Dam(es)’siz Girilmez

I. Fransa, Ağustos ayının son ve Ekim ayının ilk yarılarını aile kurumunun yeniden yapılandırılması tartışmaları ile geçirdi. Fransız “aile”si, temel kriterlerini yavaş yavaş kaybetme eğiliminde… Ülkedeki onbeş milyon çiftin,...

DAMES

I.

Fransa, Ağustos ayının son ve Ekim ayının ilk yarılarını aile kurumunun yeniden yapılandırılması tartışmaları ile geçirdi.

Fransız “aile”si, temel kriterlerini yavaş yavaş kaybetme eğiliminde…

Ülkedeki onbeş milyon çiftin, otuzbini homoseksüel olmak üzere, iki milyonu evlilik dışı “birlikte yaşıyor”.

II.

Fransa’da uzun zamandan beri aile kavramı büyük ölçüde anlamını değiştirmiş olmasına karşın, şimdiki gibi bir tepkiyle daha önce karsilasmamisti.

Nitekim, heteroseksuellerin “birlikte yaşama”ları “concubinage” (konkubinaj) adı altında ayrı bir statüden zaten yararlanıyordu.

Sorunun özünde bu kez, homoseksüellerin birlikte yasamalarininin heterolarla aynı muameleye tabi tutulması ve bu muamelenin de sonuçta evlilik kavramına bodoslamadan bindirmiş olması yatıyor.

Tüm tartışmaların özü, Dayanışma Medeni Sözleşmesi’nin (DAMES’in) Fransız Medeni Kanunu’na yerleştirilmiş bir Truva Atı olduğu şeklinde özetlenebilir. Zira DAMES, evlenmenin dezavantajlarindan ayrı bir şekilde, evlenme ile hemen hemen aynı avantajlara sahip üçüncü bir statü öngörüyor… Yani, Fransızcadan Türkçeye adaptasyonla, dameslenmenin evlenmekten daha cazip olduğu söylenebilir.

III.

En anarşist çiftlerin bile DAMES’e göz ucuyla bakmalarının nedeni de, toplumdaki egemen ideolojinin kurallarını reddetmelerinin, hayatın gerçekleri karşısında çoğu zaman anlamsız kalması…

Tabii kolay değil, “birlikte yaşamak” beraberinde vergiden mirasa, sosyal güvenlikten kira sözleşmesinin devrine, milliyetin kazanılmasından evlat edinmeye, malvarligindan bağışa kadar pekçok konuda sorunlarını da beraberinde getiriyor.

Düşünün bir kere: Çeşitli sebeplerle evlenmiyor yahut da evlenemiyorsunuz. Ve bir gün, senelerce birlikte yaşadığınız sevgiliniz oluveriyor. Kiradasiniz ve kira sözleşmesi de ölen sevgilinizin üstüne. Sevgilinizin mirasçısı olamadığınız için, onun ölümüyle kira sözleşmesi de sona eriyor. Yani bir anda sokakta kaliveriyorsunuz. Örneğin, burada “birlikte yaşama” statüsünde kira sözleşmesinin diğer kişiye geçişi daha önce kabul edilmişti. Şimdi homoseksüeller de aynı haktan yararlanmak istiyorlar haklı olarak. Yahut da mirasçısı olamadığınız için onun tüm malvarlığı belki de hiç istemediği bir başkasına, en kötü ihtimalle de -mirascisizliktan- Devlet’e kalıyor. Siz de dımdızlak ortada… “Birlikte yaşama” statüsünde bu konuda da çok sınırlı bir hak tanınıyor birlikte yaşayan heterolara.

Bunun yanında “evliliğin” avantajlarından da yararlanamiyorsunuz, sırf bir formaliteyi yerine getirmediğiniz yahut da getiremediginizden ötürü… Örneğin çiftlere yapılan indirimlerden…

Buna ilişkin en son tavır SNCF’in, yani Fransız Devlet Demir Yolları’ninki… “Çift”lere yaptığı yaklaşık %30 – %50 arası indirimde “çift”i sadece iki kişi olarak algılıyor, “siz ne biçim ciftsiniz!” şeklinde herhangi bir ahlaki sorgulamaya girmeksizin…

Avrupa Topluluğu Adalet Divanı, bu senenin 17 Şubatında verdiği Lisa Jacqueline Grant k. South West Trains Ltd. kararında (C-249/96) trenlerde çiftlere yapılan indirimden bir lezbiyen çiftin yararlanamamasına ilişkin olayda, Avrupa Insan Hakları Sözleşmesi’ne ve Organları’nin ictihadlarina referansla, homoseksualiteye ilişkin son gelişmelere rağmen, uzun süreli homoseksüel ilişkilerin “aile hayatına saygı gösterilmesini talep hakkı” çerçevesinde değerlendirilemeyeceğini ve dolayısıyla olayda cinsiyet ayrımcılığı yapılmadığını karara bağladı.

Görüldüğü üzere, aslında sorunun karman cormanligi, homoseksualiteye bakış açısından kaynaklanıyor.

IV.

Sosyalist hükümetin hazırladığı DAMES kanun tasarısı, Meclis’te nedense sosyalist milletvekilleri tarafından dahi fazla rağbet görmeyerek reddedildi.

9 Ekim’deki Meclis görüşmelerinin, daha doğrusu “görüşememeler”inin ardından Le Monde gazetesi başyazısında “Parlamenter Sürçme”den bahsediyordu. “Sürçme”nin irade dışı bir refleks olduğu dikkate alınırsa, gazetenin başlığının abartılı bir naiflikte olduğu da rahatlıkla görülecektir.

V.

Bu naiflige karşın sözkonusu başyazıda, dames’lenmenin “cinsel bağ” üzerine değil “duygusal bağ” üzerine kurgulanması durumunda sorunların önemli bir kısmının da çözüme kavustuguna temas edilmekteydi.

Aynı yargıyı, ne dames’e ne de su ya da bu kaçış noktası yahut da hileye gerek kalmaksızın, doğrudan doğruya “evlilik” kurumu için kabul etmek gerekir.

İşte bu noktada ve bu bakış açısından bir sosyal gelişmeden bahsedilebilir. Yoksa “evliliğin”, cinsellik ve sadakat temelli olarak düşünüldüğü veya homoseksüelliğin bir “yaşam biçimi” yahut da “sapıklık” olarak değerlendirildiği noktalar ve bakış açılarından değil…

BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER!
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
+1
0
Kategoriler
Yaşam
Henüz Yorum Yok

Cevap bırakın

*

*

Benzer Konular