28 Ağustos 1928 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Hem nalına, hem mıhına” sütunundan: Hazırlayan: Osman Bahadır
Teceddüd Azmimiz
Geçen sene Paris’e seyahat ettiğim zaman tanıştığım zeki, şen, cevval bir Fransız, görmek ve gezmek üzere şehrimize gelmiş. Beni buldu. Beyoğlu’nda alaturka bir lokantada yemek yeme arzusunu izhar etti (gösterdi). Abdullah Efendi Lokantası’na götürdüm. Şehriye çorbası kelimelerinin içindeki “şehriye”ler latin harfleri şeklinde idi. Fransız dostum hayretler içinde kaldı. Allahım, ne yaman teceddüd (yenileşme) azmi! dedi.
Yemek listesinde eski “hünkarbeğendi”, “milletbeğendi” olmuştu. Halis muhlis bir Türk yemeği olan “Milletbeğendi”den ona da, kendime de ısmarladım ve yemeğin isminde vaki olan tebeddülü (değişmeyi) izah ettim.
Fransız sordu:
Peki bu yemek ismini tebdil (değiştirme) için hükümetçe emir mi verildi? Hayır, halk bunu kendi idrak ve arzusuyla yapmıştır. İsmi “Hünkarbeğendi” olduğu için bu nefis yemekten vazgeçemezdik. Türkiye’de “Hünkar”’ın yerine kaim olan (geçen) “millet”’i, yemeğin isminde de onun yerine bizzat lokantacılarımız ikame ettiler. Fransa’da olsa kırk yıl bu yemeği yer, fakat ismini değiştirmeyi akıl etmezdik. Cumhuriyetçilikte halkınız çok hassas olduğunu gösteriyor.
Sonra benim vasıtamla, lokantayı cidden hüsn-i idare eden (iyi yöneten) Abdullah Efendizade Hikmet beyi çağırdı.
Ona ve bana dedi ki:
Sizin gibi, yemeklerinizin ismini bile değiştirecek, çorbalarınızın içinde dahi teceddüd arzusunu gösterecek kadar samimi ve ateşin (ateşli) inkılabçı fertlerden mürekkep olan Türk milletinin istikbali memundur (emindir). Türkiye kelimenin iki manasıyla da gençtir. Gençliğini yemeklerinde bile gösteriyor. Yaşamak ise gençlerin hakkıdır. Aynı adam, bir sene evvel Paris bulvarlarında bir Fransız lokantasında yine beraber yemek yerken Türkiye hakkında bu kadar nikbin (iyimser), Türkler için bu kadar ümitvar görünmüyordu.