hiçbiri olmadı. Kendimi onlara ait hissedemedim. ‘Yaprak Dökümü’nden sonra tanınmaya başladım. 14 yaşındaydım. Sokağa çıktığımda insanlar benimle tanışmak istiyordu. Ergenlik döneminde olmama rağmen şöhret kavramını hiç önemsemedim. Hâlâ da öyle. Buradan eve gidip, yemek yapacağım.
Şöhreti hissetmemenin imkânı var mı?
Evimin altındaki markete indim bir gün. Biri, “Siz markettesiniz, terlik giymişsiniz!” dedi (gülüyor). Biz tuvalete de gidiyoruz. İnsani özellikler bakımından bir farkımız yok.
“Erkek zeki olmalı; başka bir şey aramam”
Kendinizi farklı buluyor musunuz?
Bende farklı bir şey var ama onun ne olduğunu tam bilmiyorum. Dış görünüşle mi, ruhla mı alakalı, anlamıyorum. Aslında kumralım ve standart bir görünümüm var.
Kendinizi daha çok huzurlu mu yoksa endişeli mi hissediyorsunuz?
Endişeli.
20 yaşında bir genç kızın bu cevabı vermesi normal mi?
Arkadaşlarıma farklı fikirler sunduğumda “Sen nereden biliyorsun?” diyorlar. “Ben yaşadım bunu” dediğimde “Sende yaşanmışlık yok, öyle görünmüyorsun” diye yanıtlıyorlar. Bazıları da tam tersine “Senin bir derdin var, dışarıdan bile belli oluyor” diyor.
Sizi ilk tanıyanlar böyle mi anlatır?
“Samimisin ama sınırların var” diyorlar. Genellikle bakışlarımdan çekiniyorlar.
Bir erkek sizi nasıl tavlar?
Zeki olmalı. Başka bir şey aramam.
Aşkı nasıl yaşarsınız?
Bu konuda yeniyim. İki sevgilim oldu şimdiye dek.
Şu anda sevgiliniz var mı?
Evet. Fikirlerine, dünyaya bakışına, psikolojisine, ruhuna güveniyorum.
Âşık mısınız?
Evet (gülüyor). Bir yıl oldu. Huzurlu biri. Az önce Taksim’de olduğunu söyledi. “İşim erken bitse de onu yakalasam, birlikte zaman geçirsek” diyorum. Yanımda yokken, hep acelem oluyor; çünkü bir an önce onun yanına gitmek istiyorum.
Peki ya evlilik?
Bir gün tabii ki evleneceğim. Çünkü çocuk sahibi olmak istiyorum. Dünya kötü bir yer haline geldi ama istiyorum.
“BANKACI, MÜŞTERİSİNDEN ETKİLENİR Mİ?”
‘Araf’ta canlandırdığınız Zehra karakteri ile ödülleri topladınız. Bu rol, sizi patlattı mı?
Evet. Dört yıl ‘Yaprak Dökümü’nde oynadım ama televizyon dizisi yerine, sinema filminde parlamaktan dolayı mutluyum. Aslında ilk sinema filmim değil bu. ‘İlk Aşk’ta oynamıştım ama orada da küçük bir kızı canlandırıyordum.
Artık o küçük kız değil misiniz?
Değilim. 20 yaşındayım. Kendimi daha güzel buluyorum. Yüz hatlarım oturdu. 25 yaşıma kadar güzel yaşamak istiyorum.
Sonra size gelen rollerin değişeceğini mi düşünüyorsunuz?
Değişsin. Sinema filmi istiyorum.
‘Araf’taki sonuçtan memnun musunuz?
Zor bir karakterdi. Gerçi bunu söylediğimde, kendine güvenmeyen bir oyuncuymuşum gibi göründüm. Böyle yazıldı ve çizildi. “Rolü çok iyi canlandırdım” diyemem. “Kendime güveniyorum” diyerek, bu yola çıktım.
İlk kez bir sevişme sahnesinde rol alacaktınız. Tereddüt ettiniz mi?
Rol geldiğinde 18 yaşındaydım. Yönetmenden yana şüphem yoktu. O sahnelerin nasıl çekileceğini öğrenince, kendini o yönetmene gözün kapalı teslim edebiliyorsun. O kadar profesyonel ki! Öpüşme veya sevişme sahnesi çekiyorsun ama herkes işini yapıyor. Devamlılığa bakıyorum. Etkilenme diye bir şey yok.
Yine de büyük bir işin altından kalktığınızı söyleyebilir miyiz?
Görüntü yönetmeni “Kameranın önünde seni görmek güzel” demişti. Bu sahneleri çekerken devamlılığa bakıyorsun. “Sağdan öptüm, şimdi sola geçmem gerekiyor” gibi teknik detaylar var. Saçım önüme düşüyor ama arkaya düşmesi gerekiyor mesela. Aynı zamanda Zehra’yım ve o adamı istiyorum. Tüm bunları bir arada yapabiliyor olman gerekiyor.
“Nasıl olur da birbirlerinden etkilenmezler” diye soran var. Bu soruya cevabınız ne?
Etkilenme gibi bir durum söz konusu olamaz. Bir sahnem vardı mesela. Mahur ile birlikte olduktan sonra banyoda iç çamaşırımı kokluyordum. Küçücük bir banyodayız, görüntü yönetmeni o banyoda benimle birlikte kocaman kamerasıyla kayıt alıyor. Öyle iyi saklıyor ki kendini, orada olduğunu hissetmiyorsun bile. Bu, benim işim. Bankacı, müşterisinden etkileniyor mu? Nasıl öpüştüğüne bakılmıyor. O adamı öpmem gerekiyor ve öpüyorum.
“Gece gündüz makarna da yerim”
Bu film, sizde nasıl bir iz bıraktı?
Ne yapabileceğimi gördüm.
Moskova 2morrow Film Festivali’nden ‘Şimdinin ve Geleceğin En İyi Oyuncusu’ ödülü geldi. Ne hissediyorsunuz?
Burada umut veriyorum, orada en iyi oyuncuyum. İlginç değil mi? Moskova’ya gitmedim. Evde oturuyordum, Yeşim Ustaoğlu aradı, “Neslihan seni tebrik ediyorum” dedi ve güzel haberi verdi. Şaşırdım.
İkinci kez Altın Koza’da ‘Umut Vaat Eden Oyuncu’ ödülünü aldınız. Aynı kategoride ikinci kez ödül almanız, tartışma yarattı. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu konu, çok dallandı ve budaklandı. Fazla yorum yapmak istemiyorum aslında, ama ikinciye gerek yoktu. Biri Twitter’da “İkinci kez ‘Umut Vaat Eden Oyuncu’ ödülünü aldın. Acaba jüri senin hâlâ hiç gelişmediğini düşünüyor olmasın?” yazmış. Bu yorumu çok beğendim.
Bundan sonra nasıl bir karakteri canlandırmak istersiniz?
Bunu da bilmiyorum. Verimli olabilmem için o karakteri haklı bulmam gerekiyor. Bir gazeteci “Lezbiyeni oynamak ister misin?” diye sordu. “Tabii ki isterdim” dedim. “Lezbiyen olmak isterdim” diye başlık atmışlar. Okuyanlar beni biseksüel zannetmiş olabilir.
Paraya ihtiyacınız olsa ve istemediğiniz bir rol gelse kabul etmez misiniz?
Gece gündüz makarna da yerim. Bir tencere makarna bana üç gün yeter. Çok borcum olursa, tercihim değişebilir. Farklı bir durum; yaşamak gerekiyor.
Bahar Dağlı
CEM TALU
Styling: Dİlara İpek Şatır
Makyaj: Murat Oruç
Saç: Ercan Gerçek
Mekân: Martı İstanbul Hotel