
Ekmeleddin Bey ile biraz uzaktan da olsa uzun zamandır tanışıyoruz. İlk buluşmamızın 1990’lı yıllarda ben Dünya Bankası’nda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı’yken gerçekleştiğini hatırlıyorum. Ancak daha yakından tanışma fırsatını Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkanı olduğum ve kendisinin de İslam Ülkeleri İşbirliği Örgütü Genel Sekreteri olduğu yıllarda yakalayabildik. Birçok uluslararası toplantıda bir araya geldik, sohbet edebildik, çeşitli konuları tartıştık. Kendisiyle birlikte olduğum her ortamda gördüğü saygı ve ilgiye şahit oldum. Bir Türk olarak gurur duydum. Bu saygı ve ilgi, Ekmeleddin Bey’in engin bilgisinden ve hoşgörülü, ama aynı zamanda kişilikli tavırlarından kaynaklanıyordu.
Muhafazakâr bir devlet adamı
İslam dünyasının işbirliği örgütünü temsil ediyordu. Aynı zamanda küresel, çeşitli ve bazen zor uzlaşan duyarlılıklar arasında ortak paydayı arayan ve bulabilen bir kişiliği vardı. Hiç kuşkusuz muhafazakâr bir devlet adamı. Benim içinde yaşadığım ve çalıştığım, sosyal demokrat gelenekten gelmiyor. Ancak her duyarlılığa açık, köprü kurmayı seven bir aydın. Hem Necip Fazıl’ı, hem Nazım Hikmet’i Arapça’ya çevirmiş olması bunun bir göstergesi olsa gerek. Ekonomik konulara da çok ilgi gösteriyordu. Çoğunluğu Müslüman nüfusa sahip ülkelerin daha mutlu günlere kavuşmaları için, ekonomik başarının ne kadar önemli olduğunun her zaman farkındaydı. Günümüz dünyasında, ekonomik başarı olmadan güçlü olmak mümkün değil.
Birleştirici olması önemli
CHP’nin sosyal demokrat bir devlet adamını desteklemesi konusuna gelince… Bu konuya, burada bütün ayrıntılarıyla girmek zor. Ancak Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir beyanatı çok önemli. “Biz CHP’ye genel başkan olacak birisini (ve dolayısıyla bir başbakan adayını) seçmeyeceğiz, Türkiye’de cumhurbaşkanı olacak birisini seçmeye çalışıyoruz” dedi. Bugünkü Anayasa, temelde parlamenter bir sistemin anayasasıdır. Böyle bir sistemde cumhurbaşkanının ülkenin tümünü temsil etmesi, birleştirici olması, partizan bir politikacı olmaması, çok büyük önem taşıyor. Şimdi bir sosyal demokrat olarak kendime soruyorum: “Yalnızca sosyal demokrat, merkez sol bir duyarlılığı temsil eden bir adayın, bugünkü durumda, hele bu seçimin Sayın Başbakan’a karşı aday olanlar için olağanüstü olumsuz ve eşitsiz olan koşullarında, kazanma şansı olur muydu?” Sanmıyorum.