Silivri’den Yükselen Sesler

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, beklenmeyen bir çıkış yaptı. Ağustos ayındaki duruşmasında bir kez daha “Suçum ne?” diye isyan eden Tuncay Özkan için “Feryadına kulak verilmeli” dedi. Peki Arınç’ın sözleri...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, beklenmeyen bir çıkış yaptı. Ağustos ayındaki duruşmasında bir kez daha “Suçum ne?” diye isyan eden Tuncay Özkan için “Feryadına kulak verilmeli” dedi.

Peki Arınç’ın sözleri burada nasıl yankılandı? Sürece etkisi ne olur? Bu dava daha ne kadar sürer? Sorulara, birincil muhatapları gazeteci Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan cevap verdi.

Tuncay Özkan ergenekon

Yüzlerce kişi aynı yöne bakıyor. Ergenekon tutuklusu, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın sekiz yaşındaki kızı Yağmur’u öpüp, koklamasını, sarılmasını, hasretle gözlerinin içine bakışını izliyorlar. Arkalardan, izleyici bölümünden, boynunda Atatürk imzalı dövmesi olan bir kadın bağırarak el sallıyor: “Mustafa Balbay, seni çok seviyoruz.” Balbay’ın eşi Gülşah Hanım, eli çenesinde, hafif gülümseyerek, baba-kızı izliyor.

Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay cezaevi

Yer, Silivri. Mekân, Ergenekon davalarının görüldüğü mahkeme salonu. Birleştirilmiş (ikinci ve üçüncü iddianame) Ergenekon davasının 77’nci duruşması görülüyor. Sanıklar arasında 18 aydır tutuklu Mustafa Balbay ve iki yıldır cezaevinde olan Tuncay Özkan da var. Mahkeme heyeti, avukatları dinliyor. Müvekkillerinin tahliyesini istiyorlar. Salondaki izleyiciler heyecanlı. Aralarında sanık yakınları ve gazetecilerin yanı sıra, Atatürk fotoğraflı tişörtler giyen, Atatürk imzası broşları takan Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri, İşçi Partililer ile Yeni Partililer var. Duruşma sonunda özellikle Tuncay Özkan ile Mustafa Balbay’ın tahliye edilip edilmeyeceğini merak ediyorlar. Mahkeme salonunda da gündem, ‘Balyoz’ soruşturmasında askerlerin serbest bırakılmasını eleştirip, Tuncay Özkan’ın feryadına kulak verilmesi gerektiğini söyleyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç. Mahkeme binasının kafeteryasında, kimi, “Arınç, tersten çaktı. ‘Balyoz tutuklamaları olmadı’ diye, Özkan ve Balbay’ı kullandı” görüşünü savunuyor. Bir başkası, “Bu açıklamanın ardından serbest bırakılmazlar. ‘Hükümet istedi, tahliye edildi’ derler diye, bir süre daha tutarlar” diyor.

Mustafa Balbay ergenokon

O gün duruşması olan tutuklu sanıklar ve yakınları, mahkeme heyetinin ‘ara’ vermesini dört gözle bekliyor. Çünkü bu bir saatlik arada, isimleri daha önce mahkeme başkanına verilenler, duruşmanın yapıldığı salonda görüşebiliyor. Ben de öyle yaptım. Sabah erkenden, Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay ile görüşebilmek için listeye adımı yazdırdım. Duruşmaya öğle molası verildiğinde, salondaki tüm izleyiciler ve basın mensupları dışarı çıkarıldı.

“Süper yemekler yapıyoruz”

Misafirleri, ev sahibi edasıyla, gülen yüzüyle Mustafa Balbay karşılıyor. Tuncay Özkan daha sonra geliyor. Özkan, 10 Ağustos’taki duruşmada “Adalet istiyorum” diye bağırdığı için beş duruşmaya katılmama cezası aldı. Bunun üzerine, “İhtarda bulunmak istiyorum” diyerek, dört gün açlık grevi yaptı. Anlaşılan, mahkemenin öğle arasına özel izin ile geldi. Balbay, “Koğuştan mahkeme salonuna gelmek bile özgürlük” diyor.

silivri cezaevi

Tuncay Özkan ile birlikte 17 yaşındaki kızı Nazlıcan ve Duygu Dikmenoğlu da geliyor. Ziyaretçilerini tek tek sarılıp öpüyor. Sonra kızını ve “Eşim” dediği Dikmenoğlu’nu tanıtıyor. Özkan, misafirlerin ortasına alınıyor. Vakit kısıtlı. Hemen içeride neler yaptığını anlatmaya başlıyor. Siyasi-mizah içerikli bir tiyatro oyunu yazıyor. Cezaevi günleri ile ‘dışarı’yı karşılaştıracak. Cezaevinde geçirdiği iki yılda yedi kilo zayıflamış. “Eldeki malzemelerle birbirinden ilginç süper yemekler yapıyoruz burada” diyerek gülüyor. Özkan’a Engenekon davalarında gelinen süreci nasıl değerlendirdiğini soruyorum. “Burada gördüklerini yaz. Acı, sevinç, keder; her şey burada yaşanıyor” yanıtını veriyor. Peki, tahliye edildiğinde ne yapacak? Politikaya devam mı? Özkan, “Savunmamda da söyledim. ‘Benim Tayyip Erdoğan’ın yerinde gözüm var’ dedim. Politikaya devam edeceğim. Anlatacağım. Yazacağım” diyor. Ya, Bülent Arınç’ın açıklamaları için ne düşünüyor? Yanıtı şöyle: “O askerlerin tutuklanmamasına kızdığı için öyle konuştu.”

“Neden başka birileri değil de Özkan ve Balbay cezaevinde? Buna mantıklı bir açıklama getirebiliyor musunuz?” sorumuzu, araya giren Tuncay Özkan’ın avukatı Ahmet Cörtoğlu yanıtlıyor:

“Muhalif kimlikleri nedeniyle buradalar. Ergenekon, siyasi bir dava. AKP aleyhtarı oldukları için tutuklular. Hiçbir somut delil yok. Suçsuzlar.”

“‘Uyarıcı’dan buradayım”

Balbay ve Özkan ile savunmalarını yaptıkları, ‘sanık bölümü’nde konuşuyoruz. Balbay da Özkan gibi dinç görünüyor. Bayrama hazırlanır gibi, takım elbisesini giymiş, tıraşını olmuş, parfümünü sürmüş. “İyi görünüyorsun” diyenlere, “14 kilo zayıfladım. Buraya geldiğimde 99 kiloydum” yanıtını veriyor.

Tuncay Özkan, Mustafa Balbay ve emekli Albay Hasan Atilla Uğur aynı koğuşu paylaşıyor. “Üç kişiyiz ama bir süre sonra insan tekleşiyor. Havalandırmaya bile tek başına çıkmak istiyorsun” diyor. Sıcaktan yakınıyor. Klima yok. Kısa süre önce büyük uğraşlar sonucu bir vantilatör getirtmişler. Balbay, “Havanın serinlediği saatte, 20.30’da havalandırma kapısı kapatılıyor, nefes almakta zorlanıyoruz. Geçenlerde, havalandırmada akşam domates unutmuşuz. Sabah yenilmeyecek durumdaydı” diye anlatıyor, cezaevi koşullarını. Bir de anısını aktarıyor: “Cezaevinde mahkûmlar çeşitli işlerde görevlendiriliyor. Biri yerleri temizliyordu. Tanıştık, Kilisliymiş. Suçunu sordum, ‘uyuşturucu’ yanıtını verdi. Benimki de ‘uyarıcı’ dedim. Öyle ya, ben uyardığım için buradayım. Başka ne olabilir ki. Keşke suçumun ne olduğunu bilsem.”

Hafızasız bilgisayarda yazmak

Balbay, sohbet sürerken, “Gülşah da geldi” diyerek ayağa kalktı. Zaten eşini ve kızını beklediği her halinden belli. Sarıldılar. Yağmur’u kucağına oturttu. Sürekli öpüp, kokladı. Yağmur, annesinin çantasından bir kitap çıkarıp, babasına uzattı. Balbay, kitabı gösterip anlatmaya başladı: “Tutuklanmadan önce saz çalmayı öğrenmeye başlamıştım. Buraya üç telli bir saz getirttik. İki teli koptu. Tek ses çalıyorum yani (gülüyor). Yağmur bana içinde türkü sözleri olan bu kitabı getirmiş.”

Mustafa Balbay, mahkeme sürecini, savunmasını ve anılarını içeren bir kitap yazıyor. Gazeteci Atilla Sertel, Orhan Erinç ve Nail Güreli’nin itirazı üzerine tek değil, üç kitap yazmaya karar verdi. Birini, kasım ayında yapılacak kitap fuarına yetiştirmeyi planlıyor. Bu arada, kitaplarını el yazısıyla kaleme alıyor. Cezaevinde bir bilgisayar odası var. Ama bilgisayarlar sadece savunma yazmak üzerine programlanmış. Hafızası yok. Bilgisayar kapatıldığında, yazılanlar kayboluyor. Bu nedenle, misafirleri, Balbay’a kalem hediye ediyor. “Neyse ki kâğıt stokum bir süre daha idare eder” diyor. Posta Gazetesi yazarı Yazgülü Aldoğan, “Mustafa, moda deyimle, seni sevmiyorum” diyor, Bülent Arınç’ın “Orada günahım kadar sevmediğim gazeteci bir insan var” sözü, gülüşmelere neden oluyor. Balbay, bunun üzerine şunları söylüyor: “Balyoz iddianamesinin her satırını okudum. Sanık askerler darbeye ‘eksik teşebbüs’, biz ‘tam teşebbüs’le suçlanıyoruz. ‘Eksik’ dediklerinin silahı var ve tutuklulukları kaldırıldı. Benim ise kalemim var, ama hâlâ buradayım.” Bunları anlatırken, kızını öpüp, koklamaya devam ediyor. Yaklaşık 30 dakikalık görüşme, salon amiri jandarma komutanının uyarısı ile sona eriyor. “Görüşme bitti. Dışarıda bekleyenler var. Herkes çıksın.”

“Orada Chavez, burada Erdoğan”

Salondan çıktığımda, kafeteryada eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şube Müdürü Adil Serdar Saçan’ı gördüm. Ergenekon soruşturması kapsamında 16 ay tutuklu kaldıktan sonra, içerideki arkadaşlarını görmeye gelmiş. Cezaevine girmeden önce öğretim görevliliği yaptığı Yeditepe Üniversitesi’nden ayrılmış. Hukuk fakültesini dışarıdan bitiren Saçan, yakında avukatlık yapmaya başlayacağını anlatıyor. “Artık Ergenekon davalarına girersiniz” deyince, “Kesinlikle girmem” diyor. Nedenini şöyle anlatıyor: “Emekli paşalar, ‘örgüt üyesiyim’ diye selam bile vermiyor. Onlar değil ya (gülüyor).” “Ergenekon’da gelinen süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?” soruma, ilginç bir yanıt veriyor: “Geçenlerde bir gazetede okudum. Venezuela’da, Devlet Başkanı Hugo Chavez’e muhalif bir işadamı, üç yıl önce kaçakçılık suçundan tutuklanmış. Dosyasını inceleyen bir kadın hâkim, işadamını serbest bıraktıktan yarım saat sonra, Chavez’in isteğiyle, ‘yetkisini kötüye kullandığı’ gerekçesiyle tutuklanıp, kendi verdiği kararlarla hapse giren mahkûmların bulunduğu cezaevine konmuş. Kadını yakmaya çalışmışlar. Bana da aynı oyun oynandı. Tutuklattığım mahkûmların yanına kondum. Orada Chavez, burada Tayyip Erdoğan. ABD aleyhtarı olunca böyle oluyor.”

ilker-basbug-turkey-ergenekon-2012-03-26

Öğleden sonra mahkeme heyeti ‘tahliye taleplerini’ görüşmek için duruşmaya ara verdiğinde, tutuklu yakınları için dakikalar geçmek bilmiyordu. Birbirlerine, “Bu kez bırakılırlar değil mi?” diye soruyorlardı. Ama olmadı. Yine tutuklu kaldılar. 108 sanıklı ‘birleştirilmiş Ergenekon’ davasından, aralarında Özkan ve Balbay’ın da olduğu 36 tahliye istemi reddedildi. Karar açıklandığında Balbay, mahkeme heyetine, “Adalet değil atalet (işlemezlik) içindesiniz” diye bağırıyordu.

“15 yıl daha sürer”

Peki, tutuklu sanıkların cezaları ne zaman belli olur? Ergenekon davaları kaç yıl daha sürer? Tuncay Özkan’ın avukatı Ahmet Cörtoğlu umutsuz: “Dava süreci sonsuzluğa, tıkanmaya gidiyor. Bu siyasi konjonktür ve siyasi bakış devam ettiği sürece, dava 15 yıl daha sürer.” Bu görüşü Ergenekon’dan tutuklu sanık Levent Ersöz’ün avukatı Ali Rıza Dizdar da destekliyor. Şunları söylüyor: “Henüz tanıklar dinlenemedi, sanıkların sorgusu tamamlanamadı, deliller okunmadı, deliller tartışılmadı, savcının ve savunmanın tahkikatın genişlemesine yönelik talebi olmadı. Bunlar ne zaman olacak?” Dizdar, sanıkların AİHM’ye gideceğinin ve Türkiye’nin yüklü tazminat cezalarına çarptırılacağının altını çiziyor.

Balyoz iddianamesinde 102 asker için tutuklama kararı verildi, ama sonra, YAŞ (Yüksek Askeri Şura) sürecinde kaldırıldı. Benzer durum, neden Ergenekon tutukluları için uygulanmıyor? Bu soruyu yönelttiğimiz emekli tümgeneral Armağan Kuloğlu şu değerlendirmede bulundu: “Bu durum, siyaset ile yargının iç içe girdiğini gösteriyor. Evet, Ergenekon soruşturmaları çerçevesinde yıllardır tutuklu olan insanlar var. Balyoz’da ise önce tutuklama kararı verildi, sonra kaldırıldı. Bence bu ikisi, yöntem ve amaçlar açısından birbirinden farklı.”

ERGENEKON’UN TARİHİ

2001’de Tuncay Güney’in bilgisayarında ‘Ergenekon Lobi Örgütlenmesi’ adlı bir dosya bulunması kimsenin dikkatini çekmemişti. Ancak 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda bulunan patlayıcılarla Türkiye’nin gündemi değişti. O gündem üç yıldır hayatımızda. Mahkeme kararında ‘sözde Ergenekon terör örgütü’ olarak tanımlanan yapılanma hâlâ deşifre edilmeye çalışılıyor. Bu yapılanma ile ilişkilendirilen çarpıcı satır başlarını hatırlayalım.

2 Mart 2001
Tuncay Güney

Tuncay Güney’in bilgisayarında ‘Ergenekon Lobi Örgütlenmesi’ başlıklı metin bulundu.

5 Şubat 2006
Andrea Santoro

Rahip Andrea Santoro, Trabzon’da öldürüldü. Bu cinayetin ardından, Mayıs 2006’da Cumhuriyet gazetesine üç kez bomba atıldı. Avukat Alparslan Aslan, Danıştay’ı basıp 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’i öldürdü. Saldırı öncesi Aslan’ın 15 defa telefonla görüştüğü eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin göğsünden yaralı halde evinde bulundu. 19 Ocak 2007’de Hrant Dink, üç ay sonra üç Hıristiyan, Malatya’da öldürüldü. Saldırıları ‘Ergenekon’ örgütünün organize ettiği ileri sürüldü.

12 Haziran 2007
Ümraniye’deki bir gecekonduda el bombası ve TNT kalıpları bulundu. Soruşturma Savcı Zekeriya Öz’e verildi.

21 Ocak 2008
İlhan Selçuk

İlk Ergenekon operasyonu çerçevesinde, Veli Küçük ve İlhan Selçuk’un da aralarında olduğu 36 kişi gözaltına alındı. İki gün sonra serbest bırakılan Selçuk 21 Haziran 2010’da vefat etti.

1 Temmuz 2008
Adil Serdar Saçan

Adil Serdar Saçan, Tuncay Özkan ve eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan ile birlikte 12 kişi gözaltına alındı.

14 Temmuz 2008
Doğu Perinçek

Birinci iddianame açıklandı. İlhan Selçuk, Doğu Perinçek, Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nu da içeren birinci iddianamede 37’si tutuklu 52 şüpheli, ‘hükümete karşı halkı silahlı isyana tahrik’ten suçlandı.

23 Eylül 2008
Şener Eruygur

Dördüncü dalga operasyonu yapıldı. Emekli orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon, gazeteci Mustafa Balbay ve Sinan Aygün ile birlikte 17 kişi gözaltına alındı. Balbay üç, Aygün 13 gün sonra tahliye edildi. Balbay, 6 Mart 2009’da tutuklandı.

22 Ocak 2009
Mustafa Özbek

11’inci gözaltı operasyonuna start verildi. Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek ile Erhan Göksel’in de aralarında bulunduğu altı kişi gözaltına alındı.

10 Mart 2009
Hurşit Tolon

İkinci iddianame açıklandı. Şener Eruygur ve Hurşit Tolon gibi bazı emekli komutanlar, ‘silahlı örgüt kurup yönetmekle’ suçlandı.

13 Nisan 2009
Türkan Saylan

Altıncı dalga operasyonları çerçevesinde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan’ın evi ve dernek şubeleri arandı. Saylan, kısa süre sonra, 18 Mayıs 2009’da hayatını kaybetti.

1 Temmuz 2009
Dursun Çiçek

‘AKP ve Gülen’i Bitirme Planı’nda ıslak imzası olduğu ileri sürülen Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek 18 saat sorgulanıp, serbest bırakıldı.

5 Ağustos 2009
Yalçın Küçük

Üçüncü Ergenekon iddianamesi açıklandı. Yalçın Küçük, Mehmet Haberal gibi isimlerin aralarında olduğu 79 kişiyi ‘TBMM’yi ortadan kaldırmaya çalışmak’la suçladı.

18 Ocak 2010
Mahkeme, dördüncü iddianameyi kabul etti. İddianame, 21-28 Nisan 2009 tarihleri arasında Poyrazköy’de yapılan kazılarda bulunan silah ve patlayıcılar yer alıyordu. Beşi tutuklu 17 kişiyi kapsayan iddianamede, ilk kez bir muvazzaf tuğamiral ve yedi deniz kurmay albayın ismi yer aldı.

Mustafa Yurtkuran-Mehmet Haberal
Aynı gün, Türkan Saylan’ın evinin yanı sıra 18 ilde 50 kişiye ait 83 adreste arama yapıldı. Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran ile birlikte 37 kişi gözaltına alındı.

17 Şubat 2010
İlhan Cihaner

Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal, İsmailağa cemaatine soruşturma başlatan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’i ‘Ergenekon üyeliği, evrakta sahtecilik, iftira ve tehdit’ten gözaltına aldı. Cihaner dört ay sonra serbest bırakıldı.

17 Mart 2010
‘Kafes’ iddianamesi açıklandı. Öğrencilerin hedef alındığı bombalı eylemler planlandığı, illerdeki gayrimüslimlerin fişlendiği ileri sürülen iddianame çerçevesinde 41 kişinin ifadesi alındı, yedi asker tutuklandı.

15 Nisan 2010
Bedrettin Dalan

‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı’ iddianamesi mahkemeye sunuldu. 33 sanıklı iddianamenin bir numaralı sanığı, Bedrettin Dalan, iki numara ise Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek. İddianamede, Dalan’ın olası darbeden sonra başbakan olacağı iddiası yer aldı.

19 Temmuz 2010
‘Balyoz’ iddianamesi kabul edildi. 102 asker, ‘darbe teşebbüsü’ ve ‘terör örgütüne üyelik’le suçlandı. Başbakan’ın vetosu nedeniyle, Balyoz’da adı geçen 11 general ve amiral terfi edemedi. 6 Ağustos’ta tutuklama kararı kaldırıldı.

3 Ağustos 2010
Hasan Iğsız

Aralarında 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız’ın da bulunduğu 19 kişi, ‘internet andıcı’ belgesi nedeniyle ifadeye çağrıldı.

RAKAMLARLA ERGENEKON
Ergenekon ve bağlantılı davalarda toplam 301 sanık yargılanıyor. Bugüne kadar 77 kişi tutuklandı. 27’si tahliye edildi. Ama bu rakam sürekli değişiyor.

1’inci Ergenekon Davası: 86 sanıklı davada gazeteci İlhan Selçuk, eski rektör Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, emekli general Veli Küçük ve avukat Kemal Kerinçsiz de yargılanıyor. Beş sanıklı Danıştay davası ile birleştirildi.

2’nci Ergenekon Davası: 56 sanıklı dava; emekli orgeneraller Şener Eruygur, Hurşit Tolon, gazeteci Mustafa Balbay, ATO Başkanı Sinan Aygün, gazeteci Tuncay Özkan’ı da kapsıyor.

3’üncü Ergenekon Davası: 52 kişinin yargılandığı davada sanıklar arasında Başkent Üniversitesi eski rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, Prof. Dr. Yalçın Küçük, emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, sendikacı Mustafa Özbek de var. (İki ve üçüncü Ergenekon iddianameleri birleştirildi.)

Dördüncü Ergenekon Davası: Beşi tutuklu 17 kişiyi kapsayan iddianamede ilk kez bir muvazzaf tuğamiral ve yedi deniz kurmay albayın ismi yer aldı.

Diğerleri: 17 sanıklı ‘Poyrazköy’, 19 sanıklı ‘Amirallere Suikast’, Orgeneral Saldıray Berk ve Başsavcı İlhan Cihaner’in de yargılandığı 14 sanıklı ‘Erzincan’ davası, 33 sanıklı ‘Kafes’ davası ve Bedrettin Dalan ile Albay Dursun Çiçek’in de yargılandığı yedi sanıklı ‘Islak İmza’ davası sürüyor.

ELITE MODEL LOOK’TAN SİLİVRİ’YE
1997 ‘Elite Model Look’ birincisi Duygu Dikmenoğlu, podyumların vazgeçilmez ismiydi. Aynı zamanda Mustafa Sandal gibi isimlerin kliplerinde rol aldı. Sonra medyaya geçti. Kanaltürk, Sky Türk, Kanal D ve Show TV’de sunuculuk yaptı. Tuncay Özkan, 23 Eylül 2008’de gözaltına alındığında, o da evindeydi. 29 yaşındaki Dikmenoğlu, Özkan’ın hiçbir duruşmasını kaçırmıyor. Bir ayağı sürekli Silivri Cezaevi’nde. Avukat Ahmet Cörtoğlu’nun söylediğine göre, cezaevi günlerinde, kendi aralarında nişanlandılar. Zaten Tuncay Özkan, Dikmenoğlu’nu “Eşim” diye tanıtıyor. Röportaj tekliflerini geri çeviren Dikmenoğlu, Silivri’deki duruşma binasında Tempo’ya şunları söyledi: “Acımız büyük, acımız dinmiyor. Üzüntümüzü aktarabilecek kelimeler de yok, yetmiyor. Siz de gözlemlediniz. Mahkeme salonundaki hüznü gördünüz. Bu konuda medyadan uzak durmaya çalışıyorum.”

Mustafa Balbay’ın eşi Gülşah Hanım da benzer yaklaşım içinde. O da röportaj tekliflerine “Hayır” diyor. Oğlu Deniz’i getiremese de sık sık kızı Yağmur ile birlikte Ankara’dan Silivri’ye gelip duruşmayı izliyor. Tekrar Ankara’ya dönüyor. Balbay, cezaevine girdiğinde dört buçuk aylık olan oğlu Deniz, şimdi iki yaşında.

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
GündemHaberPolitik
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular