Osteoporoz Belinizi Büküp Yatağa Bağlamasın!

28 Eylül – 02 Ekim 2005 tarihleri arasında gerçekleştirilen 2. Ulusal Osteoporoz Kongresi’nde “Osteoporozda Tedaviyi Bireyselleştirme” konulu sempozyumda ayrıntılı olarak ele alındı. Sempozyum sonrası konuyla ilgili genel bir değerlendirme...

28 Eylül – 02 Ekim 2005 tarihleri arasında gerçekleştirilen 2. Ulusal Osteoporoz Kongresi’nde “Osteoporozda Tedaviyi Bireyselleştirme” konulu sempozyumda ayrıntılı olarak ele alındı. Sempozyum sonrası konuyla ilgili genel bir değerlendirme yapan uzmanlar önemli noktalara değinerek, son gelişmeleri aktardı.

Sempozyumun amacı ve çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye Osteoporoz Derneği 2. Bşk. ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ABD Bşk. Prof. Dr. Nurten Eskiyurt: IOF’in desteği ile Türkiye Osteoporoz Derneği tarafından gerçekleştirilen 2. Ulusal Osteoporoz kongresi, gerek uluslararası gerekse ulusal birçok bilim adamımızın bu hastalıkla ilgili bilgi ve birikimlerini paylaştığı bir platform olmuştur. Yaşlanan dünyamızda insan yaşı, ölüm yaşı geciktikçe büyük bir problem olarak kırıklarla karşımıza çıktı. Osteoporoz, 21. yy’a damgasını vuran sessiz bir hastalık olarak karşımızda, çünkü bu kırıklardan sonraki ölümler kalp ve kanser hastalıklarından sonra 2. sırayı almakta. Yapılan tedavilerin masrafları, kırık ameliyatlarının masrafları ülkelerin ekonomilerini zorlamakta. Bu yüzdende bu hastalıktan korunma ön plana geçti.

Osteoporoz  ağırlıklı olarak kadınlarda mı ortaya çıkıyor?
Türkiye Osteoporoz Derneği 2. Bşk. ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ABD Bşk. Prof. Dr. Nurten Eskiyurt: Çoğunlukla menopoz sonrası kadınlarda görülmesine rağmen 65 yaşın üstünde kadın-erkek birçok insanda görülmekte, erkekte görülebiliyor, çocukta görülebiliyor, sadece kadında rastlanan bir durum değil artik. Bu yüzdende çeşitli cins ve yas gruplarını etkiliyor. Ama sonucunda olan kırık çok büyük bir problem, iste bu yüzden bir araya gelerek bu hastalığa bu kadar önem veriyoruz.

Hastalığın dikkat edilmesi gereken en tehlikeli özelliği nedir? Korunmak için ne yapılmalıdır?
Türkiye Osteoporoz Derneği 2. Bşk. ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ABD Bşk. Prof. Dr. Nurten Eskiyurt: Bu hastalığın bir diğer özelliği de kalça kırığı travmalarla kendini belli ederken, bir omur kırığı (vertebra kırığı) ise çok sessiz seyreder. Bir sırt ağrısının arkasında özellikle orta yaş üstündeki bir kadında bir osteoporoz kırığını ancak çok ileri dönemlerde tanı koyabiliyoruz. Bu yüzden de sessiz seyrediyor. Ancak biz tanı koyduğumuzda tedavisi oldukça yüklü oluyor, oldukça uzun zaman alıyor. Bu yüzden de tedavi seçenekleri içinde öncelikle Dünya Sağlık Teşkilatı’nın kabul ettiği “yeterli miktarda kalsiyum ile birlikte D vitamini ve fiziksel aktivite” tartışmasız. Bu non-farmakolojik tedavi, çocuğa, yaşlıya, erkeğe, kadına korunmayı öğretiyor. Ama korunma ve tedavide ilaçların yeri çok fazla.  İlaçları birkaç kategoride inceliyoruz; yıkımı önleyici ilaçlar arasında bildiğimiz kalsitoninler vardı. Daha sonra bifosfonatların çeşitleri çıktı, şimdi serm, raloksifen ve teriparatitler var.

Yaşlı nüfusun artması sonucu osteoporoz görünme riskinde bir artış gözleniyor. Bu artışa etkenler nelerdir? Genetik etkenlerden de söz ediliyor, dünya genelinde genetik olarak daha çok hangi ırkta osteoporoza rastlanılmaktadır?
Türkiye Osteoporoz Derneği 2. Bşk. ve İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon ABD Bşk. Prof. Dr. Nurten Eskiyurt:  Beyaz ırkı seven bir hastalık, daha sonra sarı ırk geliyor. Siyah ırkı pek sevmiyor bu hastalık. Daha önce yapılan risk faktörü çalışmalarında, genetik olarak ufak, minyon yapıda, ince kemikli, açık renkli insanlarda yani beyaz ırkta daha hakim olduğu görülmüştür. Ama esas faktörlerden bir tanesi hormonal faktörler. Hormonal faktörler, kadınlarda erken menopoza girme, ameliyatla menopoza girme kesin olarak majör risk faktörüdür. Bunun dışında bir diğer etken kişinin kırığı olmasıdır. Bir insanın kendinde ya da ailesinde kırık varsa bu da çok önemli bir risk faktörüdür. Bunların yanında minör faktörler var: yasam tarzı ve beslenme. Yani kemiğin esasını teşkil eden kalsiyum ve emilimini sağlayan D vitamininden eksik beslenme minör faktör olarak geçmesine rağmen önemlidir. Çocukluk yaşından itibaren bu konuda eğitim vermeye çalışıyoruz, çünkü doruk kemik kütlesi 30 yaşında bitiyor, ne kazanılırsa 30 yaşına kadar, sonrasında iniş geçiyor. Menopozdan sonra iniş hızlanıyor, Bu yüzden korunma çok önemli.

Sempozyumda ele alınan ve hastalığın tedavsindeki en güncel bilgiler nelerdir?
Barselona Hospital del Mar İç Hastalıkları ve Bulaşıcı Hastalıklar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adolfo Diez Perez: Bu sempozyumda özellikle yeni osteoporoz tedavilerinde raloksifen adlı etken maddeden söz ettik. Bu ajanın postmenopozal kadınlar için çok önemli avantajları var, bunlar arasında önce asıl endikasyonu olan postmenopozun tedavisi var. Bu tedavi kapsamında kırık riskinin azaltılması ve kemik kaybının engellenmesi ön plana çıkmaktadır. Osteoporoz tedavi ajanı olması yanı sıra postmenopozal osteoporozlu kadınlarda aynı zamanda meme kanseri riskini azaltan bir ajan bu. Yeni veriler bunu göstermekte ve postmenopozal bir kaç sağlık sorununa birden yanıt veren bir ajan olarak gündeme gelmekte.Osteoporozda Tedaviyi Bireyselleştirme nedir?
Barselona Hospital del Mar İç Hastalıkları ve Bulaşıcı Hastalıklar Bölüm Başkanı Prof. Dr. Adolfo Diez Perez: Her hastanın bir hastalıkta yaşadığı belirtiler ve bulgular farklı olduğu gibi o tedaviden olan ihtiyaçları da çok farklıdır, her hastadan hastaya değişiyor. Dolayısıyla postmenopozal kadınlarda hem sorunlar hem de tedavi ihtiyaçları birbirinden oldukça farklıdır. Yaşlanan bir toplumla karşı karşıyayız, eskiden postmenopozal yaşam süresi çok kısaydı, özellikle 1900’lü yılların başında bir kadının ortalama ömrü 40 yıl olduğu için çoğu kadın postmenopozal döneme geçemeden zaten yaşamlarını yitiriyorlardı. Ama günümüzde böyle değil, kadınlar hayatlarının önemli bir kısmını postmenopozal dönemde geçiriyorlar ve bu gelişmiş toplumlarda 30 yıl ve daha uzun sürelere çıkabiliyor. Böyle olunca bir ilaç bir hastanın gereksinimlerine, örneğin erken postmenopozal dönemde cevap veriyor olsa bile tüm hayatı boyunca bu kadının tek bir ilaç kullanması mümkün değil, çünkü ilaçlarla olan teknik veriler 30 yıllık verilere dayanmıyor. Tüm ilaçların teknik çalışmaları belirli yıllık sürelerle kısıtlıdır. Böyle olunca örneğin bir hasta 50 yaşına kadar çok rahat bir şekilde o ilacı kullanabilirken 80 yaşındaki bir başka hastada ya da aynı hasta 80 yaşına geldiğinde kullanacağı ilaçlar farklı olabiliyor. Dolayısıyla tüm bunları değerlendirdiğimizde her hasta için hayatının değişik dönemlerinde yaşadığı hastalık belirti ve bulgularına göre ve aynı zamanda da ihtiyaçlarına göre çok değişik ajanlar doğru ilaçlar olabiliyor.Bir hasta düşünelim: bu hastanın yalnızca kemik konusunda endişeleri varsa ya da kemik hastalığı varsa yani yalnızca osteoporozu varsa elimizde çok değişik seçenekler var.  Öte yandan bu hastanın hem osteoporozu var hem de meme kanseri riski endişesi var, bu hasta için raloksifen ideal bir ajan haline gelebilir.

Bu kadar değişik ilaç seçeneği olması çok güzel çünkü her hastanın gereksinimlerine ve hastalık semptomlarına, bulgularına göre değişik ajanlar kullanma olasılığımız var, hastanın gereksinimlerine çok daha rahat yanıt verebiliyoruz. Dolayısıyla çok değişik etki mekanizması olan kemik ajanları var elimizde ve her hastaya göre tedaviyi bireyselleştirerek o hastanın gereksinimlerine en uygun yanıtı vermek mümkün.

Raloksifenin içinde bulunduğu moleküller grubu: SERM (selective estrojen reseptor moderatörü) olarak nitelendiriliyor yani estrojen reseptörleri üzerinde etki gösteren molekül grubu. Bu grup bazı noktalarda estrojen gibi etki gösterirken bazı dokularda onun tersi etkiler gösteren molekül grubu. Mesela bu grupta tamoksifen isimli 1. kuşak SERM var, Tamoksifen, meme kanseri ameliyatı olmuş, memeleri alınmış kadınlarda daha sonra bu kanser nüksetmesin diye kullanılan bir ajan. Bunun etkisi şöyle: estrojen reseptörlerini bloke ediyor ve hastanın kendi estrojeninin oraya bağlanmasını engellediği için meme kanseri büyümüyor. Böylelikle meme kanseri riski azaltılmış oluyor. Raloksifen bir 2. kuşak SERM, aslında osteoporoz tedavisinde kullanılan bir ajan, çünkü kemikte ki etkileri estrojene benziyor.  Postmenopozal kadında bilindiği üzere menopozdan sonra estrojen azalıyor. Bu nedenle kemik kaybı oluyor ve bu da osteoporozun nedeni. Dolayısıyla raloksifen postmenopozal dönemdeki kadınlarda estrojen reseptörleri üzerindeki bu olumlu etkisi nedeniyle kemik kaybını engelleyen bir ajan. Bu sebeple osteoporoz tedavisinde kullanılıyor ve kırık riskini azaltıyor.

Raloksifenin osteoporoz için yapılmış olan çok büyük bir çalışması var: MORE çalışması. Bu çalışmada acaba memede nasıl bir etkisi var diye bakılmış ve meme kanseri riskini azalttığı saptanmıştır. Aynı tamoksifene benzeyen bir şekilde memedeki estrojen reseptörlerini bloke ederek burada olumlu bir etki gösteriyor ve meme kanserini azaltıyor. 4 yıllık bir çalışma olan MORE çalışması sonucunda raloksifenin plesebo grubuna göre %70’den fazla bir oranda meme kanseri riskini azalttığı görüldü. Burada baktığımızda bir de şunu görüyoruz, 4 yılda bu risk azalması çok güzel ama acaba daha uzun donemde de bu risk azalması devam ediyor mu?

MORE çalışması bir 4 yıl daha uzatıldı ve bu CORE çalışması (devam eden sonuçlar çalışması) adı altında 8 yıllık daha data elde edildi (4 yıl MORE çalışması+ 4 yıl). 8 yıl boyunca raloksifenin meme kanseri riskini azaltmaya devam ettiği görüldü. MORE çalışması 7705 “postmenopozal osteoporatik kadınla” başladı. 4 yıl sonra bu hastaların bir kısmı çalışmalardan ayrıldı ve 4011 kadın ‘la CORE çalışmasına devam edildi.

Raloksifenle ilgili yapılan çok geniş bir klinik data programı var. Bunun kapsamında 4 ana çalışma yer alıyor, bu çalışmaların hepsinin toplam çalışılan hasta sayısına baktığımızda raloksifenin şu ana kadar hiçbir kemik ajanına yapılmamış kadar çok hasta sayısı içeren bir klinik programı var. Bunların ilki MORE çalışması (7705 hasta), devamı olan CORE çalışması (4011 hasta) İki çalışmanında ortak profile osteoporozlu kadın popülasyonu idi. Dolayısıyla bunlardaki genel kırık riski nedir? Bu riski raloksifen ne kadar azaltıyor, kardiovasküler riski ne kadar azaltıyor sorularına cevap arandı.

Daha sonra bir başka klinik çalışma var RUTH çalışması. Buradaki hasta popülasyonunda yüksek kardiovasküler riski olan hastalar (önceden diyabeti olan, hipertansiyonu olan gibi yüksek kardiovasküler riski olan hastalar) ele alındı. Bunlarda raloksifenin kardiovasküler riski ne kadar azalttığı araştırılacak, çalışmanın sonucu 2006’nin sonunda açıklanacak. Bu çalışmada 10.000’i aşkın hasta var.

4. çalışma STAR çalışması (19.000 hasta) tamoksifen ve raloksifenin yüksek meme kanseri riskini nasıl azalttığını karşılaştıran bir çalışma, bu çalışmanında sonucu yine 2006 yılının sonunda açıklanacak. Dolayısıyla 4 çalışmanın hastalarını toplayacak olursak çok ciddi bir rakama ulaşıyoruz ki hiçbir kemik ajanında bugüne kadar literatüre geçmiş bu kadar geniş kapsamlı bir çalışma programı yoktur.

İlaç tedavisi hakkında bilgi verir misiniz?
Lilly İlaç Avrupa ve Latin Amerika Osteoporoz Medikal Danışmanı Donato Agnusdei: Türkiye de raloksifenin iki tane ruhsatlandırılmış endikasyonu bulunmaktadır.
1. endikasyonu postmenopozal osteoporozun önlenmesi, 2. endikasyonu ise postmenopozal kadınlarda meme kanseri riskinin önlenmesi. Dünyada sadece birkaç ülkede bu endikasyonların ruhsatı bulunmakta ve Türkiye’de bunlardan biri olması nedeni ile önemli bir özellik taşımaktadır.

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
SağlıkUzmanla Söyleşi
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular