Mutluluğun nesi yanlış?

Hepimizin isteği aynı: Ömür boyu mutlu olmak. Hepimizin isteği aynı: Ömür boyu mutlu olmak. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin, mutluluğu tüm insanlara ‘hak’ olarak sunduğu düşünülürse, bu çok doğal bir istek....

Hepimizin isteği aynı: Ömür boyu mutlu olmak.

umbertoeco

Umberto Eco
Yazar ve Eleştirmen

Hepimizin isteği aynı: Ömür boyu mutlu olmak. Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin, mutluluğu tüm insanlara ‘hak’ olarak sunduğu düşünülürse, bu çok doğal bir istek. Ama gerçekten öyle mi? Ya mutluluk hakkı, mutsuzluk oranını düşürme hakkı olsaydı, ne olurdu?

Zaman zaman, muzdarip olduğumuz birçok sorunun –değerler krizi, reklam albenisine teslimiyet, ekrana çıkma ihtiyacı, tarihsel ve kişisel bellek kaybı, kısacası bu ve benzer köşelerde sık sık şikâyet edilen tüm şeylerin- 4 Temmuz 1776’da ilan edilen Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nde yer alan ve kurucularının şans ve gelişime masonca güven duyarak söylediği şu talihsiz “Bütün insanlara hayat, özgürlük ve mutluluğu arama hakkının verildiği” ifadesinden kaynaklandığından kuşkulanıyorum.

Bu bildirgenin anayasalar tarihinde, itaat mecburiyeti ya da diğer benzer katı dayatmalar yerine, mutluluk hakkından söz eden ilk belge olduğu sıkça söylendi. İlk bakışta gerçekten devrimci bir bildiriydi. Ancak göstergebilimsel nedenlerden ötürü yanlış anlamalara yol açtı.

Mutluluk anlarına dair
Mutluluk üzerine filozof Epikür ve hatta ondan da önce başlayan, sonsuz bir literatür var ama sanırım hiçbirimiz mutluluğun ne demek olduğunu söyleyemeyiz. Kastedilen kalıcı bir durumsa; yaşamı boyu kuşkulardan, acılardan, krizlerden uzak, mutlu insan fikri, bir aptalın yaşamını akla getiriyor ya da dünyadan izole, hırssız bir kişilik; o zaman da akla Filemon ve Baukis düşüyor. Ama onlar da en azından grip ya da diş ağrısı nedeniyle sarsıldıkları bir an yaşamışlardır.

Konu şu ki, mutlak dolgunluk, esriklik, başın göğe ermesi anlamındaki mutluluk, çok geçici, tesadüfi ve kısa süreli bir durum: Doğan çocuğun, aşkımıza karşılık verdiğini söyleyen sevgilinin veya kazanılan ikramiyenin, ulaşılan bir hedefin (Oscar, bir kupa, şampiyonluk), hatta kır gezisinin bir anının verdiği sevinçtir, ama dediğimiz gibi, hepsi geçici anlardır; sonrasında korku ve ürperti, acı, kaygı ya da en azından endişe anları gelir.

Ayrıca mutluluk fikri aklımıza hep kişisel mutluluğumuzu getirir, ender olarak genel mutluluğu düşünürüz. Hatta kendi mutluluğumuz adına sıkça, diğerlerininki için çok az endişeleniriz. Aşk mutluluğu bile sık sık geri çevrilen birinin mutsuzluğudur ki, elde ettiğimizle tatmin olup onunla çok ilgilenmeyiz.

Başkalarının mutsuzluğu
Bu mutluluk fikri, her önerinin mutlu bir yaşama davet gibi göründüğü reklam ve tüketim dünyasına hâkim: Cildi sıkılaştıran krem, nihayet tüm lekeleri temizleyen deterjan, yarı fiyatına kanepe, fırtınadan sonra içilen içki, mutlu ailenin etrafında buluştuğu konserve et, ekonomik ve güzel araba ve kötü koku yaymayacağınızdan emin rahatlıkla asansöre binmenizi sağlayan ped.
Oy verirken ya da çocuğu okula götürürken nadiren mutluluğu düşünürüz, ama gereksiz şeyler satın aldığımızda aklımıza gelir ve böylece mutlu olma hakkımızı tatmin ettiğimizi sanırız.
Peki kalpsiz hayvanlar olmadığımıza göre, başkalarının mutluluğundan ne zaman endişe duyarız? Kitle araçları başkalarının mutsuzluğunu; sineklerin soktuğu açlıktan ölen siyahi çocukları, tedavisi olmayan hastalığa yakalananları, tsunaminin yok ettiği kitleleri gösterdiğinde. O zaman para yardımı bile yapmaya ve en iyi durumlarda gelir vergisinin binde beşini bağışlamaya hazırızdır.

Bağımsızlık bildirgesi, “Dünyadaki -bizimki dâhil- mutsuzluk oranını düşürme hakkı/görevi herkese tanınmalı” demeliydi. Böylece birçok Amerikalı bedava tıbbi bakıma karşı gelmemeleri gerektiğini anlardı; oysa, bu ilginç fikrin kişisel mutluluk haklarına zarar verdiğini düşünüp  karşı çıkıyorlar.

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Köşe Yazıları
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular