“Kozmik oda”ya girildi çıkıldı. Sonra yeniden girildi. Asker bu işten hiç hoşlanmadı. Mahkemeye başvurdu “devlet sır”rının hakim tarafından incelenmesininin durdurulmasını istedi. İsteği kabul edilmedi. Ancak arama yapan hakime de belli sınırlamalar getirildi. Hakim yalnızca araştırdığı konuyla ilgili aldığı notları ve tuttuğu zabıtları götürebilecek.
“Kozmik oda”, devletimizin beyniymiş, oraya sivillerin girmesi. askerimizi zor duruma düşürecekmiş, uluslararası ilişkilerimizi bozabilecek bilgiler bu şekilde dışarı çıkarılabilirmiş. Onun için o hakimin bir an önce oradan dışarı atılması gerekirmiş.
Genelkurmay bu dilekçeyi yazarken, hakimin arabasının arkasında dolanan bir takım siviller ortaya çıktı. Polis bunların bazılarını yakaladı. Meğerse onlar Deniz Kuvvetleri Komutanlığının aşçısı ve marangozuymuş. Bu açıklamaya da bizim inanmamız gerekiyormuş.
İşini doğrusu bu açıklamalara inanmak biraz güç. Çünkü bu kadar sivil plakalı araç, bu kadar sivil kıyafetli asker neden belli bölgelerde, belli insanların peşinde dolaşıp duruyor? Türk Silahlı Kuvvetlerinde uzun yıllar görev yapmış bazı emekli subaylar Genelkurmay’ın savunma biçimini komik buluyor.
“Kozmik oda”da ne olabilir, sorusu herkesin kafasını kurcalıyor. Yaşadığımız deneylerin ışığında ben şöyle bir özet yapabilirim: Seferberlik Tetkik Kurulu, ülkemizde karanlıkta kalmış bir çok kanlı olay nedeniyle töhmet altındadır. Böyle düşünülmesi de boşuna değildir. Çünkü Kıbrıs’ta ve Türkiye’de aydınlanamamış bir çok olayın arkasında olduğuna ilişkin derin bir şüphe vardır.
Bu şekilde düşünülmesine neden olan gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz: Bazı cinayetlerin kritik sanıkları, tetikçileri yakalandıktan ve hatta suçlarını itiraf ettikten sonra, bir şekilde yargıya yapılan değişik müdahaleler yoluyla serbest kaldılar.
Doğan Öz cinayeti, Abdi İpekçi cinayeti bu açıdan tipik cinayetlerdir. Tetikçiler askeri yönetim döneminde bir şekilde yargıdan kurtarıldılar. Dosyalar kayboldu, en zor kaçılacak askeri cezaevlerinin kapıları onlara açıldı. Böylece bu cinayetlerin arkasında asıl örgütlenme ortaya çıkarılamadı.
Kahramanmaraş katliamı davası bir şekilde kapatıldı. Benzer durumdaki Çorum katliamı davası da aynı akıbete uğradı. Bütün bu kritik cinayetler, katliamların yarattığı çaresizlik ortamı içinde 12 Eylül askeri darbesi gerçekleştirildi.
Aynı dönemde Avrupa’nın değişik ülkelerinde de faili meçhul siyasi cinayetler katliamlar gerçekleştirildi. Bu katliamların peşine düşen Avrupa demokrasileri devlet içinde yapılanmış Glaido türü örgütlenmeleri açığa çıkardılar, bu cinayetlerin arkasındaki askerleri, politikacıları yargıladılar, hesap sordular. Avrupa’da bu hesap sormanın bir parçası olarak “özel harp” örgütlenmeleri tasfiye edildiler.
Biz hiç bir şey öğrenemedik, üstüne üstlük aydınlarımız faili meçhul cinayetlerde öldürülmeye devam etti. Katilleri hiç bir zaman bulunamadı. İzler devlet içindeki bir örgütlenmeye işaret ediyordu.
“Kozmik oda” işte bu nedenle bir anlam taşıyor. oradaki bilgiler ve bulgular bu karanlıkta kalmış tertipleri açığa çıkarabilir mi diye bir umut içindeyiz. îşin doğrusu bunların kolay ortaya çıkarılmayacağını, oradaki belgelerle bunların aydınlığa kavuşacağı hayalinde değiliz.
Bazı cinayet ve tertiplerin üzerinde 30 yıldan fazla zaman geçti. Bir kısmı ise tabii ki yeni. Bunlar arasında irtibat nasıl kurulur? Bunların arkasındaki örgüt aynı olabilir, ama insanların değiştiği kesin.
Özel Harp Dairesinin bir çok sorumlusu artık hayatta değil. Belgeler duruyor mu? İşte burada bazı umutlarımız var. Daha da önemlisi siyasi irade ve gelişen demokratik kamuoyu. Bu açıdan iyi bir noktaya geldiğimiz söylenebilir.
Özel harpçilerin hesap verebileceği, yargıda sorgulanabileceği bir noktaya geldiğimiz kesin. Bu bile bir şey. Sonuçta hiç bir şey ortaya çıkarılamasa bile, hesap sorulabilirlik aşamasına gelinmesi bir kazançtır, geleceğe ilişkin bir umuttur.
“Kozmik oda”da çok şey olduğundan eminim. Geçmişimiz ne kadar aydınlatılabilir ondan ise emin değilim.
Bazıları ise askere ne derse desin inanmak yanlısı. Zaten onlara göre askere Fetullahçı bir tertip düzenlenmiş durumda. Asker köşeye sıkıştırılarak teslim alınmak isteniyor. Böylece şeriatçı rejimin önündeki en önemli engel olan asker boyun eğdirilmeye çalışılıyor.
SIFIR NOKTASI
Oral Çalışlar